TİP KADIN BÜROSU SAMANDAĞ’DA TİP’Lİ KADINLARLA BULUŞTU
Türkiye İşçi Parti’li Kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Türkiye genelinde yapılacak olan eylemlerin ilkini Samandağ’da başlattı.
16 Kasım 2024 Cumartesi günü Samandağ Belediye Başkanı Emrah Karaçay’ı ziyaret eden TİP’li Kadınlar, ziyaretin ardından Abdullah Cömert Alanında basın açıklaması yaptı; 17 Kasım Pazar günü Samandağ Belediyesi Suna Polat Gençlik Merkezinde Kadın Dayanışması Eğitim Buluşmasını gerçekleştirdi.
TİP Kadın ve Yerel Yönetimler Büro üyesi Sinem Yıldız’ın açılış konuşmasıyla başlayan buluşma TİP Kadın Bürosu üyesi ve yazar Ebru Pektaş’ın Kadın Kurtuluş Tarihi-Feminizm Mücadelesi sunumuyla devam etti. Ardından Parti Meclisi (PM) üyesi Hazal Çakmak’ın Kadına Yönelik Şiddet sunumu gerçekleşti. Buluşmanın son oturumunda Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Hatay üyeleri Nilgün Aşkar ve Helen Camus Köksal Kadın Cinsel Sağlığı ve Aile Planlaması sunumunu yaptı.
ADLI ADINCA SÖYLÜYORUZ, BU ÜLKEDE KADIN KATLİAMI VAR
TİP’li Kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Türkiye genelinde yapılacak olan eylemlerin ilkini Samandağ’da basın açıklaması yaparak başlattı.
TİP’li Kadınlar adına basın açıklamasını okuyan Hasret Ünal Öksüz, “Adlı adınca söylüyoruz. Bu ülkede kadın katliamı var” vurgusunu yaparak açıklamasına şöyle devam etti:
“Ekim ayında 2010 yılından bu yana gördüğümüz en yüksek sayıda kadın cinayeti gerçekleşti, biz kız kardeşlerimizin yaşamını sayılarla anarken yutkunuyoruz, ama 48 kadını öldüren failler karşısında bakanlık suskun, adalet çok uzaklarda, devlet ise zaten ortak! Yalnızca bu ülkede de değil. Ataerkil kapitalist düzen, dünyanın her yerinde kız kardeşlerimizin katili!
Ancak biz varız, buradayız, boynumuz dik, yan yanayız, gücümüzü yanımızdaki kız kardeşlerimizden alıyoruz. Ve defaatle söylüyoruz, bıkmadan, usanmadan, inatla söylüyoruz. Biz varız! Kadınlar var. Gece karanlıktan korktuğunda; biz varız. Sokakta bıçakla kocası kadına saldırdığında, o bıçağı elinden almak için oradayız!”
Kız kardeşim, kız kardeşlerim!
Adlı adınca söylüyoruz. Bu ülkede kadın katliamı var! Bu ülkede kadınlar, erkekler ve müttefiki devlet tarafından her gün öldürülüyor. Bu ülkede biz her gün ölüyoruz. Bu ülkede biz taciz ediliyor, cinsel saldırıya uğruyor, nefret cinayetlerinde yaşamımızı yitiriyoruz. Kadına yönelik şiddet her yerde; evde, sokakta, iş yerinde. Her yer suç mahalli! Bu ülkede kadınlar “güvenli” denilerek hapsedilmeye çalışıldığı evlerde, kutsal sayılan aileleri tarafından öldürülüyor. Adlı adınca söyleyeceğimiz bir şey daha var; tüm bunların en büyük sorumlusu, iktidara geldiği günden beri cezasızlık politikalarıyla “erkek adalet”in kurucusu AKP-MHP blokudur. Kadınları kocaları öldürüyor, abileri dövüyor, amcaları çocuklara tecavüz ediyor; komşular susuyor, devlet ise aklıyor! Kadınların mücadelesiyle kazanılmış, her kelimesi ataerkil düzenin kafasına vurula vurula yazılmış İstanbul Sözleşmesini fesheden, 6284’ün üstünde tepinenler de, aynı faillerden başkası değil. Bu ülkede, kadınlar sistematik bir biçimde yalnızlaştırılmak ve şiddet karşısında savunmasız bırakılmak isteniyor. İktidar, kadına yönelik şiddeti önlemek yerine kadınların toplumsal, ekonomik ve politik varlığını bastırarak, erkek egemen düzeni sürdürebilmek için elinden geleni yapıyor.
Ekim ayında 2010 yılından bu yana gördüğümüz en yüksek sayıda kadın cinayeti gerçekleşti, biz kız kardeşlerimizin yaşamını sayılarla anarken yutkunuyoruz, ama 48 kadını öldüren failler karşısında bakanlık suskun, adalet çok uzaklarda, devlet ise zaten ortak!
Yalnızca bu ülkede de değil. Ataerkil kapitalist düzen, dünyanın her yerinde kız kardeşlerimizin katili!
Ancak biz varız, buradayız, boynumuz dik, yan yanayız, gücümüzü yanımızdaki kız kardeşlerimizden alıyoruz. Ve defaatle söylüyoruz, bıkmadan, usanmadan, inatla söylüyoruz. Biz varız! Kadınlar var. Gece karanlıktan korktuğunda; biz varız. Sokakta bıçakla kocası kadına saldırdığında, o bıçağı elinden almak için oradayız. Sözde güçlü erkek, sözde kudretli erkek sokakta kadına şiddeti izlerken, bizim gözümüz kara, biz izlemeyiz, biz seyirci kalmayız. Koca cihan ne giyeceğimizi nasıl yaşayacağımızı dikte etmeye kalktığında, kıyafetlerimizi çıkarıp göğsümüzü gere gere yürürken İran sokaklarında biz varız. Bir göçmen kadının konuşamadığı kelimeleriz. Yakılarak katledilen trans kadın Hande Kader’in ve daha birçok LGBTİ+’nın varoluş mücadelesinde adımızı renkli harflerle tarihe kazırız. Yıllardır Galasataray Meydanı’nda “azadi” diyen kadınların her birinin boğazındaki düğümüz! Çamlıhemşin’de “Ben halkım. Devlet, bizim sayemizde devlettir” diyen Havva Anayız biz. Erkek failler ifşalansın diye, Fransa’da gizli kalma hakkından vazgeçip yıllardır kendine tecavüz eden erkekleri tüm dünyaya haykıran Gisele’nin çığlığıyız.
Unutmayın biz Surlar’dayız, Beyoğlu’nun tüm arka sokaklarındayız, Hatay’da her çadırdayız, Akbelen’de ağaca sarılan biziz, Polonez’de grevdeyiz. İran’da Mahsa Aminiyiz, gözümüzü karartır saçımızı keseriz. Bu karanlık düzen, erkek egemenliği üzerine kurulu sistem bizi korkuttuğunu sansın, biz korkmuyoruz. Çünkü biliyoruz ki kadın dayanışması en büyük gücümüz. Yaşadığımız her türlü baskıya, şiddete ve ayrımcılığa karşı, eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesini yükseltmeye devam edeceğiz. Dünyanın her yerinde biz kadınlar, tüm kadınlar ve çocuklar için varız, ayaktayız.”
Bu ara Basın açıklaması sırasında, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz.”, “Mara, ğişi, hırriya.”, “Geceleri de, sokakları da, meydanları da terk etmiyoruz.” sloganları atıldı.