BÖLGEMİZE BARIŞ, HAKLARIN ELLERİYLE GELECEK!
1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ
Hatay Samandağ Emek ve Demokrasi güçleri 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Samandağ Abdullah Cömert alanında basın açıklaması düzenlediler. Samandağ Abdullah Cömert alanında yapılan açıklamada, Hatay Samandağ Emek ve Demokrasi güçleri adına, Samandağ Eğitim Sen Şubesi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ilçe teşkilatı, Halkların Demokratik Partisi (HDP) ilçe teşkilatı, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) ilçe teşkilatı) Türkiye İşçi Partisi (TİP ilçe teşkilatı, Halkların Demokratik Partisi (HDP), ilçe teşkilatı, Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) ilçe teşkilatı birer açıklamada bulundular.
Samandağ Eğitim Sen, Disk Genel İş İlçe Teşkilatı, Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Teşkilatı, Emekli Sen Samandağ Temsilciliği, Halkların Demokratik Partisi İlçe Teşkilatı, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi İlçe Teşkilatı, Samandağ Esnaf Dayanışma Platformu, Tüm Emekli Sen, Samandağ Kalkındırma Derneği, Akdeniz Kültür Ve Dayanışma Derneği ilçe teşkilatı, Toplumsal Özgürlük partisi ilçe teşkilatı, Kaldıraç Harekâtı ilçe teşkilatı katılım gösterdi.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) ilçe teşkilatı adına Ali Nehir şu ifadelere yer verdi.
SAVAŞA KARŞI BARIŞI IRKÇILIĞA KARŞI EŞİTLİĞİ SAVUNALIM
İnsanlık tarihinin en kanlı savaşı olan İkinci Dünya Savaşı nedeniyle milyonlarca insan katledildi, soykırıma uğradı ve kentler yok edildi. Bu acıların bir daha yaşanmaması için Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1 Eylül tarihi 1981 yılında Dünya Barış Günü olarak ilan edildi.
Ama dünyanın yeniden paylaşımı peşindeki emperyalist güçler ve onların işbirlikçisi yerli gericiler kendi çıkarları uğruna milyonları yeni savaşlara ya da iç savaşlara sürüklemekten geri durmadı.Emperyalizmin doymak bilmez sömürü hırsı yeni savaşların kapısını araladı. Yakın geçmişte Libya’da, Sudan’da Irak’ta, Suriye’de ve Afganistan’da kışkırtılan iç savaşların ardından gelen dış müdahaleler arkalarında onlarca zülüm, acı ve yıkım bıraktı.
İnsanlığın bugüne kadar yaşamış olduğu tüm acı olaylar bizlere; ırk, dil, din ve kültür farkı gözetmeden demokrasi, özgürlük ve barış içinde bir arada yaşanabileceğini ortaya koyuyor. Ancak ne yazık ki Dünyada ve içerisinde yaşadığımız coğrafyada savaşlar, çatışmalar, cinayetler ve tecavüzler hala yaşanmaya devam ediyor ve bizler bu ortamda 1 Eylül Dünya Barış Gününü kutlamaya çalışıyoruz.
Savaş sadece savaşan tarafların zarar gördüğü bir şey değildir. Savaş en çok kadınların, yoksulların,doğanın, emekçilerin ve en çokta çocukların zarar gördüğü hayatını kaybettiği bir durumdur. Bu yüzden savaşa karşı çıkmak doğa talanına, yoksulluğa çocuk ve kadın cinayetlerine karşı çıkmak demektir.
Biz, iktidarları her sıkıştıklarında başvurduğu nefret söylemlerinin yanı sıra bütün dünyada ekilen nefret tohumlarına, halklar arasında yaratılan düşmanlığa karşı halklar arası barışı ve eşitliği savunuyoruz, dünyanın bütün halklarıyla eşitlik ve kardeşlik içinde yaşayacağı bir dünya istiyoruz. Bu yüzden her zaman emperyalizme, gericiliğe, savaş politikalarına karşı eşitlik, özgürlük, emek ve barış mücadelesini yükseltmeye devam edeceğiz.
YAŞASIN HALKLARIN ÖZGÜRLÜK VE BARIŞ MÜCADELESİ
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ
Türkiye İşçi Partisi (TİP ilçe teşkilatı adına Erkan Özçelik şu ifadelere yer verdi.
