Eğitim-Sen Şube Başkanı Özgür Tıraş: 2022 Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesi pandemi sonrası eğitim ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır!
Eğitim Sen Hatay Şube Başkanı Özgür Tıraş, Milli Eğitim Bakanlığının 2022 yılı bütçesinin pandemi sonrası eğitim ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu iddia etti.
Şube Başkanı Özgür Tıraş yaptığı Basın açıklamasında, Salgın koşullarında bile en temel ihtiyaçların görmezden gelindiğine dikkat çekerek şu ifadelere yer verdi:
“2022 yılı Merkezi Bütçe Kanun Tasarısı, her yıl tekrarlanan ‘Bütçede en çok pay eğitime ayrıldı’ propagandası eşliğinde TBMM’ye sunulmuştur. 2022 bütçesinin, bir yandan COVID-19 salgınında yüz yüze eğitimi sürdürmek için gerekli olan okul, derslik ve personel gereksinimini karşılamadığı, bir yandan da geçmiş yıllarda olduğu gibi, kamu hizmetleri alanında yaşanan piyasalaştırma ve ticarileşme uygulamalarına paralel bir mantıkla hazırlandığı anlaşılmaktadır. 2022 MEB bütçesi, eğitim sisteminin, öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin yaşadığı sorunlara çözüm üretmekten uzaktır. Salgın koşullarında bile en temel ihtiyaçların görmezden gelindiği, ek bütçe taleplerimizin yok sayıldığı koşullarda hazırlanan MEB bütçesinin sadece zorunlu harcamalar dikkate alınarak hazırlandığı anlaşılmaktadır.
Yıllardır eğitime ayrılan ödenekler yüksek enflasyon karşısında sadece rakamsal olarak artmakta, doğrudan eğitim hizmetlerine yönelik yatırımlar açısından hazırlanan merkezi bütçelerde gerçek anlamda reel bir artışın yapılmadığı görülmektedir. 2021 yılında 146 milyar 920 milyon TL olarakbelirlenen MEB bütçesi, 2022 yılı için 189 milyar 11 milyon TL’ye yükselmiştir. MEB bütçesinin her yıl olduğu gibi rakamsal olarak arttığı görülse de MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı 2021’de yüzde 10,69, 2022’de 10,79 olmuştur.MEB bütçesinin 2022 yılı milli gelire oranında ise 2021’e göre azalma olduğu görülmektedir. Anlaşılan odur ki MEB iki yıla yakın bir sürede öğrenme kayıplarını ortadan kaldırmak, eğitimde niteliği artırmak ve COVID-19 salgını koşullarında yeni derslik ve eğitim emekçisi ihtiyacını karşılayarak yüz yüze eğitimi sürekli kılmak için etkin bir çaba içinde olmayacaktır.
Her fırsatta eğitime en çok payı kendilerinin ayırdığını iddia eden AKP hükümetleri döneminde, eğitim bütçesinin milli gelire oranı OECD ortalaması olan yüzde 6’nın yarısına bile ulaşmamıştır. Geçtiğimiz 19 yıl içinde MEB bütçesinin milli gelire oranı çok az artmış olmasına rağmen, belirlenen rakamlar ihtiyacın çok altında kalmış ve eğitim harcamalarının esas yükü, büyük ölçüde velilerin sırtına yıkılmıştır.
MEB BÜTÇESİNİN BÜYÜK BÖLÜMÜNÜ PERSONEL GİDERLERİ OLUŞTURMAKTADIR
MEB bütçesinin Merkezi Yönetim Bütçesi içindeki büyüklüğünün temel nedeni, iktidarın eğitime verdiği önemden değil, büyük ölçüde personele yapılan zorunlu harcamalardan kaynaklanmaktadır. Bu durumun farkında olan MEB, eğitim emekçilerini esnek, kuralsız ve güvencesiz çalıştırmak için gece gündüz çalışmakta, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasında ısrar etmeyi sürdürmektedir. Okullardaki yardımcı hizmetli personel açığının giderilmemesi, salgın koşullarında yeterli bütçenin ayrılmaması uygulamasının önümüzdeki süreçte de sürdürülmesi kabul edilemez.
2022 MEB BÜTÇE ÖDENEKLERİNİN DAĞILIMI
MEB bütçesinin büyük bölümü personel giderleri (yüzde 70) ve sosyal güvenlik devlet primi giderlerine (yüzde 11) gitmektedir. Başka bir ifadeyle, her yıl eğitime bütçeden en çok payı ayırdıklarını iddia edenler, bu payın yüzde 81’inin zorunlu olarak personel harcamalarına ayrıldığını özellikle gizlemeye çalışmaktadır. 2022 MEB bütçesi içinde mal ve hizmet alım giderlerinin payı yüzde 8, sermaye giderleri yüzde 8, cari transferler (kar amacı gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler, hane halkına yapılan transferler) yüzde 3’tür.
EĞİTİM YATIRIMLARI İHTİYAÇ ORANINDA ARTMAMAKTADIR
2002-2021 yılları itibarıyla MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan payın gelişim seyri, her fırsatta “Bütçeden en çok payı eğitime ayırdık” diyenlerin halkı nasıl yanılttıklarını, eğitime ayrılan bütçenin ne kadarının yatırıma ayrıldığını gizlemeye çalışarak gerçekleri nasıl çarpıttıklarını açıkça göstermektedir.
MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17,18 iken, eğitim hizmetlerinin sunumu açısından çok önemli olan bu rakam 2009’da yüzde 4,57’ye kadar gerilemiştir. 4+4+4 sonrasında zorunlu olarak kısmen de olsa artışa geçen eğitim yatırımlarına ayrılan bütçe oranı, 2014 sonrasında yeniden azalmaya başlamıştır. MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2022’de geçen yıla (yüzde 7,69) göre çok az artmış gibi görünse de 19 yıl önceki oranının hala çok gerisindedir.
