NASRETTİN HOCA’DAN SİYASİ İRONİLER :))??!!
Sevgili okurlarım;
Her bakımdan (İşsizlik, istihdam, yoksulluk, tıkanan ekonomi, terk edilen üretim anlayışı, üretmeden tüketim, siyasi hoyratlık, güdümlü yargı, müzminleşen yasaklar…vs.) içerisinde geçmekte olduğumuz şu zorlu süreçte; yaşananların özetini Nasrettin Hoca’dan almış olsaydım, sanırdım fazla da düşünmeye gerek görmeksizin; “o zaman dinle evlat!” diyerek lafı dolandırmadan kıssalardan giderdi:))!!..
***
Fıkra bu ya!.. Empatiden hayli uzaklaşıp, karşıya hakaret yüklü veryansın eden, hatta tekme tokat kavgaya tutuşan siyasi simalardan biri, alaycı bir tavırla (?!) yol kenarında yayılmakta olan eşeği karşılaştığı Nasrettin Hoca’ya gösterip:
“Hocam, senin kerametini herkes söyler. Şunu biz de anlayalım; gel şu merkebin iki ayağına oku da, senin gibi iki ayaklı olsun.”
Hoca kendine sataşan bu siyasetçiye içten içe kızar ve :
“O merkebi iki ayaklı yapmak benim kerametim dışında kalır; ancak istersen seni dört ayaklı yapabilirim…” cevabıyla noktayı koyar…
***
Halen hazineden ve maliyeden sorumlu siyasetçilerden “incir yaprağıyla (?!) örtünmüş” sarayın sakallı damadı Berat Albayrak; Nasrettin Hoca ile karşılaşır ve “Ne derece şeffaf ve ne derece güvenilir olduğunu” sorduğunda, Hoca; “iyi dinle Berat” diyerek söyleyeceklerini “yumurtacı- müşteri fıkrası” ile şöyle özetler… Fıkra şöyle:
“Vatandaş, pazarda aldığı yumurtaları evine götürür. Ama çok kısa süre sonra olanca öfkesini yüklenerek pazara geri gelir ve yumurtacıya; ‘seni belediyeye şikâyet edeceğim; adam aldatıyorsun… Tabela yazıp, ‘Günlük yumurta’ diye bas bas bağırıyorsun; ama bana sattığın yumurtaların tamamı çürük çıktı.” Der demez, yumurtacı olanca “pişkinliğini” kuşanarak,
“İstediğin yere şikâyet et. Yumurtaların üzerine ‘günlük yumurta’ diye yazıyoruz ama hangi günün olduğunu yazmıyoruz ki:))!!??..” cevabıyla “ne derece şeffaf (?!) olduğunu” sergiler:))!!..
***
Hakikatlerin hüküm sürmesinden ve özeleştirilerden “oldukça haz eden (?!) Parti Genel başkanı ve cumhurbaşkanı olarak taşıdığı çift kimliğiyle “anlaşılır” olmaktan ziyade “alkışlanır” olmaya programlanmış olan Recep Tayyip Erdoğan’nı; sokağında geçtiği Nasrettin Hoca’yla karşılaştığında; “Hocam, Ülkenin halini nasıl görüyorsun?” sorusunu yönelttiğinde, “Tanzimat döneminde” geçen bir anekdotu hatırlayarak aktarmaya başlar:
“Tazminat Devrinde, ‘çingene’ lâkabıyla tanınmış Hüsam efendi; o zamanların İstanbul Belediye Başkanı; ‘Kürt Ahmet efendi’ de muhasebeciydi.
Ogünlerde, esprileriyle, hazır cevaplılığıyla tanınmış ‘Keçeci Zade Fuat Paşa’nın’ hazır bulunduğu bir toplantıda, şundan bundan konuşulurken, söz döner dolaşır İstanbul Belediyesinin genel gidişatına gelir ve ‘belediyede ne var ne yok’ denildiğinde, hazırcevap ve nüktedan ‘Keçeci Zade Fuat Paşa’ belediye yönetimindeki ‘Çingene Hüsam’ı ve ‘Kürt Ahmet Efendiyi’ kastederek; o zaman ki İstanbul Belediyesinin ahvalini şöyle özetler;
‘Çingene Hüsam’ın ve ‘Kürt Ahmet Efendi’nin yönettiği belediyede ne olmasını bekliyorsunuz ki (?!) her şey tava gibi ortada…Yani sizin anlayacağınız; ‘Çingene çalıyor, Kürt oynuyor…Vesselam!..”
***
NE DİYELİM; SELAM OLSUN SANA SEVGİLİ NASRETTİN HOCAM… YİNE TAŞI GEDİĞİNE KOYARAK, FARKINIZI FARKETTİRDİNİZ…
***
Aşikârı neden bize sorarsın
Tava da ortada, tas da ortada
Som altında niye çürük ararsın
Demir de ortada, pas da ortada
***
Delirenler çıkmış çatıya, dama
Sinekler pislemiş, kapıya, cama
Sormana gerek yok, merhum Hocama
Sahte de ortada, has da ortada
***