Reyhanlı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Necmettin Zoroğlu: Tarımı Desteklememek Felaket olur!
Hatay ili Reyhanlı ilçesi sınır bölgelerimizden bir ilçedir. Amik Ovası ile bütünleşmiş bir ilçedir. Cilvegözü kapısının kapanması ile ticaret ve turizm durduğundan, halkı yoksullaşmıştır. Reyhanlı 100 binin üzerinde sığınmacıyı misafir etmektedir. Sığınmacılar Reyhanlı nüfusundan fazladır.
Reyhanlı ve Hatay ilinin tarım alanında büyük üretici diyebileceğimiz birinci sıradaki Reyhanlı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Necmettin Zaroğlu ile tarım, sanayi, turizm, sığınmacı ve mayınlı araziler gibi sorunları konuştuk.
Tarım bölgemizin lokomotifidir. Yine Hatay bir Turizm ve hoş görü şehrinin yanında tarım önemli bir yer tutmaktadır. Amik Ovası denilen bereketli bir topraklara sahibiyiz. Tarımla ilgili endüstriyel bitki dediğimiz buğday, pamuk ve mısır en önemli ürünlerimizin başında gelmektedir. Yine son dönemde çekirdekli meyve ve sera altı ürünlerimiz vardır. Son dönemdeki küresel ısınmaya dayalı farklı ürün desenimiz oluşmaya başladı. Bu bölge için önemli olan yüzyılın projesi olan Reyhanlı barajı set tutma işlemi bitti, 1 milyon dönüm Amik Ovasının 600 dönüm bölümünü sulayacaktır. Ülke ekonomisine ve Türkiye tarımına büyük katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum. Yine kapalı sulama sistemleri ile hükümetimiz bu işlemleri bitirip, barajların faaliyete geçmesi sonucunda tarım çok daha iyi yerlere gelecektir.
MUZ ÜRETİMİNDE ÜÇÜNCÜ SIRADAYIZ
Bölgemizin ana ürünü beyaz altın dediğimiz pamuktur. Pamuk tekstil ihracatında ham maddesidir. Bizde üretilen pamuk ise Ege Standart bir dediğimiz yani pamuk kalitesinin başında gelmektedir. Ondan sonra mısır, buğday, patates, soğan gibi ürünlerin tamamı Amik Ovasında üretilmektedir. Çekirdekli ürünlerde son dönemde üretilmektedir. Ayrıca üretici olmamdan dolayı ve bölgeye katkı sağlamak amaçlı; örtü altı yüksek sera muz üretimine başladım. Şu anda Antalya, Mersin’den sonra üçüncü sıradayız. Hatay muz üretiminde hatırı sayılı bir yerdedir. Şu anda muz üretimi bizim ihtiyacımızı karşılamıyor. Yüzde 65 civarında karşılamaktadır. Diğer kısmını ithal ediyoruz. Bu mal zaten iç piyasada eriyip, gidiyor ve yetmiyor.
HÜKÜMETİN TARIM POLİTİKASI EKSİKTİR
Hükümetimizin tarım politikasında ciddi anlamda eksiklik olduğunu, buğdayda ekim sahalarında bir daralma gerçekleştirildiğini, bunun nedenleri ise maliyetin ve girdilerin yüksek olmasıdır. Bundan ötürü çiftçimizi buğdaydan uzaklaştırdı. Biz bölgemizdeki buğdayda dönüm başına 600-700 kilo ürün almaktayız. Anadolu ile kıyaslama yaptığımızda; Anadolu 200-300 biz ise onun iki veya üç katı ürün alıyoruz. Bölgemizde hem Afrin Çayı, hem Asi Nehri üzerinde setler oluşturup sulu tarım yapmaktayız. Buğdayda girdi yüksek olduğu için çekirdekli ürünlere yöneldik, temel tüketim maddesi olan buğdayın desteklenmesi gerektiğini, bu noktada kovit sürecinde buğdayın veya tarımın önemini gördüler. Tüm sektörlere yasak geldi ama tarıma ve çiftçiye yasak gelmedi. Çiftçi üretmezse rafların boş kalacağını, açlığın ve kıtlığın geleceğini düşünüyorum. Şu anda enflasyon, cari açığın, işsizlik, istihdam gibi sorunların ancak tarımı desteklenerek aşılacağına inanıyorum. Özellikle Ukranya-Rusya ama buğday ve tarımın önemi daha ön plana çıkmıştır. Hükümetin açıkladığı fiyat piyasayı regile etme noktasında TMO’nun devreye giriş olduğunu, bu karar geç alınmıştır. Amik Ovasında biz 15 gündür hasat yapıyoruz. Toprak Mahsulleri Ofisi devrede değildi. Biz ise hükümetimize buğday fiyatlarının açıklanması,üreticilerin tüccarın kucağına düşmemesi gerektiğini, TMO’nun devreye girmesi gerektiğini hep söyledik. Sevindirici bir destek programı açıkladı ama ovada üretici malını verdi ve tüccarın kucağına düştü. Anadolu’da buğdaylar daha yeşil sanıyorum oralar için bu fiyat açıklaması olmuş gibidir. TMO bizim malımızı alsaydı, biz devletimize güvenip, TMO’ya malımızı verirdik. Devletimizin açıklayacağı rakımı da beklerdik ama ofis kapalıydı, verme şansımız yoktu, benim kendi çiftliğim var, çiftliğimde stokladım,herkesin benim gibi imkanları yoktur. Fiyatlar açıklasaydı üreticinin tüccar ile pazarlık şansı vardı,ama şu anda bu şansımız yoktur. Tüccara 6.2 liradan verdi ama çiftçi Toprak Mahsulleri Ofisinin desteğinden mahrum kaldı.
