Feleytun Fatih Gönç: Sağlık çalışanlarının yüzü gülerse, Türkiye güler!
Hatay Sağlık Sen Şube Başkanı Feleytun Fatih Gönç, sağlık çalışanlarının yüzleri gülerse, Türkiye’nin de yüzünü güleceğini söyledi.
Yürütme kurulu adına yaptığı basın açıklamasında, yine öner sermayedeki adaletsizliklere değinen Şube Başkanı Feleytun Fatih Gönç, “Döner Sermaye sistemi Sağlık çalışanlarının en temel sorunudur” vurgusunu yaparak açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Sağlık, kamunun vatandaşlarına vermekle yükümlü olduğu hizmetlerin en önemlileri arasında yer almaktadır.
“Sosyal Devlet” ilkesinin esas alındığı ülkelerde her bir vatandaş, sağlık çalışanları eliyle sunulan hizmetlerden eşit bir şekilde yararlanır.
Bu durum, “Sosyal bir Hukuk Devleti” olan ülkemiz için de geçerlidir.
Bu manada ülkemiz, çok şükür dünyanın en kapsamlı ve en donanımlı sağlık sistemlerinden birine sahiptir.
Pandemi sürecinde bir defa daha test edilen bu sistem, taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmıştır.
Elbette sistem ne kadar iyi olursa olsun ve ne kadar teknolojik donanıma sahip bulunursa bulunsun; onu işleten, ayakta tutan, memnuniyeti had safhaya yükselten, fedakâr sağlık çalışanlarıdır.
Bu manada sağlık çalışanları ordumuz, pandemi süreci öncesinde olduğu gibi salgına karşı canları pahasına yürüttükleri amansız mücadelede de bu hakikati tüm çıplaklığıyla ortaya koymuşlardır.
Açıkça söylemek gerekirse sağlık sistemimiz, kutsal görevlerini her koşul ve şartta üstün fedakarlıklarla yürüten sağlık çalışanlarımız sayesinde milletimizin sığındığı en güvenli liman olmuştur.
Hemşiresinden doktoruna, ambulans şoföründen sağlık teknikerine yüzbinlerce sağlık çalışanının ortak alınteri, bu limanın yegane can suyudur.
Bu limanda sağlık hizmetleri o kadar bir ve bütün yürütülmektedir ki işi, unvanı, statüsü ne olursa olsun her bir çalışanın alınteri, bir diğerinin tamamlayıcısıdır.
Bir diğer ifadeyle, sağlık hizmetlerinde sunulan hizmetin, verilen emeğin, dökülen alınterinin tamamı ortaktır ve tüm çalışanlarındır.
Sağlık hizmetlerinin külfetinde söz konusu olan bu ortak paylaşım, ne yazık ki dökülen ortak alınteriyle yeşeren nimetin paylaşımında yerini; haksızlığa, adaletsizliğe, eşitsizliğe, huzursuzluğa ve umutsuzluğa bırakmaktadır.
Tüm bu olumsuzlukların ana kaynağını döner sermaye sistemi oluşturmaktadır.
2004 yılında, sağlıkta yeni döneme geçiş sürecinde önemli sorunların çözümünde anahtar rol görmesi amacıyla tüm sağlık tesislerinde uygulanmaya başlanan döner sermaye sistemi, ilk yıllarda başarıyla uygulanmışsa da gelinen noktada işlevini yitirip, kronik bir sorun halini almıştır.
Bu sistem nedeniyle özellikle son 6-7 yıldır, meslek ve unvan bazındaki farklı hak edişler, sağlık çalışanları arasında memnuniyet sınırlarının ötesinde ne yazık ki kargaşaya yol açmıştır.
Sistem; gerek hekimler arasında gerekse hekim dışı sağlık çalışanları arasında dengeli ve hakkaniyetli bir paylaşıma imkan vermemektedir.
Vicdanları yaralayan aynı acı durum; iller, hastaneler ve birimler arasındaki sağlık çalışanları için de geçerlidir.
Sorun ne yazık ki her geçen gün daha da büyümekte ve içinden çıkılmaz hal almaya doğru ilerlemektedir.
Endişemiz ve aynı zamanda umudumuz, sağlık sistemine dolayısıyla insanımıza zarar verici noktalara ulaşmadan çözüme kavuşmasıdır.
Çözüm amaçlı palyatif tedbirlerden bir sonuç çıkması da mümkün olmamıştır, olmayacaktır da. Mart ayı başında, yönetmelik değişikliğiyle yürürlüğe konulan uygulama bunun en son örneğidir. Bu yönetmelik değişikliğiyle, kısmi çözüm bir yana, sorunun derinliği ve yakıcılığı daha da artmıştır.
Şöyle ki yapılan değişiklikle birkaç meslek grubunun lehine adım atılırken, sayıları yüz binleri bulan hekim dışı sağlık çalışanları tam bir hayal kırıklığına uğratılmıştır.
