Atayurt Gazetesi -
$ DOLAR → Alış: 34,44 / Satış: 34,58
€ EURO → Alış: 35,96 / Satış: 36,10

Ermeni Meselesi Çözümsüz Değil!

Mehmet Çardak
Mehmet Çardak
  • 17.09.2020
  • Ermeni Meselesi Çözümsüz Değil! için yorumlar kapalı
  • 398 kez okundu

Değerli okurlarım! 1915 yılından bu yana Türk-Ermeni ilişkilerinde her iki taraf için de taviz verilemeyecek bir mesele haline gelen; Türk tarafının ‘tehcir’, Ermeni tarafının ‘soykırım’ olarak nitelendirdiği ‘Ermeni Meselesi’ günümüzde de en önemli tartışma konularından biridir.

Bu mesele yüzünden her iki taraf da tezlerini uluslararası meşruiyete kavuşturmak üzere çeşitli argümanlar sunmuşlardır. Aslında Osmanlı’da ‘Ermeni Soykırımı’ diye bir şey yoktur. Tehcir ise tam bir Alman prodüksiyonudur.

Almanlar,  Osmanlı Devleti aklına ve İttihat Terakki Cemiyeti’ne tehcir kararını zorla aldırmıştır. Buna rağmen ‘tehcir’ soykırım amacıyla yapılmamıştır. Çok sayıda kötü niyet ve çok sayıda ölüm ve öldürme olması gibi durumlar başka bir şey, ‘Ermenilere soykırım uygulandı’ demek başka bir şeydir. Osmanlı, bir milyon civarında ağacı yerlerinden zorla söküp geçici olarak başka bir yere dikmeye çalışmış, ancak ve ne yazık ki bir kısmı yolda, bir kısmı da götürüldüğü yerde kurumuştur.

Hele Türkiye Cumhuriyeti’ni olmamış bir soykırımla suçlamak, başka bir kötü niyettir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran irade Çanakkale’de doğan ‘Kuvayı Milliye’ ruhudur. Kuvayı Milliye’nin, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin insan malzemesinden faydalandığı da doğrudur. Ancak Kurtuluş Savaşı’nı Kuvayı Milliye, İttihat ve Terakki’ye rağmen, hatta onunla da savaşarak kazanmıştır. Yani çok zaman önce Türkiye Cumhuriyeti İttihat ve Terakki zihniyetini reddetmiştir.

Aslında ve belki de şu soruyu sormak daha doğru olur ve bir sonuca varılabilir: Tehcir olmasaydı Kurtuluş Savaşı kazanılabilir miydi? Bu soru kışkırtıcı ve spekülatif yönlendirmeler içeriyor gibi görünse de, her halkın kaderini tayin etme hakkına saygı gösteren insanlar, Türklerin yok edilmeye karşı hiçbir reaksiyon göstermemesini öneriyor olamazlar. Peki, bu meselenin çaresi var mı? Çare, ihtiyaç olmadan bulunamaz. Ondandır ki ‘icadın anası ihtiyaçtır’ denilmiştir.

Kanaatimiz odur ki, ortada öldürülmüş biri varsa, bir de suçlu olmalıdır. Eğer Anadolu’nun kadim halklarından birisi artık Anadolu’da yok ise,  ortada bir suçlu var demektir. Peki, kim suçlu?

Kanaatimize göre suçun yarıdan fazlası tek başına Taşnak, Hınçak vb. Ermeni örgütleridir. Sonra eşit sorumlulukla Almanya, Rusya, İngiltere ve Fransa sorumludurlar. İttihat ve Terakki Cemiyeti dolayısıyla Türklerin de bu suçta, küçük de olsa bir payı var ise de, yukarıda değinilen Kuvayı Milliyeciler daha Kurtuluş Savaşı’na başlarken İttihat ve Terakki zihniyetini elinin tersiyle itmiştir.

Anadolu’da ‘Neyse deyince değirmende döğüş biter’ diye bir atasözü vardır. Gerek Türkler, gerekse Ermeniler olarak bizler de ‘neyse’ diyerek, daha güven içinde ve daha müreffeh yaşamaya bakmalıyız. Tabii ki bunun da önünde ciddi engeller var. Ve ilk ciddi engel, günümüz Ermeni örgütleridir.

Türkiye’nin Ermenistan ile Türklerin de Ermenilerle meselesinin çözebilmesi;  bu sorunlardan geçinenlerin yok olmasına yol açacaktır ki, yok olacak olanların reaksiyon göstermesi kaçınılmazdır. Türkiye’de Ermenistan ile meselenin çözülmemesinden geçinen insan sayısı parmakla sayılabilecek kadar azdır. Ama Ermenistan dışında yaşayan siyasal Ermeni örgütlerinin tamamı bu sorunlardan geçiniyorlar; makam,  mevki ve dünyalık sahibi oluyorlar. Bu yüzden de, siyasal Ermeni örgütleri bu meselenin önündeki en önemli engellerdir.

Kanaatimiz odur ki, bu engelleri kaldırmak Ermeni Halkı’na düşer! Siyasal Diaspora Ermenileri, bu mesele ‘hiçbir zaman çözülmesin’ diye hala Ermeni Halkı’nın önüne asla ulaşamayacakları ‘Toprak ve tazminat talepleri’ gibi kışkırtıcı talepler koymaktadırlar. Ermeni Halkı bunları ezip geçmelidir. Çünkü fakir Ermenistan’ın derhal barışa ihtiyacı var!  

Ermeniler aynen Türkler, Kürtler, Araplar gibi Anadolu’nun öz evlatlarıdır. Eğer Taşnakçıların şantajlarına boyun eğmez de ellerinin tersiyle iterlerse çözüm çok yakın demektir. Eğer Ermeniler bunu becerebilirlerse Anadolu’da mevsim çok kısa zamanda değişecek ve Anadolu onlara kollarını açacaktır.

İşte o zaman Türkiye-Ermenistan ilişkileri güçlenecek, iki komşu ülke arasındaki ticaret ve turizm artacak ve Ermenistan halkı nefes almaya başlayacaktır. Ne kadar ütopik olsa da, benim gönlümden geçen de budur!

Türklere düşen ise, kendi azınlıklarına sahip çıkmaktır. Azınlıklar Türklere yaslanmalıdır. Ermeni kardeşlerimiz şu gerçeği anlamalılar: Türklere yaslanmazlar ise başkalarına yaslanırlar.

Türkiye ise insan haklarını yüceltmeli ve yükseltmelidir. Türkiye’de tüm halklar kendisini güvende hissetmelidir. Ve Türkiye Cumhuriyeti Pasaportu en az bir Amerikan pasaportu kadar sahibine güven vermelidir. Sonra Türkiye yeni Hrant’lar yetiştirmelidir. Türkiye, azınlıklara yetki, makam ve mevki vermelidir. Ermeniler arkalarında dağ gibi Türkiye’yi hissetmeliler.  

Lamı cimi yok: Ermenistan ve Türkiye arasında köprü kurulmalıdır. Komşu, komşunun külüne muhtaçtır. Öncelikle ve özellikle Türkler ve Ermeniler, Ermeni Meselesinin böyle çözüleceğine inanmalıdır!

Mehmet Çardak

Araştırmacı/Yazar

m-cardak@windowslive.com

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