SAMANDAĞ EĞİTİM-SEN: TOPLU SÖZLEŞME HAKKIMIZ GREV SİLAHIMIZ!

Samandağ Eğitim Sen Şube Yönetimi; Türkiye Geneli alınan eylem kararı gereğince “Güvencesizliğe, İşsizliğe, Yoksulluğa Teslim Olmayacağız! Şiarıyla Abdullah Cömert alanında basın açıklaması düzenledi.
Eyleme Samandağ Pir Sultan Abdal Kültür Derneği destek verirken, Basın açıklamasını Samandağ Eğitim Sen Şubesi adına okuyan Hüseyin Ali Atar şu ifadelere yer verdi:
YOKSULLUK İRADİDİR!
ÇARE, GREVLİ-TOPLU SÖZLEŞMELİ SENDİKAL HAK MÜCADELESİNDEDİR!
Bir ülkede saflar çok net olarak zengin ve yoksul şeklinde ayrışmışsa ve bir avuç zengine karşılık milyonlarca yoksul varsa o ülke olağan şekilde yönetilemez.
Böylesi ülkelerin iki seçeneği vardır. Ya sosyal ve ekonomik adaleti sağlamak ya da yoksulluğu derinleştirmek.
Ancak ilki bir çıkmaz sokaktır ve kapitalist ahlakın varlık sebebini ortadan kaldırır. Çünkü kapitalist ahlak sömürüye dayanır. Doymak bilmez. Onu insana, doğaya, yaşama düşman kılan şey bu.
İkinci seçenek ise yoksulluğu derinleştirmek, işsiz ordusu ile çalışanı “yedeğin var” diyerek baskılamak, güvencesizliği sıradanlaştırmak ve hayatın her alanında alabildiğine; hukuktan toplumsal yaşama, eğitimden sağlığa, bilimden kişi hak ve özgürlüklerine değin keyfiliği, zulmü ve baskıyı arttırmak.
BASKILARA BOYUN EĞMEYECEĞİZ!
YOKSULLUĞA TESLİM OLMAYACAĞIZ!
Hele bir de akla ziyan çalışma süreleri ile insanların gerek kendileri gerekse içinde bulundukları duruma yönelik soru dahi sorabilecek zamanlarının olmaması hem kendilerine hem de sınıflarına yabancılaşması, bireysel kurtuluş yollarının yedekleme, manipüle etme ve sadaka siyaseti ile toplumun damarlarına enjekte edilmesi; içinde bulundukları duruma isyan etmesi gereken milyonların aksine onlara bu yaşamı reva görenlere alkış tutması ile neticelenir. Ülkemizin resmi budur.
Ve sendikalar; sınıf ve kitle kavramlarını, varoluş zeminlerini ve varlık sebeplerini yitirme pahasına “aynı gemideyiz” yalanına inanan, inandırılan sendikalar cabası…
Yoksa mesele TÜİK ve açıkladığı, açıklayacağı rakamlar değildir. Mesele zamlar da değildir çünkü emekçi-işçi sınıfının, tüm bunları boşa çıkaracak ve ona hakkını alabilme yolunu açacak yegâne şey, yıllardır ve sendika ağalığı eli ile de desteklenerek unutulan, unutturulan GREVLİ-TOPLU SÖZLEŞMELİ SENDİKA HAKKIDIR. Asıl mesele budur…
TOPLU SÖZLEŞME HAKKIMIZ GREV SİLAHIMIZ!
Bu hak ve bu hakkın kendisi için ısrar ve mücadele, sadece emek sınıfının, alın teri karşılığı hak edilmiş ücretlerinin reel artışına vesile olmaz. Aynı zamanda örgütlü mücadelenin kendi ayakları üzerinde durmasına vesile olur ki; bireysel kurtuluş, yedeklenme ve emeğin yabancılaşması ile onu takip eden yozlaşma ve toplumsal çürüme zehrine karşı bu tek ve en etkili panzehirdir.
Alanlarda ve ısrarla haykırdığımız “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” ile “Yaşasın örgütlü mücadelemiz” sloganlarının içeriğini hakkıyla doldurmanın başka yolu yoktur. Başka bir kurtuluş yolu da…
KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!
Örgütlenmeliyiz…Israrla ve öncelikli olarak örgütlenmeliyiz…
Evet bugün itibarı ile TÜİK bir rakam açıkladı. Yarın da açıklayacak, daha sonra da açıklayacak, yıllardır açıkladığı gibi.
Bugün de alanlardayız, yarın da olacağız dün olduğu gibi. Değişen hiçbir şey yok. TÜİK son sözü söylüyor ve emeğin tamamı buna göre değerleniyor ya da daha doğru bir ifade ile her geçen gün değersizleşiyor.
Bu değişmeli…
Bu sendikalar nasıl ki henüz yasaları yok iken fiili meşru mücadele ile var oldularsa, bundan sonrası da emek ve hak mücadelesi bu doğru yol üzerinde yürütülmeli ve gerektiğinde fiili olarak grevli- toplu sözleşmeli hak kullanılmalıdır. Alandan yüksek sesle haykırdığımız ve bu aralar unuttuğumuz, unutturulan “toplu sözleşme hakkımız grev silahımız” sloganını yaşamsal kılmanın başka hiçbir yolu yoktur.
TOPLU SÖZLEŞME HAKKIMIZ GREV SİLAHIMIZ!
Bu yasadışılık değildir. Ki yasalar toplumun ihtiyaçları doğrultusunda ve evrensel ölçekte insanlığın geldiği en üst aşama itibarı ile güncellenen metinlerdir ve kesintisiz olarak güncellenir. Evrensel olan hukuktur, yasa metinleri değil…
Bugün olduğu üzere mevcut anti demokratik yasalara göre güncellenen bir toplum var ise ki var, baş aşağı duran bu kaideyi ayakları üstüne oturtmak da emekçi-işçi sınıfının tarihsel görevlerinden biridir.
Ancak bunu başarabildiğimizde TÜİK, enflasyon, sadaka, yardımlar, zam vb. kavramlar hayatımızın bir parçası olmaktan çıkar ve yerini olması gereken toplu sözleşmeye, greve, eşit işe eşit ücrete, güvenli iş güvenceli istihdama bırakır…Ve ancak bunu başarabildiğimizde yoksulluk kaderimiz olmaktan çıkar, 1 Mayıslar ismine yaraşır şekilde en büyük bayramımız olur…03.07.2025
YOKSULLUĞA TESLİM OLMAYACAĞIZ!
GÜVENLİ İŞ GÜVENCELİ İSTİHDAM İSTİYORUZ!
EMEKÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!
Haber: Erdal YILMAZÇELİK