1 Eylül Dünya Barış Günü aynı zamanda tarihin en kanlı savaşının başladığı gündür. İktidarların çoluk çocuk demeden halkları kırıp geçirdiği, etkileri uzun yıllar sürecek, atom bombasının kullanıldığı kanlı bir savaş.
Barış, evet inadına barış diyoruz. Eşit, sömürüsüz bir dünya barışı diyoruz. Ama şunu da biliyoruz ki hayalini kurduğumuz barış, mücadele etmeden sağlanmayacaktır. Ezen, sömüren bir düzende barış olmaz! Kendinden olmayanı aşağılayan iktidarı için her türlü baskıyı meşrulaştıran bir anlayışla barışılmaz! Halkını açlık ve sefalete mahkum eden zihniyetle barışılmaz! Ülkeyi rant uğruna peşkeş çekenle barışılmaz!
Bütün inadımız ve irademizle bu zihniyetin karşısında dimdik durup düşlediğimiz barış için mücadele edeceğiz. Eşit, sömürüsüz bir dünya barışında inat edeceğiz ve kazanacağız. Biz Türkiye İşçi Partisi olarak, barışta inat eden herkesi safları sıklaştırmaya; adil, sömürüsüz bir dünya için mücadele etmeye çağırıyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ilçe teşkilatı adına Ferit Sağ şu ifadelere yer verdi.
Bugün “1 Eylül Dünya Barış Günü”
Korkudan uzak, huzur ve güvenlik içinde ve onurlu bir şekilde yaşamak, insanların en temel amaçlarından biridir. Bu nedenle; savaşsız bir dünyada barış içinde yaşamak bir haktır. Diğer bir ifade ile “barış hakkı” da artık temel bir insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Birleşmiş Milletler (BM) Örgütünün Kuruluş Antlaşması ve temel belgelerine göre de uluslararası toplumun temel amaç ve görevi; dünyada ve toplumlar arasında barış ve güvenliği sağlamaktır.
Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da 1 Eylül Dünya Barış gününde pek çok ülkede savaşların terör olaylarının ve gerginliklerin hala daha devam etmekte olduğunu üzülerek görüyoruz.
Savaşlar büyük acılara, yıkımlara, göçlere ve büyük felaketlere neden olurken temennimiz ve dileğimiz savaşların sona ermesi, barış ve refahın tüm dünyada egemen olması, dünya halklarının huzur ve güven içerisinde yaşamasıdır.
İnsanlığın bugüne kadar yaşamış olduğu tüm acı olaylar bizlere; ırk, dil, din ve kültür farkı gözetmeden demokrasi, özgürlük ve barış içinde bir arada yaşanabileceğini ortaya koyuyor. Ancak ne yazık ki dünyada ve içerisinde yaşadığımız coğrafyada savaşlar, çatışmalar, cinayetler ve tecavüzler hala yaşanmaya devam ediyor ve bizler bu ortamda 1 Eylül Dünya barış gününü kutlamaya çalışıyoruz.
Savaşa karşı barışa, ölüme karşı yaşama sahip çıkıp, egemenlerin dünya halkları üzerinde uyguladıkları baskı, şiddet ve teröre karşı durup, halkın adaletli, barışçı ve demokratik iradesine sahip çıkılmalıdır.
Bugün dünyada ve bulunduğumuz coğrafyada yaşanan “Savaş Çığırtkanlığına” karşı, yüreği emekten, barıştan, insan sevgisinden ve demokrasiden yana atanlar, bir arada yaşama hakkını her koşulda savunanlar, er ya da geç barış içinde bir arada yaşamanın mümkün olduğunu başta emperyalistler ve işbirlikçilerine göstereceklerdir.
Dünyada ve içerisinde yaşadığımız coğrafyada barış ve dostluk içinde eşit, özgür ve adil olarak birlikte yaşamak en temel insan hakkıdır. Bu nedenle dünyada var olan kaynakların doğru kullanılması, çocuklar, engelliler ve kadınlar başta olmak üzere geleceğimiz egemen ve gerici şoven bir kültürün insafına terk edilmemelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi Samandağ İlçe Örgütü olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde ve her gün savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı savunacağız ve savunmaya devam edeceğiz. Saygılarımla.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), ilçe teşkilatı adına Naim Özbek şu ifadelere yer verdi.
