Atayurt Gazetesi -
$ DOLAR → Alış: 34,44 / Satış: 34,58
€ EURO → Alış: 35,96 / Satış: 36,10

Lozan Barış Anlaşmasının 99. Yıldönümü

Aytekin Ertuğrul
Aytekin Ertuğrul
  • 21.07.2022
  • Lozan Barış Anlaşmasının 99. Yıldönümü için yorumlar kapalı
  • 519 kez okundu

24 Temmuz 2022 yani Pazar  günü. Lozan anlaşmasının 99. Yıldönümüdür. Önce Lozan’ın sonuçları ile yazımıza başlayalım. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve Misak-ı Milli, itilaf devletleri tarafından resmen tanınmış ve kabul edilmiştir,

Bu antlaşmanın yapılmasıyla birlikte Türk Milleti için adeta idam fermanı olan Sevr antlaşması geçersiz hale gelmiştir,

Kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılmış ve Türkiye Cumhuriyeti ekonomik özgürlüğü ve tam bağımsızlığı kazanmıştır,

Verilen bağımsızlık mücadelesi sömürgeleşmiş bazı devletlere umut ışığı olmuştur,

Lozan’da Türkiye’yi Batı Cephesi komutanımız ve Dış İşleri Bakanımız Sayın İsmet İnönü, Dr. Rıza Nur Bey ve Hasan Saka’dan oluşan bir heyet temsil etmiştir.

Lozan Barış Antlaşması’na Amerika Birleşik Devletleri katılmamış sadece gözlemci göndermiştir.  Konferansın diğer tarafları şöyledir: İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Portekiz, Belçika, Romanya ve Yugoslavya. Rusya ve Bulgaristan sadece boğazlar ile ilgili konularda bu görüşmelere katılmıştır. Boğazlar sorunu bilindiği gibi 22 Haziran 1936 da Montrö ile kesin çözüme ulaştırılmış ve boğazların tümü Türkiye Cumhuriyeti’nin denetimine bırakılmıştır.

Lozan Konferansının başlıca konuları şunlardı: Sınırların oluşturulması, Osmanlı Borçları, Boğazlar Meselesi, Savaş Tazminatı, Azınlıkların durumu, Kapitülasyonlar.

Kapitülasyonların kaldırılması (en çok tartışma yaratan konudur), Çünkü Kapitülasyonları kaldırılması Haçlı sömürüsünün hortumlarının kesilmesi demektir.

Bu sorunların çözüme kavuşmaması sebebiyle görüşmelere ara verilmiş ve bir süre sonra tekrar görüşmeler başlamıştır.

Sınırlarımız Hatay ve boğazlar bölgesi hariç bu günkü sınırlarımız olmuştur. Hatay 1939 da plebisitle Anavatana katılmıştır. Boğazlardaki durum daha sonra Montrö sözleşmesi ile 22 Haziran 1936 da belli olmuştur. Türkiye-Irak sınırı da aynı şekilde sonradan halledilmiştir. 

Ne yazık ki Atatürk’ün tüm öngörüleri gerçekleşmiştir. AKP yönetimi içinde   “ Keşke Yunan Kazansaydı” diyenlerle Ulu Kurucularımıza sarhoş diyenler ayni safta buluşmuşlardır. Bu yönetim yaptığı açık bütçelerle  Bağımsızlığımızı tehlikeye atmış ve Türk Milletinin tam manasıyla iflas etmesi gerçekleşmiştir.

Osmanlı’nın 1854 tarihinden beri aldığı borçlar artık ödenemez hale gelmişti. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan Lozan Antlaşmasına göre TBMM heyeti Osmanlı’dan kalan borçları ödemeyi kabul etmiştir.

Kalan borçlar, ayrılan devletlerarasında paylaştırılmış ve ödenmek üzere taksite bağlanmıştır.

Borçların Türk Lirası ya da Fransız Frangı olarak ödenmesi kararına varılmıştır,

Genel Borçlar Yönetimi ve Düyun-u Umumiye İdaresi kaldırılmıştır.

Türkiye sınırlarında yaşayan tüm azınlıklar Türk vatandaşı sayılmıştır.

Azınlıklara tanınan ayrıcalıklara son verilmiş, azınlıkların Türk vatandaşlarına verilen haklardan yararlanmaları sağlanmıştır. Bu madde sayesinde Avrupalı devletlerin iç işlerimize karışması engellenmiştir.

Azınlıklarla ilgili alınan kararlardan biri de nüfus mübadelesi kararıdır. Bu karar ile Türkiye’de yaşayan Rumlar ve Yunanistan’da yaşayan Türkler yer değiştirmiştir. Nüfus Mübadelesine İstanbul ve Batı Trakya’da yaşayanlar dâhil edilmemiştir.

