Eğitim Sen: 12 Eylül Zihniyeti ve Uygulamaları Sürüyor!
Eğitim Sen Hatay Şubesi, 12 Eylül zihniyeti ve uygulamalarının sürdüğünü iddia etti.
Eğitim Sen Hatay Şubesi yürütme kurulu tarafından 12 Eylül’ün 40. Yılı dolayısıyla yapılan Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 40 yıl geçti. 12 Eylül 1980 ve sonrasında yaşanan acılar ve anti demokratik uygulamalar, aradan 40 yıl geçmiş olmasına rağmen hala sürmektedir. 12 Eylül politikalarının yarattığı koşullardan beslenenler yasama, yürütme ve yargı başta olmak üzere, devlet yönetimine ait bütün yetkilerin tek bir kişiye bağlandığı yeni rejim inşasına yönelmişlerdir.
12 Eylül’de yasama, yürütme ve yargı, beş kişilik darbe cuntasının elindeyken, günümüzde yürütme gücünü elinde tutan siyasi iktidar eliyle, tıpkı 12 Eylül darbesi sonrasında olduğu gibi, yargıyla yürütmenin, yürütmeyle yasamanın ayrılığı ve birbirini denetleme imkanı ortadan kaldırılmış, bütün yetkilerin fiilen tek bir kişinin elinde toplanmaya başlanmıştır.
Geçtiğimiz 18 yıl içinde iktidarını tehdit edecek bütün kurumları birer birer etkisiz hale getiren AKP iktidarı, başta okullar olmak üzere, üniversiteler, kamu kurumları, yargı, ordu, medya vb gibi bir iktidarın sahip olması gereken bütün alanları ‘tek adam rejimi’ne uygun bir şekilde yeniden biçimlendirerek 12 Eylül darbecilerini aratmayan bir pratik sergilemektedir.
12 Eylül, toplumun farklı kesimlerini olduğu gibi eğitim emekçilerinin örgütlü mücadelesini de derinden etkilemiştir. Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER), 12 Eylül ile birlikte kapatılmıştır. Kapatılan ilk büyük örgütün, öğretmenlerin örgütü olması dikkat çekicidir. Sıkıyönetim mahkemeleri, 200 bin üyeli örgütü yasaları hiçe sayarak ‘gizli örgüt’ suçlamasıyla kapatmıştır. 7–8 ay içerisinde temyiz süreci de tamamlanmak üzere TÖB-DER yok edilmiş, öğretmenlerin, bin bir zorlukla ve yetmiş yılda alın terleriyle biriktirip aldıkları mallarına el konulmuştur.
12 Eylül’de TÖB-Der üyesi yaklaşık 25 bin üye ve temsilci de çeşitli nedenlerden dolayı mesleklerini kaybetmiştir. Çok sayıda TÖB-DER üye ve yöneticisi 12 Eylül yasaları ile sürgün edilmiş, görevlerinden olmuşlardır. 3.854 öğretmen, 120 öğretim üyesinin görevine 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanununa dayanılarak son verilmiştir.
12 Eylül sonrasında toplam 4891 kamu personeli işten çıkarılırken, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hukuksuz KHK’ler ile atılanların sayısının 140 bini bulması dikkat çekicidir. Özellikle son birkaç yıl içinde kamuda yaşanan hukuksuz ihraç ve sürgünler, halkın iradesi yok sayılarak atanan kayyumlar, siyasetçiler, belediye başkanları ve muhalif gazetecilere yönelik hapis cezaları ve tutuklamalar, iş cinayetleri, kadın cinayetleri ve çocuklara yönelik istismar uygulamalarına yönelik tutumlar ve darbe dönemlerini bile gölgede bırakan uygulamalar olarak dikkat çekmektedir.
12 Eylül’ün, ‘Türk-İslam sentezi’ anlayışının özellikle eğitim sistemi içinde, okullarda ve üniversitelerde kurumsallaşmasını büyük ölçüde tamamlarken, eğitim sistemi tarihte hiç olmadığı kadar tehlikeli bir kuşatma ile karşı karşıya bırakılmıştır. 12 Eylül 1980 sonrasında özellikle eğitim alanında başlayan ve AKP’nin tek başına iktidara gelmesiyle ivme kazanan eğitimi ticarileştirme ve dinselleştirme uygulamaları tüm hızıyla sürmektedir. Bugünden geriye doğru baktığımızda, 12 Eylül rejiminin uygulamaları ile bugün ‘tek adam rejimi’ olarak karşımıza çıkan politika ve uygulamalar bire bir örtüşmektedir.
Devletin halk üzerinde doğrudan bir baskı ve şiddet aygıtına dönüştüğü o günlerden bugüne hayatımızdaki birçok şey değişmiş, fakat siyasi hayatımızda düşünceyi ifade ve örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere, eşitlik, özgürlük, demokrasi, barış, insan hakları vb. en temel ilkeler her fırsatta ayaklar altına alınmıştır.
Türkiye’nin en karanlık dönemini ifade eden 12 Eylül ve onun izinden gidenlerin karanlık zihniyet ile hesaplaşmak, askeri ya da sivil darbe ayrımı yapmadan bütün darbelere karşı çıkmaktan geçmektedir. Türkiye’nin demokratikleşmesi, kendi halkına karşı düşmanca tutumlar sergileyen baskıcı-otoriter uygulamalara karşı eşitlik, özgürlük, laiklik, barış ve demokrasi mücadelesinin güçlendirilmesi ile mümkündür.