ÇAĞRIMIZ BARIŞI YAŞATMA, BARIŞLA YAŞAMA ÇAĞRISIDIR
Sistemin yok oluşa sürüklediği doğanın isyanı; yangınlar, seller, doğal olmaktan çıkan felaketler…
Savaşın yarattığı yıkım ve ölümler; Taliban’dan kaçarken yere çakılan insanlık, sınırların ötesinde vicdanlara örülen duvarlar, göç yollarında sulara gömülen hayatlar, sönen umutlar, 21 yüzyılda Kerbelayı yaşayanlar…
Suriye’de kana bulanan, yurdundan, vatanından mahrum bırakılan onca kadın, çocuk, insanlık..
Bu yıkım ve felaket ortamında palazlanmış erkekliğin kadınlara dayattığı ölüm…
Savaş siyah, savaş renksiz, savaş tek dilli…
Barış güvercin, barış apak aydınlık, barış gök mavisi, barış gökkuşağı, barış çok dilli…
Bu yıkım ve felaketler karşısında seçeneksiz ve çaresiz değiliz.
Ezilenlerin ilmek ilmek ördüğü, birbirine tutunduğu, birbirinden öğrendiği bir yol var; demokrasi ve barışın yolu. Bizler bu taleplerimizde bütün halklarla, bütün demokrasi savunucularıyla sonuna kadar ısrarcıyız, sonuna kadar yılmadan, pes etmeden bu haklı talebin arkasındayız.
Biliyoruz ki barış yaşatır, biliyoruz ki barış yaşamdır!
1 Eylül Dünya Barış Gününde felaketlere, doğa talanına, savaşlara, insanlığın sürüklendiği dramlara karşı halklarımızı dayanışmaya, barışı yaşatmaya ve barışla yaşamaya çağırıyoruz.
1 EYLÜL DÜNYA BARIŞ GÜNÜ KUTLU OLSUN
Toplumsal Özgürlük Partisi ilçe teşkilatı adına Mehmet Ali Oruç şu ifadelere yer verdi.
Kapitalizm dünyanın dört bir yanında savaşlara yol açamaya devam ediyor. Sermaye sınıfının sürekli savaş stratejisi Afganistan, Irak, Suriye, Ukrayna, Yemen, Libya başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında halkları yıkıma uğratıyor. Son yirmi yılda emperyalist güçlerin giriştikleri işgal ve bu işgaller sonucunda neden oldukları savaşlarda milyonlarla ifade edilen sayıda insan öldü. Bugün savaş yeniden Afganistan coğrafyasına sıçradı ve eğer durdurulmazsa büyük yıkımlara yol açacak bir iç savaş olasılığı belirdi bile.
Bütün savaş hamleleri, elbette yoksullaşan, işsizlik ve açlıkla cebelleşen halkın cebinden sökülüp alınan vergilerle atılıyor. Halka çay fırlatan iktidar, konu savaş ve askeri bütçe olunca muslukları açıyor! Halk açlıktan ölürken, cumhurbaşkanı “Bir mermi kaç para biliyor musunuz?” diyebiliyor! Savaşa ayrılan ve giderek artan bütçe, eğitim, sağlık, barınma gibi bütçelerden kısılıyor.
Oysa bugün hem ülkemizde hem bölgede hem de dünyanın tamamında en acil ihtiyaç barıştır! Kapitalizmin, emperyalizmin varlığı insanlığa savaş ve yıkımdan başka bir şey sunmuyor. Bugün ihtiyacımız olan barış ve demokrasi ise ancak halkların mücadelesi ile kazanılacak.
Dünya genelinde barış emperyalist güçlerin “insafına” bırakılamaz, çünkü onların öyle bir derdi yok. Onların dünyanın mallarını yağmalamak ve kan dökmek dışında bir amaçları yok, olamaz da. Savaşların maliyeti emekçilerin bütçelerinden kısılarak finanse ediliyor. Emekçilerin ceplerine girmesi gereken paralar savaşlara aktarılıyor. Savaşlar zorunlu göçlere, tecavüzlere, kadınların alınıp satılmasına neden oluyor. Militarist erkek egemen söylemi yeniden üretiyor. Savaşlar erkek egemenliğini bu yolla güçlendiriyor. Savaşlar büyük doğal tahribatlara yol açıyor. Kullanılan kimyasal silahlar, savaşların neden oldukları yangınlar büyük doğal katliamlara neden oluyor. Yükseltilen milliyetçi söylemler, halkları zehirliyor, asıl düşmanın, sermaye sınıfının görünmesini engelliyor.
