Avukat Zerrin Öztürk: Ermeni Soykırımı Emperyalist bir yalandır!
Vatan Partisi Hatay Milletvekili adayı Av. Zerrin Öztürk, emperyalist devletlerin her 24 Nisan gününü “Ermeni Soykırımı” yalanını piyasaya sürüldüğünü ve bu emperyalist yalanlarla Türkiye’nin emperyalizme karşı mücadelesini zayıflatmak istediklerini belirtti.
Av. Zerrin Öztürk İskenderun sahildeki “Ermeni mezalimi”anıtının önünde yaptığı açıklamaya Vatan Partisi Hatay Milletvekili adayı Sadık Karakaş’ta hazır bulundu.
Av. Zerrin Öztürk, Ermeni soykırımı iddialarına yönelik tepkisini şöyle dile getirdi:
“1923 yılında Lozan’da sonlandırılan “Ermeni Soykırımı” iddiaları, Ortadoğu haritasının yeniden çizilmesi gündeme geldiğinde, emperyalistler tarafından 2000’li yılların başında tekrar ısıtılıp piyasaya sürüldü.
Bu çabaların yoğunlaştığı koşullarda, 2005 yılında Lozan Anlaşması’nın yıl dönümünde İsviçre’ye giden Doğu Perinçek, yaptığı açıklamalarda; “Ermeni Soykırımı iddialarının emperyalist bir yalan olduğunu” söyledi ve “biz soykırım yapmadık, vatanımızı savunduk” dedi.
Bu açıklamaları üzerine İsviçre’de yargılandı ve “Ermeni Soykırımını inkâr” suçunu işlediği gerekçesiyle cezalandırıldı. Perinçek, mücadelesini sürdürdü. Konuyu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürdük.
Bu başvurumuz, 17 Aralık 2013 tarihinde AİHM 2. Dairesi’nce karara bağlandı. Kararda, “Ermeni Soykırımı” iddialarını kabul etmediği için Doğu Perinçek’in cezalandırılması, Avrupa Bu karar, Avrupa Konseyi üyesi 47 devlet için doğrudan bağlayıcı, diğer devletler için de gözetilmesi gereken bir uluslararası yargı içtihadı oluşturduğundan, karşı güçler harekete geçti ve bu karara AİHM Büyük Dairesi nezdinde itiraz ettiler.
AİHM Büyük Dairesi, 28 Ocak 2015 günü Strazburg’da yaptığı duruşmada İsviçre’nin itirazını görüştü ve itirazı reddederek, AİHM 2. Dairesi’nin kararını onadı.
AİHM’İN BAĞLAYICILIĞI VE TÜRKİYE’DEKİ YÖNETİM ZAAFI
AİHM, Avrupa Konseyi’nin en üst yargı organıdır. Kararları, 47 Avrupa Konseyi üyesi devleti doğrudan, diğer devletleri ise uluslararası bir içtihat olarak bağlar. Hal böyle iken, bugün AB Parlamentosu’nda, çoğunluğu aynı zamanda Avrupa Konseyi üyesi olan devletlerce “Ermeni soykırımı”ndan söz edilebiliyorsa, bu Türkiye’deki yönetim zafiyetini gösterir.
1915 olaylarını “soykırım” olarak niteleyen bir yargı kararı bulunmadığını saptayan ve aksini vurgulayan bir içtihat olan bu karar karşısında;
“Ermeni Soykırımını tanıma” kararı alan devletler, bu parlamento kararlarını geri almalıdırlar.
Mevzuatlarında “Ermeni Soykırımını inkâr”ı suç kabul eden ve cezalandıran devletler, mevzuatlarını derhal değiştirmelidirler.
Benzeri kararlar alınan devletler, bu kararları ortadan kaldırmalıdırlar.
1915 olaylarını ders kitaplarında “soykırım” olarak niteleyen devletler, müfredatlarını buna göre değiştirmeli ve düzeltmelidirler.
İşte gerçekleştirilmesi için mücadele edilmesi gereken ilkeler bunlar. AİHM kararı, bu olanağı tanıyor. AİHM’nin “Perinçek-İsviçre” kararıyla “Ermeni Soykırımı yalanı”na son nokta konulmuştur.
Buna rağmen, eğer bugün AB Parlamentosu Türkiye’ye “Ermeni Soykırımı”nı tanıma çağrısı yapabiliyorsa; bu, AİHM kararının gereği gibi değerlendirilemediğini gösterir. Gündeme getirilmek istenen “Ermeni Soykırımı” yalanı, “İkinci İsrail”i yaratma amaçlı “kukla Kürt devleti” projesinin bir parçasıdır. Onun içindir ki, AB Parlamentosu bir tarafta “Ermeni Soykırımı” yalanını dayatırken, öte yanda Mehmetçiğin bölücü teröre karşı mücadelesini durdurmasını, PKK ile müzakereye oturulmasını istemektedir.
Özetle; 1. Dünya Savaşı koşullarında Osmanlı ordusunu arkadan vurmak isteyen Ermeni çetelerine karşı alınan bu önlemler ve “tehcir”, yani “zorla göç ettirme”, “soykırım” olarak nitelendirilmekte ve Türkiye’nin önüne konulmaktadır. Türkiye’nin bu sözde “soykırım”ı tanıması istenmektedir. Arkasından tazminat ve toprak talebi gelecektir. Aynı zamanda, sürdürülen bu psikolojik savaşla, bölünme tehlikesiyle karşı karşıya getirilen Türkiye’nin önlem alması da engellenmeye çalışılmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk son noktayı koymuştur:
“Ermeni sorunu, Ermeni milletinin gerçek yararından çok, dünya kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre çözülmek istenen bir sorun hüviyetindeydi”.
HÜSEYİN GÜLER