ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ’NDEN PKK ELEBAŞISININ MEKTUBUNUN YAYINLANMASINA TEPKİ: PAROLAMIZ TEKTİR VE DEĞİŞMEZ, YA İSTİKLAL YA ÖLÜM !

Atatürkçü Düşünce Derneği, PKK elebaşısının mektubuyla ilgili olarak eş zamanda tüm Türkiye’de aynı anda basın açıklaması yapıldı.
Atatürkçü Düşünce Derneği açıklamasında, “Parolamız tektir değişmez, Ya İstiklal, Ya Ölüm” vurgusu yapılarak şu görüşlere yer verildi:
“Emperyalizmin; laik cumhuriyetimizi kendi güdümünde bir din devletine dönüştürerek ulusal birliğimizi dağıtıp, ülkemizi bölmek amacı doğrultusunda kurduğu PKK’nın, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm elebaşısının siyasi iktidar tarafından muhatap alınması ve TBMM’de konuşma yapmasının istenmesi kabulü olanaksız vahim bir hata olmuştur. Üstelik yaptığı açıklama, bu vahameti daha da ağırlaştırmıştır. Terörist başı, örgütünün yenildiğini değil, ömrünü tamamladığını, küstahça terörü devletin aşırı milliyetçi savrulmasının yarattığını söyleyebilmiştir. PKK’yı Cumhuriyet tarihinin en uzun ömürlü “İsyan Hareketi” olarak tanımlama cüretiyle haddini fersah fersah aşabilmiş, aklınca kendini, örgütünü, uzantılarını ve sahiplerini meşrulaştırmaya kalkışabilmiştir.
Nedense önce Kürtçe, sonra Türkçe okunan silah bırakma (!) çağrısı ile Anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez maddeleriyle, 42. ve 66. maddeleri yanında Anayasa korumasındaki Laik ve üniter Ulus Devlet yapısı, Aydınlanma Devrimleri, Atatürk Milliyetçiliği ve Dil Birliği açıkça hedef alınarak milyonların ve devlet yetkililerinin gözleri önünde fütursuzca anayasayı ihlal suçu işlenmiştir.
Mustafa Kemal’in askerleri teğmen evlatlarımız ihraç edilir, siyasi parti genel başkanları, akademisyenler, gazeteciler, sendikacılar, belediye başkanları, hatta falcılar yatarı olmayan zorlama suçlamalarla tutuklanıp zindana atılırken, bu açık anayasa ihlalini yapanların ve izin verenlerin takipsiz bırakılması yetmezmiş gibi, bir de alkışlanması akıl alır gibi değildir. Kimi siyasilerin açıklamayı ve eki kısa notu doğru değerlendiremediklerinin görülmesi endişe verici olmuştur. Terörist başı, “Ulus devlet toplum sosyolojisine cevap veremiyor. Milliyetçilik savrulmadır. Aşırı milliyetçi savrulma demokratik siyaset kanallarını kapatmıştır.” gibi akıl ve bilim dışı ifadelerle yetinmiyor, bir de not iletiyor ve “Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz pratikte silahların bırakılması, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.” buyurarak kendini ve örgütünü devletle eş tutup koşul öne sürüyor ve ana metinde satır aralarına gizlediği gerçek niyetini açığa vuruyor. Asıl dikkat çekici olansa, açıklamada Suriye’den tek kelimeyle söz edilmemesi ve Türkiye’de PKK, Suriye’de PYD-YPG, İran’da PJAK, Irak’ta PÇDK adları ile faaliyet gösteren terör örgütlerinin çatı örgütü olan, liderinin de kendisi olduğu KCK’ nın adının bile geçmemesidir. Nitekim PYD lideri Mazlum Abdi, daha ilk gün çağrının kendilerini kapsamadığını söylemiştir.
Öte yandan ” Yeni Anayasa”
iştahlarını kabartan bu yoldaşlığa, “Anayasadan Türklüğü çıkarabiliriz” bonkörlüğüyle (!) Binali Yıldırım’ın, “Anadolu Suriyelilerin de ana vatanıdır” alicenaplığıyla (!) Mehmet Metiner’in ve bazı Cumhur İttifakı sözcülerinin de omuz verdikleri görülmektedir. Bu durumda, açıklamayla ortaklaşan bu söylemlerin, Anadolu topraklarında Misak-ı Milli tatlandırıcısı ve Malazgirt’ten Çanakkale’ye ambalajı ile servis edilmek istenen yeni bir federal devlet arayışı mı kastediliyor acaba?” sorusunu akla getirmektedir.
İktidar gözetiminde yürütülen görüşmeler sonucu PKK’nın kendini feshetmesi çağrısı yapıldığına göre şimdi: PKK teröristlerinin de çoktan içinde yer aldığı 80-100 bin kişilik eğitilmiş donatılmış silahlı gücü ile burnumuzun dibinde neredeyse devletleştirilmiş, adı da SDG olarak değiştirilmiş, ABD beslemesi PYD-YPG’nin Türkiye için hâlâ terör örgütü olup olmadığı, terör örgütü ise mücadele mi, müzakere mi edileceği ve bir gün “PYD-YPG terör örgütü değildir” denilip denilmeyeceği soruları da yanıt beklemektedir.
Elbette barış istiyoruz. Elbette gençlerimiz ölmesin, sakat kalmasın, analar ağlamasın istiyoruz. Ancak, Terörsüz Türkiye’nin bedeli, BOP haritasının güçlenmesi, güneyimizde ABD taşeronu bir terör devletinin kurumlaşması, demografik yapımızı tarumar eden milyonlarca sığınmacının daha vatandaşlık alması olacaksa milletimiz, “istemez eksik olsun” diyecektir.
Kimse aklından çıkarmamalıdır;
Türkiye Cumhuriyeti, laik ve üniter bir ulus Devlettir ve öyle kalacaktır.
“Türkiye Cumhuriyeti… Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir”, öyle devam edecektir.
“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir…”, tartışılamaz.
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”
Atatürkçü Düşünce Derneği Kemalizm’in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuz semalarına asarak milletimizle birlikte Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ulaşmanın tek çıkar yol olduğunu kamuoyu ile bir kez daha paylaşmayı görev saymaktadır.”