HATAY TÜRKİYE-SURİYE KRİZİNDEN ÇOK ACILAR ÇEKTİ
Biz Hatay halkı olarak, 2011 Türkiye-Suriye krizinden bu yana çok acılar çektik. Reyhanlı’da 53 şehit verdik. Mayınlı araziler güvenlik gerekçesi ile döşenmişti, çok şükür zeytin dalı -Afrin hareketi ile terör örgütlerine darbe vuruldu ve diğer önlemlerle ilgili güvenlik sorunumuz kalmadı. Geçmişte güvenlik gerekçesi ile babalarından, dedelerinden almış, mayınlar temizlenmeye başlandı, ülke ekonomisine çok önemli katkı sağlayacağına inanıyorum. Mayınlardan temizlenen yerlerin buradaki insanlara verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bazı duyumlarda dışarıdan gelen ya da yabancı sermaye gibi konuşulmaktadır. Bu bizi çok üzer, bu bölge çok ağır bedel ödedi, madem biz ağır bedel ödedik, sığınmacıların kahrını çektiyse, bu araziler sınır bölgesinde yaşayan insanlara verilmesini düşünüyorum. Baba ve dedelerinden kalan arazinin tekrar kendilerine verilmesi gerektiğinin doğru olduğunu düşünüyorum. Bizim insanlarımız şehirlere veya mevsimlik işçi ya da merdiven altı dediğimiz tekstilde çalışıyor, insanların tarım sahasında iş bulsalar başka yerlere gitmezler.
Doğu Anadolu bölgesinde hayvancılık iyi olduğunu herkes biliyordu. Terör ve başka nedenlerden ötürü büyükşehirlere gittiler. Şimdi hükümetin ‘köye dön projesi’ ile hükümet büyükbaş, küçükbaş hayvan desteği verdiğinde insanlar tekrar köylerine dönüyorlar. İnsanlar küstüğü zaman tekrar yurtlarına dönmezler.
MAYINLI ARAZİLER ESKİ SAHİPLERİNE VERİLMELİDİR
Mayınlı araziler hak eden ve geçmişte sınır bölgesinde ki insanlardan kamulaştırılarak alınmış, topraklar tekrar eski sahiplerinin torunlarına verilmelidir. Bakın bu topraklar temizlenip, tarıma açıldığında ve topraksız insanlara verildiğinde buradan göç durduğu gibi şehirlere göç edenler tekrar bu topraklara dönerler. Amik verimli topraklardır, her mevsim bir ürün ekilmekte ve hasat edilmektedir. Mayınlar temizlenmeden verilmesi tehlikeli ve Allah göstermesin yeniden ciddi sorunlar yaşayabiliriz. Yani şimdi güvenlik ile ciddi sıkıntımız kalmadı. Her türlü sınırlarımız kontrol altındadır.
REYHANLI BARAJI DERHAL BİTİRİLMELİDİR
Kendi imkanlarımız ile derin dalgıç pompaları ile tarlalarımızı suluyoruz. Bu pompalarla yerin altından 300-400 metreden su çıkarıyoruz ama bu bizim için çok büyük maliyet, elektrik tüketiyoruz. Köstebek yuvası gibi yerin altında kuyularımız var, bu kuyular zaman içinde Konya Ovasında olduğu gibi göçükler meydana getirebilir. Bu obruklar zaman içinde buralarda da olabilir. Buralarda da bu sulama sistemi ile göçükler oluşmaya başlayabilir. Baraj biter ise bu gibi sorunlar ortadan kalkabilir. Enerji için verdiğimiz paralar insanların cebinde kalacaktır. Hem maliyet düşecek, hem iklim değişecek hem de verimlilik sağlanacaktır. Reyhanlı barajı tamamlandığında ürün yelpazesinin değişmesine de katkı sağlayacaktır. Baraj bitti ama kapalı sulama sistemi ile sorun çözülmedi, hükümet gayret gösterip, bitirmesi gerekiyor. Baraj 2015 demişlerdi, biz 2022 yılına geldik halen bitmedi. Bakın ben açık yüreklilikle söylüyorum: Kanunla belirtilen tarıma desteğin yüzde bir diyor ama bunu bile biz alamıyoruz. Baraj bitmezse, üreticilere sahip çıkmaz ise sonumuz felaket olur, diye düşünüyorum.