2022 MEB bütçesinin bizlere gösterdiği en açık gerçek, eğitimde yaşanan yoğun ticarileşme sürecinin artarak devam edeceği, velilerin cebinden yapacağı eğitim harcamalarının belirgin bir şekilde artacağıdır. Türkiye ile diğer OECD ülkeleri arasında kademeler düzeyinde yapılan eğitim harcamaları arasındaki farklılıklar her geçen yıl artmaktadır. Devletin eğitim harcamalarına yaptığı katkı yıllar içinde istikrarlı bir şekilde azalırken, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının payı artmaya devam etmektedir. Türkiye’nin ‘eğitime en çok payı ayırıyoruz’ söyleminin gerçeği yansıtmadığını görmek için hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamalarının son 19 yılda ne kadar arttığına bakmak yeterlidir.
Türkiye’de kamusal eğitim yıllardır adım adım tasfiye edilmekte, eğitime ayrılan kamu kaynakları oransal olarak her geçen yıl azalırken, hane halkının cebinden yaptığı eğitim harcamaları kademeli olarak artmaktadır. Eğitim-öğretimin hukuken parasız olduğu ilkokulda velilerin ceplerinden yapmak zorunda kaldıkları eğitim harcamaları her geçen yıl artmış, veliler çocuklarını kimi zaman borçlanarak, kimi zaman bankalardan ‘eğitim kredisi’ çekerek, kimi zaman da gıda harcamalarından kısarak okutmak zorunda bırakılmıştır.
Eğitim, devredilemez ve vazgeçilemez kamusal bir haktır. Bu alanda yapılan çeşitli araştırmaların da gösterdiği gibi, devlet okullarında paralı eğitim uygulamaları yaygınlaştıkça, en düşük gelir dilimindeki yüzde 20’lik kesimin gelirleri içinde eğitim harcamalarına ayırmak zorunda oldukları pay artmaktadır. Söz konusu artış başta gıda olmak üzere temel tüketim harcamalarından kısılarak gerçekleştirilmektedir. Bu koşullarda devlet okullarında eşitsizlikleri derinleştiren örnekler, var olan toplumsal eşitsizlikler doğrultusunda okulları ayrıştırmaya neden olmakta zenginle yoksula ayrı ayrı ‘devlet okulu’, hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna ya da başarı düzeyine göre farklı sınıflar oluşturulmasının önünü açmaktadır.
Piyasacı eğitim sistemi, yaşamın her düzeyinde rekabeti, hizmetin bedelini ödemeyi, öğrenci ve velilerin ‘müşteri’ haline getirilmesini hedeflemekte, toplumdaki sınıf farklılıklarını daha da belirgin hale getirmektedir. Aynı okul içinde sınıflar, aynı bölgede okullar, farklı bölgeler, birbirleriyle rekabet içine sokularak eğitim hizmetleri piyasa kurallarına göre düzenlenmektedir.
Yapılması gereken, kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil, toplumsal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmesidir. Ekonomik kriz gerekçesiyle eğitimden tasarruf yapılması ve eğitim bütçesinde kısıntıya gidilmesi kabul edilemez.
2022 MEB BÜTÇESİ TALEPLERİMİZ
MEB bütçesinin milli gelire oranı en az iki kat arttırılmalı, başlangıç olarak OECD ortalamasına (%6) çıkarılmalıdır.
Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılması uygulamasına derhal son verilmeli, özel okullara aktarılan kaynaklar devlet okulları için harcanmalıdır.
Eğitim kurumlarının bütün ihtiyaçları salgın koşulları göz önünde bulundurularak yeniden güncellenmeli, bütün okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılmalıdır.
MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay başlangıç olarak en az iki kat arttırılmalı, okul binaları ve derslik gereksinmesi karşılanmalı, eğitimi ticarileştirmeyi hedefleyen özel sektör, dini vakıf ve cemaatlerle yapılan ya da yapılacak olan her türlü ortak proje ve protokoller derhal iptal edilmelidir.
Tüm eğitim ve bilim emekçilerine insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşulları sağlanmalıdır.
Eğitim ve bilim emekçilerinin satın alma gücünde ve ücretlerinde yaşanan kaybın giderilmesi için maaşlarda yaşanan erimeyi karşılayacak oranda ek zam yapılmalıdır.
Tüm eğitim ve bilim emekçilerinin ek göstergesi 3600’e çıkarılmalıdır.
Vergi diliminden kaynaklanan kayıplara son verilerek, ücretli çalışanlar için gelir vergisi oranı sabitlenmelidir.
Ek ödemelerin tamamı temel ücrete ve emekliliğe yansıtılmalı, ek ders saat ücreti hesaplanırken bir öğretmenin aylık maaş tutarı esas alınmalı ve bu ücret gelir vergisinden muaf tutulmalıdır.
Eğitim-öğretime hazırlık ödeneğinin, ayrımsız bütün eğitim ve bilim emekçilerine bir maaş tutarında ve yılda iki kez ödenmesi sağlanmalıdır.
Sözleşmeli/ücretli öğretmenlik gibi her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına, esnek, kuralsız ve angarya çalışmaya son verilmeli, sözleşmeli öğretmenlerin tamamı kadroya geçirilmelidir.
2022 yılında aile ve çocuk yardımı başta olmak üzere, sosyal yardımlar sembolik olarak belirlenmekten çıkarılmalı, sosyal yardımlara günün koşullarına uygun ve ihtiyaç kadar artış yapılmalıdır.
Öğretmen, akademik personel, memur ve yardımcı hizmetli açıkları kadrolu istihdam yoluyla kapatılmalıdır. “