Lozan’ın Sonuçları:

Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı ve Misak-ı Milli, itilaf devletleri tarafından resmen tanınmış ve kabul edilmiştir.

Bu antlaşmanın yapılmasıyla birlikte Türkiye’yi zor durumda bırakan Sevr antlaşması geçersiz hale gelmiştir.

Kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılmış ve Türkiye Cumhuriyeti ekonomik özgürlük kazanmıştır,

Verilen bağımsızlık mücadelesi ve bazı devletlere umut ışığı olmuştur,

Rum ve Ermeni iddiaları tamamen sona ermiştir,

Bu antlaşmadan sonra Batılı devletlerle ilişkiler yumuşamaya başlamış ve inkılaplara ortam hazırlanmıştır,

Askeri zaferler sonrasında siyasi zaferler kazanılmıştır,

Kürdistan kurulması engellenmiştir.

Dış politikaların esasları belirlenmiş ve sulh sağlanmıştır.

İhtilaf Devletleri ikilik çıkarmak amacıyla Konferansa hem TBMM’yi hem de Osmanlı Hükümeti’ni çağırmıştır; lakin 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılması ile birlikte bu ikiliğe son verilmiş ve bir sorun yaşanmamıştır.

Lozan’ın tarihini ve kökünü çok iyi anlamak zorundayız. Çünkü 1071 yılından bu yana Türk Milletini Anadolu’dan çıkarmak için 13 haçlı seferi yapılmıştır. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarımız da numaralanmamış birer haçlı seferidir. Anadolu’dan çıkmak istemeyen Türk Milleti Haçlılara karşı Atatürk’ün başkomutanlığında “Ya istiklal ya ölüm” parolası altında ölüm kalım savaşı vererek Vatanımızı da dinimizi de Haçlıların elinden geri almıştır. Bu tarihi Lozan’ın yıldönümünde İngiltere Dış İşleri Bakanı  Lord Curzon  ile İsmet Paşa arasındaki diyalog çok önemli ve çok tarihidir.

İsmet Paşa yıllar sonra Curzon ile arasında geçen diyalogu TRT ekranlarından  “Yarın harap bir memleketi imar etmek için önümüzde diz çökeceksiniz. Bizden yardım istediğiniz zaman, bugün reddettiklerinizi birer birer çıkarıp önünüze koyacağım” dediğini söylemiştir. Ne yazık ki Lord Curzon’un dedikleri fazlası ile gerçekleşmiştir.       

14 Mayıs 1950 den sonra Şahsı menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit edenlerle odunu aday bile gösterseler seçtirebilenler iktidara getirilmişlerdir. Lord Curzon’un dedikleri fazlası ile gerçekleşmiştir. YİD sistemi kapitülasyonların çağdaşlaştırılarak uygulanmasından başka bir şey değildir. Lozan anlaşması ile Yurdumuz ve Yüce dinimiz Haçlılardan geri alınmakla kalınmamış bu büyük milletin bir daha SEVR masasına oturmak zorunda kalmaması için tam bağımsızlığın sağladığı güçle bir seri önlemler de alınmıştır. Bu önlemlerin tümüne birden Atatürk devrimleri adını veriyoruz. Atatürk devrimlerinin en önemlileri ise; DENK bütçe laik eğitim, İç ve dış ödemeler dengesi, memleketin temel çıkarları ile ilgili olan işletmelerin devlet eline alınabilmesi ve yenilerinin devlet eliyle kurulması gibi biri diğerinden önemli temel ilkelerdir. Özetle ekonomide ve siyasette tam bağımsızlık ilkesidir. 

1946 devalüasyonu ile başlatılan Türk Lirasının yabancı paralar karşısındaki değerinin düşürülmesi yani devalüasyonlar ile Lozan’ın Sevr’e dönüştürülmesinin seyir defteri arasında önemli ilişkiler vardır

TBMM açık bütçeler yaparak Türk Milletini temsilden uzaklaşmıştır. Açık bütçe yapan TBMM Türk Milletini temsil etmemektedir:  Türkiye. Cumhuriyetini 14 Mayıs 1950 de başlayan açık bütçeli gaflet ve dalalet döneminden çıkarmak için hepimiz görevliyiz. Başarılar dilenir.

 Dost acı söyler. Çünkü onun acı acı söylemekten başka bir silahı yoktur

NOT: Op. Dr. Dz. Tbp. Alb. Zeki Birsen’in anma yazısı haftaya kaldı. A.E.

Op. Dr. Aytekin Ertuğrul

draertugrul@hotmail.com

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