TMMOB BAŞKANI EMİN KORAMAZ, 6 ŞUBAT BÜYÜK FELAKETİNİN 2. YILINDA ANTAKYA’DA KONUŞTU:
![<strong>TMMOB BAŞKANI EMİN KORAMAZ, 6 ŞUBAT BÜYÜK FELAKETİNİN 2. YILINDA ANTAKYA’DA KONUŞTU:</strong>](https://atayurtgazetesi.com.tr/wp-content/themes/havadisv2/lib/timthumb.php?zc=0&src=https://atayurtgazetesi.com.tr/wp-content/uploads/2025/02/TB-scaled.jpeg&w=298&h=168)
ÜLKEYİ BAŞIMIZA YIKAN BU FELAKETE SEBEP OLAN TÜM SORUMLULAR YARGILANSIN!
TMMOB Başkanı Emin Koramaz, 6 Şubat Büyük felaketinin 2. Yılında Antakya’da yaptığı konuşmada, “Ülkeyi başımıza yıkan bu felakete sebep olan tüm sorumlular yargılansın” diye haykırdı.
TMMOB ve bağlı Odalarının başkanlarından ve temsilcilerinden oluşan bir heyet olarak depremin ikinci yıl dönümünde de Hatay’a geldiklerine dikkat çeken Başkan Emin Koramaz konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Değerli Basın Emekçileri, Değerli Hataylılar,
Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği adına sevgiyle ve dostlukla selamlıyorum.
Bugün 6 Şubat, yaşadığımız o büyük felaketin 2. yıldönümü.
Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinde ve ülkemizde gerçekleşen tüm doğal afet ve depremlerde hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımızı bir kez daha özlemle anıyorum.
Bu büyük yıkımda yakınlarını, sevdiklerini, ailelerini kaybeden kardeşlerimize bir kez daha sabırlar diliyorum.
TMMOB ve bağlı Odalarının başkanlarından ve temsilcilerinden oluşan bir heyet olarak depremin ikinci yıl dönümünde de Hatay’dayız.
Yitirdiklerimizi anmak, yaşanan trajediyi unutmamak ve unutturmamak için buradayız.
Merkezi ve yerel iktidarlara sağlıklı ve güvenlikli yerleşim yerleri ve yapıların oluşturulmasındaki görev ve sorumluluklarını hatırlatmak için buradayız.
Ülkeyi başımıza yıkan bu felakete sebep olan tüm sorumlular yargılansın demek için buradayız.
Değerli Basın Emekçileri,
Aradan 2 koca yıl geçti.
Şehirlerimizin ve binalarımızın depreme hazır olmamasının, devletin sağlıklı işleyen bir acil durum yönetim planının bulunmamasının yaşanan bir doğa olayını toplumsal bir trajediye dönüştürdüğünü artık hepimiz biliyoruz.
Depremin üzerinden iki koca yıl geçti ama, tıpkı deprem öncesi alınmayan tedbirler gibi deprem sonrasında da gerekli adımlar yeterince atılmadı.
Afet yönetim sürecinde yaşanan zafiyet yetmezmiş gibi ilerleyen dönemde yeniden yapılaşma sürecinin de kötü yönetilmesi nedeniyle yaşanan sorunlar her gün katlanarak büyüyor.
Deprem bölgesinde yaşayanlar için her bir gün yokluk ve yoksulluk içinde geçen bir yıl gibi yaşanıyor.
Yurttaşlarımızın barınma, beslenme, eğitim, sağlık gibi en temel ihtiyaçları dahi yeterince karşılanamıyor.
11 ilimizi etkileyen bu felaketin ilk gününden itibaren depremzedeler neredeyse kendi kaderine terk edilmiş durumda.
Değerli Basın Emekçileri,
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ve bağlı odaları olarak bizler bilimin ve tekniğin gereklerinin yerine getirilmesi durumunda doğa olaylarının birer felakete dönüşmeyeceğini her ortamda dile getiriyoruz.
Depreme hazırlıklı olmak yer seçiminden başlayarak imar planlarının afet riskine göre hazırlanmasına, içinde yaşadığımız binaların tasarım, inşa, denetim ve bakım süreçlerine, halkın deprem konusunda eğitilmesine, deprem öncesi, deprem esnası ve sonrasında yapılacak çalışmalara kadar geniş bir halkayı kapsıyor.
Bu halkanın herhangi birindeki zayıflık, diğer önemleri de işe yaramaz hale getirmektedir.
Dolayısıyla depreme hazırlıklı olmak bütünüyle bir devlet politikasıdır.
Ülkeyi ve toplumu depreme karşı hazırlıklı hale getirmek siyasi iktidardan başlayarak devlet kurumlarının ve yerel yönetimlerin ortak sorumluluğudur.
Şunu herkes biliyor ki, TMMOB’nin görüş ve önerileri dikkate alınsaydı, mühendislik, mimarlık ve plancılık hizmetleri bir prosedür haline getirilmeseydi, kentleşme ve barınma politikaları kamucu bir anlayışla oluşturulsaydı, doğa ve tarım alanları talan edilmeseydi, yapı denetim süreçleri ticari bir faaliyete dönüştürülmeseydi, TMMOB ve bağlı Odaları yapı tasarım, üretim ve denetim süreçlerinden dışlanmasaydı, deprem ve afetlerle mücadelede en etkili araçlardan birisi olan kentsel dönüşüm rantsal dönüşüme heba edilmeseydi, her seçim dönemi öncesi imar affı adı altında imar cinayetlerine davetiye çıkarılmasaydı yaşadığımız acıların boyutu bu düzeyde olmazdı.