Hakkaniyetle, adaletle ve vicdanla bağdaşmayan bu ve benzer düzenlemeleri kabul etmek mümkün değildir.
Döner sermaye uygulamasındaki ana kurgu değişmeden, emek ve alınteri temelli dengeli ve adil bir paylaşım gözetilmeden, sistemin teşvik ediciliği her bir çalışanı kapsayacak şekilde genişletilmeden ortaya konacak her bir düzenleme, sorunun derinleşmesinden başka bir işe yaramayacaktır.
Bu çerçevede, salgınla mücadele sürecindeki uygulamalara baktığımızda da ne yazık ki benzer olumsuzlukları görüyoruz.
Bakanlık, sürecin en başında, performansa bakmaksızın belirlemiş olduğu usul ve esaslar çerçevesinde;
• Pandemiyle mücadelede direk yer alan hekimler için tavandan,
• Diğer hekimler için ise kadro ve ünvanlarına göre tavanın % 45 ile 75 aralığında,
• Hekim dışı sağlık çalışanları için ise tavandan ek ödeme verileceği yönünde karar aldı.
Ancak perfomansa dayalı ek ödeme sisteminin adil ve hakkaniyetli olmadığı, mevcut sorunları çözücü özelliğinin kalmadığı, ihtiyaçları karşılamadığı gibi nedenlerle, zorlu salgın günlerinde sağlık çalışanlarında ciddi huzursuzluklara yol açmıştır.
Daha vahimi, salgın süresince, hakkaniyetli olmasa da tüm sağlık çalışanlarının yararlanacağı açıklanan ek ödeme desteği, alınan yeni bir kararla, salgınla mücadele eden sağlık çalışanları ile sınırlandırıldı.
Üç aylık dönemi kapsayan ek ödeme desteği uygulamasında da süre uzatımına dair yeni bir karar olmadığı için 15 Temmuz itibarıyla sona gelinmiştir. Bu yanlıştan acilen dönülmelidir.
Neticede, sağlık çalışanlarının salgınla mücadelesi devam etmektedir. Sağlık çalışanları, hiç olmazsa salgınla mücadele süresince, uygulamadaki haksızlıkların giderilip ek ödeme desteğinin her bir çalışanı kapsayacak şekilde genişletilmesini beklerken, 15 Temmuz itibarıyla uygulama sona ermiştir.
Salgınla mücadelede cephenin en ön safında yer tutan ve hatta canlarıyla bedel ödeyen sağlık çalışanlarının hiçbiri, bu tür haksızlıkları kabul etmemektedir; palyatif adımlar, sorun ve memnuniyetsizlik üretmeye devam etmektedir.
Sistemi; çalışanların bir kesimini maksimum düzeyde memnun ederken, bir diğer kesimini daha az memnun ederek veyahut memnuniyetlerini sıfırlayarak sağlıklı bir şekilde sürdürmek mümkün değildir.
Neticede her bir sağlık çalışanı aynı işi yapmasa da aynı sorumluluk bilinciyle hareket ediyor ve risklere karşı aynı göğsü geriyor.
Salgın sürecinde de çok net bir şekilde görüldüğü gibi virüs – risk – tehdit cephede – sahada ayrım yapmıyor.
Sağlık hariç hiçbir kamu hizmetinde; aynı işi yapmasına, aynı saat çalışmasına ve aynı statüde olmasına rağmen farklı ücret alan bir çalışana rastlamak mümkün değildir.
Sonuç olarak; fedakar sağlık çalışanları arasında ayrım yapan, hak gasp eden, alın terini yok sayan, bu çarpık döner sermaye sistemine bir an önce son verilmelidir.
İnsan hayatını, insan sıhhatini konu olan bir kamu hizmeti, kangren halini almış böylesine büyük bir sorunla sağlıklı işleyemez.
Kamu hizmetlerinde çözüm yerine sorun üreten bir sistem, sadece çalışanları değil, herkesi sorunun bir parçası haline dönüştürür ve belli bir aşamadan sonra herkese zarar verir.
Sağlık sistemini tehdit eden döner sermaye sistemi, maalesef hızla bu yönde ilerliyor.
Sağlık-Sen olarak, sağlık çalışanlarının moral ve motivasyonlarını sarsan, iş barışını ve huzurunu olumsuz etkileyen, hak kayıplarına yol açan ve çalışanları meslekten soğutan döner sermaye sisteminin bir an önce düzeltilmesi gerektiğine inanıyoruz ve bu yöndeki çağrımızı bir defa daha tekrarlıyoruz.
Hakkaniyeti esas alan döner sermaye sisteminin oluşturulması mümkündür ve bunu her platformda muhataplarımızla paylaştık.
Yol yakınken, bu yanlıştan bir an önce dönülmeli; sağlık çalışanlarının yüzü güldürülmelidir.
Unutulmamalıdır ki sağlık çalışanlarının yüzü gülerse, Türkiye güler.”