Halklar, kadınlar ve doğa üzerinde yarattığı bu büyük yıkımlar karşısında tek bir çıkış yolumuz var. Ezilenlerin savaş karşıtı cephesinde buluşmak, savaşa karşı halkların barışını savunmak. Egemenlerin doğrulttuğu silahlar halkların bağrında yaralar açmayacak artık; tüm coğrafyalarda başta işçi sınıfı olmak üzere halkın tüm kesimleri örgütlü mücadele ile barışı inşa edecek. Yaşasın halkların barışı.
Samandağ Eğitim Sen Şubesi adına Salih Esmer şu ifadelere yer verdi.
BARIŞ SINIFSIZ VE SÖMÜRÜSÜZ DÜNYA ÖZLEMİDİR!
Pandemi süreci ile birlikte, bütün dünyada işledikleri tüm suçların hesabının sorulabileceği kaygısı ile egemenlerin, işbirlikçilerinin ve satılık yazar ve bilim müsveddelerinin hep bir ağızdan ve büyük bir telaşla “DÜNYA ARTIK ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK” palavraları çıplak olan bu gerçeğin üstünü örtmek içindir.
Daha önceleri sınıfların ortadan kalktığını ilan edenler ile tarihin sonuna hükmedenlerin de telaşı aynıdır ve çok kısa sürede, hizmet ettikleri efendilerinin onları yalanlayan icraatları ile de tarihin çöplüğündeki yerlerini almışlardır.
DÜŞMANLARIMIZLA BARIŞMAYACAĞIZ!
Barış, insanlığın nihai özlemidir. Fakat aynı zamanda barış herkes tarafından dillendirilip talep edilmesine rağmen ancak güç ve iktidar ile sağlanabilir.
Varlığını barışın karşıtı olan savaşlara, iç savaşlara, kardeş kavgalarına, yıkımlara ve ölümlere bağlayan Emperyalizmin ve en ahlaksız yönetme biçimi faşizmin, bugün için egemen ve iktidar olarak ne dünyada ne de bölgede barışı egemen kılması mümkün değildir. Hastalığın kendisi çare olamaz.
Evet, bugün barışı istemeyecek olan, hele ki halktan ve halkların kardeşliğinden yana ise, ya hastadır ya da delidir. Ancak gerçek bir barıştan yana olanlar egemen olmadan ve uğrunda savaş verilmeden bir barışın, ne bölge ne de dünya halkları için hayat bulamayacağını görememek de bir o kadar hasta bir bakış açısıdır.
Sadece son bir yılda barış taleplerinin kat kat artarak haykırıldığı bir dönemde her şeyin ve bütün bir dünyada (savaş, ölüm, kıyım, kan, gözyaşı, hak kayıpları, keyfilik, gözaltı, tutuklama, infaz, kaybetme, tehcir, açlık, sefalet, göç vb.) tam tersi kat kat artması bunun bilimsel kanıtıdır.
Ki zaten 1 Eylül’e ismini (DÜNYA BARIŞ GÜNÜ) veren tarihsel süreç de, fiili olarak çok daha önceleri ve bilimsel olarak 1939’dan bu yana tam 82 yıldır, her gün ve artan şiddette bunu kanıtlamaktadır.
Pandemi süreci ile bütün dünyada işledikleri tüm suçların hesabının sorulabileceği kaygısı ile egemenlerin, işbirlikçilerinin ve satılık yazar ve bilim müsveddelerinin hep bir ağızdan ve büyük bir telaşla “DÜNYA ARTIK ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK” palavraları çıplak olan bu gerçeğin üstünü örtmek içindir.
Daha önceleri sınıfların ortadan kalktığını ilan edenler ile tarihin sonuna hükmedenlerin de telaşı aynıdır ve çok kısa sürede hizmet ettikleri efendilerinin onları yalanlayan icraatları ile de tarihin çöplüğündeki yerlerini almışlardır.
DÜNYADA BARIŞ ANCAK EMEĞİN İKTİDARINDA MÜMKÜNDÜR
1 Eylül, 2. paylaşım savaşında Alman Faşizminin Polonya’ya 1939’da saldırdığı gündür. Ve aynı zamanda Polonya halkıyla birlikte emekten yana dünya halklarının 1939’da faşizme teslim olmayacağını beyan ettiği, Sovyet sosyalist cumhuriyetler birliğinin öncülüğünde Alman faşizmine karşı direnişe geçtiği ve bu uğurda 50 milyon ölü verdiği gündür.
