TÖB-SEN: Milli Eğitim Bakanlığı sorun çözmeye odaklanmalıdır!
Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası Genel Başkanı Deniz Ezer, Milli Eğitim Bakanlığını sorunları çözmeye odaklanması çağrısında bulundu.
Merkez Yürütme Kurulu adına basın açıklaması yapan Deniz Ezer, okulların aç kapa şeklinde bir uygulama ile yöneldiğine dikkat çekerek şu görüşlere yer verdi:
“Dünyada Covid vakalarının görülmesi ile birlikte buna yönelik bir önlem alamayan iktidar Covid-19 virüsünün ülkemizde vaka olarak görülmesinden sonrada süreç sağlıklı biçimde yürütülememiş, Sağlık Bakanlığı önce yanlış veriler sunarak kamuoyunu aldatmış daha sonra aşılanma sürecinde de aşı krizi yaşanmıştır. Türkiye’de Covid-19 resmi olarak ilk kez tanımlanmasının üzerinden bir yıl 2 ay (Mart 2020-Mayıs 2021) geçtİ. Bu süre zarfında eğitim öğretim sürecinde aksamalar yaşanmış okullar aç kapa şeklinde bir uygulama ile yönetilmiştir.
Ekonomik işbirliği ve Kalkınma Örgütü( OECD)’nün son raporuna göre, Türkiye 2020 yılında maalesef okulları en uzun süre kapatan ilk dört ülke arasında yer aldı. 2021 yılında ise normalleşme sürecine en son giren ülke olup yine okulların en az açık olduğu 3 ülkeden biri konumundadır. Sürece hazırlıklıyız denilmesine rağmen süreç yönetilememiş eğitim öğretim sürecinde özellikle yoksul halk çocukları eğitim öğretim sürecinin uzağında tutulmuşlardır.
EĞİTİMDE SINIF FARKI PANDEMİ DÖNEMİNDE NET OLARAKL KENDİNİ GÖSTERMİŞTİR.
Uzaktan eğitim ve yüz yüze eğitimin zorlu ve eşitsiz koşulları birlikte değerlendirildiğinde, İKTİDAR, uzaktan eğitim yoluyla yapılan eğitim öğretim sürecinde yoksul halk çocuklarına yönelik eşitsizliği ortadan kaldıracak bir uygulamaya gidememiştir bunun ötesinde bu çocukların ve gençlerin eğitim hakkını önemseyen bir eğitim politikası izlememiştir. Öğrenciler arasındaki teknolojik ve dijital eşitsizlikleri giderecek bir çalışmada yapılmamıştır. TÖB SEN olarak defalarca gündemde tutmaya çalıştığımız bu eşitsizlik; giderilmemiş uzaktan eğitime devam eden MEB , kendine has istatiksel verilerle uzaktan eğitimde başarılı olunduğunu ilan etmiştir. Oysa gerçekler öyle değildir. İnternet erişimine sahip olmayan tablet, bilgisayar v.d teknolojik aygıtlara ulaşamayan öğrenciler olduğu gibi, internete eriştiği gözlemlenen fakat evde ortalama 2-3 öğrencinin olduğu ailelerde ders ortamında sınırlı bulunan milyonlarca öğrenci olduğunu düşünürsek bir ortamda uzaktan eğitim hiçbir şekilde başarılı olamamıştır.
Süreç devam ederken de özellikle AŞI sürecinde Sağlık Bakanlığı ve MEB eş güdümlü bir çalışma yapıp öğretmenlerin hızlı aşılanması konusunda başarısız kalmışlardır. Eğitim çalışanlarının büyük kısmı son 1 haftaya kadar hala aşılanmış değildir.Bu hafta ile birlikte aşı süreci hızlandırışmış olsa da aşı sürecinde geç kalındığı gerçeğini değiştirmemektedir. Oysa aşı süreci hızlandırılıp doğru yürütülseydi önlemler alınır ve eğitim öğretim süreci yüz yüze yapılabilirdi.
Öte yandan Resmi verilere göre, bugüne dek toplam 46.000’eyakın vatandaşımız vefat etti, bu sayı meslek örgütlerinin verdiği sayının çok altındadır. Bu kayıpların içinde de öğretmenlik mesleğini yürütürken hayatını kaybeden meslektaşlarımız ve eğitim çalışanları söz konusu.
Hepimizin bildiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Sosyal devlet anlayışı gereği olarak eğitim hakkı ile ilgili çeşitli yasal düzenlemeler yapmıştır. Bu yasal düzenlemeler sadece yazılı kalmamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ,42. Madde ‘’Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz’’ denilmiştir.Yine 222 sayılı İlköğretim Kanunu ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununa eğitim, eşit,her vatandaş için zorunlu ve parasızdır.Yine aynı kanunlarda eğitim devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.Dolayısıyla hiç kimsenin, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamayacağı vurgulanmıştır. Yine Türkiye’nin kabul ettiği, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (1948) ile Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi’ne (1989) göre eğitim kamusal bir temel haktır, parasız bir eğitim hakkı ve eğitim hizmetinin sunumunu da bir devletin görevi olarak kabul edilmiştir.
Bu yasal düzenlemeler olmasına rağmen COVID-19 salgınında eğitim öğretim sürecinde eğitim belirgin bir biçimde sınıfsal farklları ortaya çıkarmıştır. Kamu okullarında okuyan çocuklar ve gençler ihmal edilmiştir. İktidar ve Eğitim’in yönlendiricileri olan; Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) çocuklara ve gençlere olan sorumluluklarını yerine getirememişlerdir. Pandeminin ilk aylarında uzaktan eğitimden kopan çocukların sayısı 6 milyon civarındayken MEB açıklamasına göre 21 Eylül 2020- 30 Nisan 2021 tarihleri arasında ancak 12 milyon 805 bin öğrenci EBA’yı etkin biçimde kullanmıştır. 2019-2020″ verilerine göre zorunlu eğitime kayıtlı öğrenci sayısı 18 milyon 241 bin 881 öğrencidir. Bu veriden yola çıkarak ortalama 4 milyona yakın çocuk ve gencin eğitim ve öğretim sürecinin dışında olduğu söylenebilir. Yani 4 milyon’a yakın çocuk bugün fiili olarak öğrenci değildir.Bu büyük bir rakamdır hatta faciadır TÖB SEN olarak MEB’na sesleniyoruz bu kayıp ülkemizin geleceği açısından telafi edilemeyecek bir yarayı beraberinde getirmektedir. İktidar ‘ın ve özelde MEB’in görevi Sorun çözmektir.”