Buradan bir kez daha yinelemek istiyorum.
Depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamanın, üretmenin, deprem hasarı ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolu mühendis, mimar ve şehir plancılığı hizmetlerinin eksiksiz bir şekilde uygulanmasıdır.
Ülkemizde her doğa olayının bir felakete dönüşmesinin ardında daha fazla rant uğruna insan yaşamını ve bilimsel gerçekleri hiçe sayan, piyasa güçlerinin çıkarlarını halkın çıkarlarının üstünde gören siyasal yaklaşımlar yatmaktadır
Bilimi, planlamayı ve denetimi dışlayan, rantı egemen kılan bu politika modeli, çaresizliğin ve yetersizliğin değil, bilinçli bir tercihin ürünüdür.
Bunu ne yazık ki sadece depremlerde değil yangınlarda da sellerde de her afette görüyoruz.
Daha geçtiğimiz hafta Kartalkaya’da ki yangında onlarca yurttaşımız öldü. Ne için bunca acı?
Bunlar münferit olaylar değildir. Yaratılan bu sömürü ve yağma düzeninin normalidir.
Bilim ve tekniği rant için dışlayan bir siyasi tercihin kaçınılmaz sonucudur.
Sevgili Basın Mensupları,
Her depremden her felaketten sonra siyasilerden hamasi nutuklar dinliyoruz. Yaraların sarılacağı söyleniyor. Gerekli adımlar atılacak deniliyor. Sözler veriliyor. Sorumlulardan her düzeyde hesap sorulacağı belirtiliyor. Ancak gündem değişince tekrar rutine dönülüyor. Eski tas eski hamam devam ediliyor.
Kahraman Maraş ve Hatay Merkezli depremlerin yarattığı felakete rağmen, başta İstanbul olmak üzere en büyük kentlerimiz deprem tehdidi altında iken , aynı yanlış politikalarda ısrar edilmesine üzülerek tanıklık ediyoruz.
Geçici barınma yerlerinin oluşturulmasından, yerleşim yerlerinin planlanmasından kalıcı konutların yapılmasına kadar her aşamada rantçılar, vurguncular yine devrede.
Bilim çevreleri ve meslek kuruluşları yine yok sayılıyor.
Koca bir coğrafyanın topoğrafyasını değiştiren bir doğa olayı yaşandıktan sonra bile, daha enkazlar dahi kaldırılmamışken, hiçbir bilimsel, teknik çalışma yapılmadan, bölgenin jeolojik verileri güncellenmeden, risk analizleri yapılmadan, mülkiyet ilişkileri düzenlenmeden bir oldu bitti yaratılarak yıkılan kentlerin yenilenmesi adı altında rant temelli projelerin hazırlanarak yürürlüğe sokulması, deprem bölgesinin sipariş ihalelerle malum şirketler arasında pay edilmesi, seçimler döneminde “oy yoksa hizmette yok söylemiyle” insanların yaşadığı mağduriyetin seçim çalışmalarına malzeme edlmesi bu acınası durumun en somut örnekleridir.
Sevgili Basın Emekçileri,
Depremler sonrası bölgeye gönderdiğimiz heyetlerin tespitleri ve bölge İl Koordinasyon Kurullarımızın yürüttüğü çalışmalar ışığında hazırladığımız “ TMMOB Kahramanmaraş Depremleri Raporu”nu kamuoyuyla ve yetkililerle paylaşmıştık.
Yine TMMOB ve Bağlı Odalarımızın başkan ve temsilcilerimizden oluşan heyetlerimizle Depremin 6. ve 8. ayında da Hatay’da sizlerle birlikteydik.
Depremin 6. ve 8. aylarına ilişkin durum tespit raporlarımızı buradan kamuoyu ile paylaşmıştık.
Yine Depremin 1. Yılına yönelik olarak hazırlanan değerlendirme raporunu da bir broşür şeklinde kamuoyunun incelemelerine sunduk.
Bu sene hazırladığımız depremin 2.yılına yönelik değerlendirme raporumuzu Birlik Genel Sekreterimiz Özgür Topçu arkadaşımız benim konuşmamdan sonra sizlerle paylaşacak.
Raporumuzda da detaylı bir şekilde göreceğiniz üzere ne acıdır ki geçtiğimiz 2 yılda hiç bir şey değişmemiştir.
Ülkemiz enkazın altında kalmaya devam etmektedir.
Şimdiye kadar yaşananların gösterdiği üzere, bizler bilim ve tekniğin ışığında ne kadar uyarıda bulunursak bulunalım gözünü rant hırsı bürümüş iktidar sahipleri de gözünü de kulaklarını da uyarılarımıza kapatmış durumda.
Onlar istedikleri kadar görmezden, istedikleri kadar duymazdan gelsinler, bizler mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları olarak mesleklerimizin insan yaşamı ve toplumsal yaşam üzerindeki hayati öneminin farkındayız.”
Her ne pahasına olursa olsun, kim ne engel koymaya çalışışa çalışsın, ülkemize ve halkımıza karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeye, mesleğimizin gereklerine sahip çıkmaya, halkımızı doğru bilgilendirmeye devam edeceğiz.
Sözlerime son verirken başta Bölge İl Koordinasyon Kurullarımız olmak üzere raporun hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşlarımıza Yönetim kurulumuz adına şükranlarımızı sunuyorum.
Açıklamamıza katılımınız ve desteğiniz için sizlere teşekkür ediyorum.