Atayurt Gazetesi -
$ DOLAR → Alış: 34,44 / Satış: 34,58
€ EURO → Alış: 35,96 / Satış: 36,10

Diyanet Akademisi, Laiklik ve Askerlikten muafiyet

Mehmet Çardak
Mehmet Çardak
  • 17.08.2022
  • Diyanet Akademisi, Laiklik ve Askerlikten muafiyet için yorumlar kapalı
  • 354 kez okundu

Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Devlet Memurları Kanunu’nda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 24 Mart 2022 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Kanuna göre, Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yürütülen bazı faaliyetler, bundan sonra yeni kurulacak Diyanet Akademisi bünyesinde yapılacaktır. Diyanet Akademisi, aday din görevlilerinin mesleki eğitimi ile hizmet içi eğitim faaliyetlerini ve yurt dışından gelen mahallin din görevlilerine yönelik eğitim faaliyetlerini yürütecektir.

Akademi, Diyanet İşleri Başkanlığının görev alanıyla ilgili araştırma, yayın, konferans, panel, seminer, sempozyum ve benzeri dini, ilmi, sosyal, kültürel etkinlikler, kurs ve sertifika programları düzenleyecektir.

Diyanet Akademisi; Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, üniversiteler, lisans düzeyinde dini eğitim veren yükseköğretim kurumları ve müftülükler ile görevinin gerektirdiği diğer ulusal ve uluslararası kurum, kuruluş ve kurullarla işbirliği ve ortak çalışma yapabilecek, danışma kurulları ve komisyonlar oluşturabilecektir.

Kurulacak Diyanet Akademisi’ni geniş yetkilerle donatan, Milli Eğitim Sistemi dışında ayrı bir eğitim-öğretim kurumu oluşturan, Anayasa’nın 174. Maddesi ile korunan ve halen yürürlükte olan Tevhid-i Tedrisat (Eğitim Birliği) Yasası’nı yok sayan, aynı zamanda akademide eğitim görecek erkek öğrencilerin “alacakları eğitimin kesintiye uğramaması” gerekçesiyle askerlikten muaf sayılmalarını da öngörerek adeta yeni bir MEDRESE yaratan bu yasanın Anayasaya aykırı olduğu açıktır.

Akademi adı altında medreseleri yeniden canlandırılmak ve öğrencilerinin askerlikten muaf tutulmak istenmesi, Atatürk ve Cumhuriyet’le açık bir hesaplaşma, bir rövanş alma çabası olarak yorumlanmaktadır. Yasa Gazi Meclis’te kabul edilirken tek bir ‘HAYIR’ oyu çıkmaması ise, ibret verici bir olay olarak kayda girmiş, çok büyük çoğunluğuyla Atatürk’e ve Laik Cumhuriyet’e gönülden bağlı aziz milletimizi derinden üzmüş, ciddi tepkisini çekmiştir.

Yasa; bir AKP Milletvekilinin Cumhuriyetimiz için “90 yıllık reklam arasını kapatıyoruz”, bir AKP MKYK üyesinin “Yeni bir devlet kuruyoruz”, bir AKP Genel Başkan Yardımcısının 1 yıl önceki “Bugüne kadar yaptığımız her şey aslında hazırlıktı. Hazırlıklarımızı tamamlamamız 19 yıl sürdü ve asıl şimdi başlıyoruz”, bir AKP Belediye Başkanının “2023 seçimleri 100 yılın hesaplaşması olacak” sözleri, dönemin Cumhurbaşkanlığı danışmanı SADAT başkanınca düzenlenen “İslam Devleti ve İslam Anayasası Sempozyumu”nda  söylenenler ve Ayasofya açılışında ya da hafızlık icazet törenlerinde, hem de devlet erkanının önünde elde kılıçla yahut minberde Atatürk’e edilen hakaretler, okullarımızda çocuklarımızı harem selamlık düzende oturtmak isteyen çağ dışı zihniyetler ve benzeri sayısız söylem ve eylemlerle birlikte düşünüldüğünde, “Asıl şimdi başlıyoruz” sözleriyle neyin amaçlandığı sorusu yanıtını beklemektedir.

Diğer taraftan, Diyanet Akademisi istismar ve mezhepçi rejimin duvar taşları olarak diziliyor. Siyasal İslamcılık Diyanet ve camilerde minber dokunulmazlığı talep ediliyor. Kamu bütçesi ve yatırımları da büyük ölçüde insana değil, Diyanet ve din okulları üzerinden dinciliğe ayrılıyor. Gık yok! Yani siyaset dinden, din siyasetten karşılıklı besleniyor.

Oysa Anayasa “laiklik” diyor. İktidar ve muhalefet siyaseti ise laiklikle çelişen dine dayalı kamu kurumsallaşmasına doğrudan ya da dolaylı destek sunuyor. Vatandaşla kurdukları siyasal iletişimlerini “eşit yurttaşlık hakkı” üzerinden değil, din/mezhep ve ırk üzerinden sürdürüyorlar!

Siyaset kurumları ve devlet;  insanlık onuru, temel insan hakları ve halk egemenliği gibi birçok temel ilkeleri korumak ve bunları laiklik zemininde kurumsallaştırmak zorundadır. Fakat söz konusu Türkiye olunca, kamu kurumları bu ilkelere göre değil, devletin ürettiği, beslediği, kolladığı ve benimsediği mezhebin ilkelerine ve ihtiyaçlarına göre düzenleniyor.

Bilime, sanata, eğitime, sağlığa, spora, kültüre, sosyal hizmetlere bütçe politikasında cimri davranırken, bu alandaki hizmetlerin nitelikli hale getirilmesi beklenirken, AKP-MHP iktidarı ve muhalefet, Diyanet İşleri Başkanlığı’na ve dincileşmeye her türlü katkıyı sunarak, mezhepçi bir rejimin inşasına çimento taşıyorlar.

Diyanet Akademisi bir ihtiyaç değil, siyasal istismardır! Türkiye Cumhuriyeti sözde “laik” bir ülke ve nüfusu 86 milyondur. Garip gelebilir ama dünyada hiçbir İslamcı ve şeriatçı ülkede olmayan güçlü devlet ve sivil İslamcılık Türkiye’dedir! Devlete ait Cami sayısı 90 bin! Okul sayısı ise 53 bindir!

Şimdi de geniş yetkilerle donatılan akademide eğitim gören erkek adaylara askerlikten muafiyet de getirildi. Akademinin erkek öğrencileri, “alacakları eğitimin kesintiye uğramaması” gerekçesiyle askerlikten muaf sayılacaklar. Yüzyıl sonra yeniden asker kaçağı medreseler kuruluyor. Ama laiklerden “gık” yok! Zira çakma laikler! Orijinal ve evrensel değiller. Laiklik ve demokrasi için, muhalefetten güçlü bir itiraz sesi yok! Laik ve demokratik Türkiye’ye sahip çıkan yok!

Mehmet Çardak

Araştırmacı Yazar

m-cardak@windowsileve.com

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