BU SENE KARIN YAĞMASI İLE ÜRÜNÜMÜZ BEREKETLİDİR
Bu sene karın yağması,yağmurun yeterince yağması bizim ürünlerimize yansıdı. Bu konuda biraz nefes aldık. Dileriz doğu bölgesinde de yansır. Bu sene 20 milyon ton buğday hasadı elde edebiliriz diye söylüyorum.
2011 Yılından itibaren ticarette bir kayıp yaşadık. Biz tarım bölgesiyiz ama ticarette de önemli bir yerdeydik. Cilvegözü gibi bir kapımız vardı, bu kapı sadece Suriye değil, Arap Yarımadasına yönelik işlem hacmine sahip bir kapıdır. Bu kapı güvenlik gerekçesi ve karşıda muhatap devlet olmadığından dolayı kapanmıştır. İnsanı yardım altında giriş ve çıkışlar var, buradan Ürdün, Lübnan ve Irak gibi ülkelere gidemiyoruz.Lojistik sektöründe Hatay, İstanbul’dan sonra ikinci sıradaydı, Arap yarımadasına lojistik ihtiyaçları bizim Hatay firmaları taşıyordu. Ticarette şimdi insanlar Ro-Ro gemisi ile Mısır ve sonra Arabistan’a ama navlun fiyatlarının çok yüksek olması o güzergahı bitirdi. Şimdi arkadaşlarımız Türki Cumhuriyetlerine Ukranya-Rusya gibi ülkelere yöneldiler.
HATAY ÖNEMLİ ÜRÜNLERDE YA BİRİNCİ YA DA İKİ-ÜÇTEDİR
Bakın kriz öncesi Hatay iyi olduğunu belirteyim, Hatay’ın bu anlamda enleri vardır;Demir Çelik-üretiminde birincidir, Narinciye, maydanoz, pamuk gibi ürünlerde ya birinci ya da iki-üç gibi sıralardayız. Hatay ekonomisi diye geçmeyin, Hatay ekonomisi Türkiye’de ilk onun içindedir. Hatay devlet iken millet olma yolunda Türkiye Cumhuriyetine ilhak etti. Bayrağı,cumhurbaşkanı ve sınırları olan bir devlet iken Türkiye’nin bir ili olmayı kabul etti. Ortadoğu’ya seslenen bir İskenderun körfezimiz, tarım ve Harbiye gibi turizm bölgelerine sahibiz. Yine 2011’den yana sığınmacılara yardım ediyoruz, bu insanlarla ekmeğimizi, aşımızı, işimizi ve kaderimizi paylaştık. Bu anlamda Nobel ödülü verilecekse Hatay’a verilmelidir. Misafirlik üç-beş gün ama on yıldan bu yana misafir ağılamaya çalışıyoruz. Hatay ‘medeniyetler, hoş görü şehri’ diyorlar ya gerçekten bu unvana sahip bir şehirdir.
HATAY’DA SAVAŞ YOK, YATIRIMCILARIMIZ VE BÜROKRATLAR KORKMASINLAR
Yatırım yapmak isteyen işadamlarımız, “sanki burada savaş varmış” gibi sanmasınlar, iş insanlarına kredi verme anlamında riskli bölge ilan edilmiş, sanki gözden çıkarılmış hava estirilmeye çalışılıyor. Ben buradan ; Bürokratlar buraya geldiğinde “ben buradan nasıl giderim” diyorlar, Sizler basın olarak Hatay’ın İstanbul ve Ankara’dan farklı olmadığını duyurun.
MAYIN ARAZİLER ARTIK TARIMA KAZANADIRILMALIDIR
Son olarak şunun bilinmesini isterim; Yayladağ’dan-Hassa’ya kadar olan bölgemiz güvenlik gerekçesi ile çok verimli topraklar tarıma kapalı durumdadır. Son dönemde zaten bu bölgelerde güvenli bölgeler oluşturulmuş ve bu bölgeler artık tarıma kazandırılması gerekir. Yine mayınlar tamamen temizlenir ve bu topraklar bölge insanına verilmelidir. Biz bölgemiz milletvekillerine, siyasi büyüklerimize anlatıyoruz, dileğimiz bu anlamda devletimiz yanlış yapmaz! Bizim de duyduğumuz ha temizlendi, ha temizleniyor deniliyor ama biraz daha ciddi yapılmalıdır.
Reyhanlı’da 100 binin üzerinde sığınmacı yaşamaktadır. Bizim nüfusumuzdan fazladır. Biz bu topraklarda o insanlara yeterince yardım ettik, tekrar yurtlarına dönmelidir. Biz vatanımızı seviyoruz, bu ülkede yaşamaktan mutluyuz ve devletimizden bu birliğimiz için Hatay’ın sorunlarına çözüm bulmak için daha ciddi adımlar bekliyoruz.
HÜSEYİN GÜLER