Bu 50 milyon ölünün 22 milyonu Sovyet yurttaşıdır. Evet, yanlış duymadınız 50 milyon ölü bir o kadar yaralı, 150 milyona yakın evsiz ve yakılıp yıkılan şehirler, sönen yaşamlar. Ta savaş bitene, 8 Mayıs 1945’e kadar. İşte bu tarihe kadar hiçbir emperyalistin dilinde olmayan barış talebi ne zamanki faşizm yenilgiye uğradı ve ne zamanki halklar kendi kaderlerini tayin etmeye başladı işte o zaman dile gelmeye başlamıştır. Ve 1 Eylül dünya halklarının faşizme karşı zaferine giden yolun tescili şeklinde dünya barış günü olarak ilan edilmiştir.
Bu gün 1 Eylül Dünya barış gününü yaratan gerçekliği yok sayarcasına, emperyalizmle, faşizmle uzlaşılabileceği noktasından hareketle emperyalistlerle barışın olabileceği, sürebileceği düşüncesini dillendiren ve savunan her emekten yana insan, topluluk veya örgüt (sendika, parti, demek vb.) ya samimi değildir ya da kördür.
Nasıl ki 1939’da Polonya işgali ile yayılmaya başlayan Alman faşizmi 1945’te Stalingrad’da Kızıl ordu tarafından yenilinceye kadar bir barıştan söz edilemediyse, bu gün de Emperyalizm yeryüzünden silinene, zorunlu yönetme araçlarından faşizm kendi kanında boğulana ve emekçi dünya halkları kendi emekten yana dünyalarını, uğrunda amansız bir savaş vererek inşa edene dek, yani 1945’te Alman faşizminin kabul ettiği yenilgiyi 21. yüzyılda emperyalistlere tattırıp kabul ettirene dek bir barıştan söz edilemez.
Edilebileceğini, yani emperyalizm çağında, faşizmin gölgesinde dünya halkları ile emperyalistler arası bir barışın olabileceğini iddia edenlerin dünya tarihinin son yirmi yılına bakması yeterlidir.
Son yirmi yılda Emperyalizmin barışı Irak’ta misket bombası 2 milyon ölü, Somali’de kitlesel kıyım, Afganistan’da napalm bombası, kimyasallar, Libya’da akıllı füzeler, NATO şemsiyesi altında sivil katliamlar, dünyanın birçok bölge ve ülkesinde iç savaş, savaş ve en son Suriye’de halen tırmandırılarak sürdürülmekte olan kardeşler arası kin ve düşmanlık, dünya ölçeğinde bir krize dönüşen göç, söz konusu halklar olduğunda emperyalistlerin düşman bildiğine (TALİBAN’A) AFGANİSATAN’ DA yol açma hevesi, iradi olarak yönetilen ve insanları korku ile yönetmenin en ahlaksız yöntemi olarak bir fırsata dönüştürülen pandemi kaosu olarak karşımıza çıktı, çıkmaya da devam ediyor.
Bizler tüm bu nedenlerden ve tarihsel zorunluluklardan dolayı diyoruz ki: Bu güzelim yaşanılası dünyada emeğin iktidarı olmadan, emperyalizmin gölgesinde barış bir hayaldir. Bu gün için atılan barış nutukları emekten yana halkların barış özlemlerini çarpıtmak ve istismar etmekten başka bir şey değildir. Onları olmayacak bir yalancı barışın peşinden koşturmak, haklı olan asıl taleplerinden, özgürlük, bağımsızlık, sömürüşüz ve sınıfsız bir dünya özlemlerinden uzaklaştırmaktan başka bir şey değildir.
Emekten ve halktan yana olduğunu iddia eden hiçbir kişi, topluluk veya örgütün (parti, sendika, demek vb.) emekçi halklara bu kötülüğü yapma hakkı yoktur. Çünkü bizler çok iyi biliyoruz ki gerçek bir barış ancak emekçi dünya halklarının kuracağı emeğin iktidarında mümkündür ve bu, uğrunda amansız bir savaş verilmesi gereken bir özlemdir. Bu nedenle ne emperyalistlerle ne faşistlerle ne de onların soytarıları ile yani dünya halklarının katilleri ile katillerimiz ile asla barışmayacağız. DÜŞMANLARIMIZLA BARIŞMAYACAĞIZ.
Haber: Erdal YILMAZÇELİK