HAMOK dönem sözcüsü Cem Hüzmeli 17 Ağustos’ta hatırlatmada bulundu: Hatay’ın birincil önceliği Depreme hazırlıklı olmalı!
Kısa adı HAMOK olan Hatay Meslek Odaları Koordinasyon Kurulu dönem sözcüsü Cem Hüzmeli, 17 Ağustos Marmara Depreminin yıldönümünde, Hatay’ın birincil önceliğinin depreme hazırlı olması gerektiğini savundu.
Cem Hüzmeli yaptığı basın açıklamasında, İmar barışı düzenlemelerine tepki göstererek, “Yurttaşlarımız sağlıksız yapılara mahkûm edilmiş, mevcut kaçak yapılar ödüllendirilerek vatandaşın can güvenliği yok sayılmıştır” vurgusunu yaparak şu ifadeleri dile getirdi:
“Cumhuriyet döneminin gerek can ve mal kaybı açısından gerekse sosyal ve ekonomik sonuçları açısından en yıkıcı depremlerinden biri 17 Ağustos 1999 tarihli Gölcük merkezli depremdir. 7,4 büyüklüğündeki bu deprem başta Marmara bölgesi olmak üzere tüm Türkiye’yi etkilemiştir. Ülkemizin ekonomik anlamda üretim ve ticaret merkezi olan ve yurdun her yerinden göç alan bir bölge olması nedeniyle bu depremin tüm yurttaşlarımızı doğrudan ya da dolaylı olarak etkilediğini söylemek mümkündür. Depremde 20 binden fazla yurttaşımız hayatını kaybederken yaralı sayısı 50 bini aşmıştır. Bölgede yaklaşık 113 bini yıkık ve ağır hasarlı olmak üzere toplam 365 bin bina hasar görmüştür.
17 Ağustos depremi ve geçmişte yaşadığımız büyük yıkıma neden olan depremler, yapı stokumuzun deprem güvenlikli olmadığını ortaya koymuşken, sanki bir daha deprem olmayacakmış gibi imar planları yapılmakta ve rant politikalarına devam edilmektedir. İmar barışı düzenlemesi ile kaçak yapılaşma teşvik edilmiş, yurttaşlarımız sağlıksız yapılara mahkûm edilmiş, mevcut kaçak yapılar ödüllendirilerek vatandaşın can güvenliği yok sayılmıştır.
Mevcut tablo ülkemizin her yerinde olduğu gibi şehrimizde de imar politikalarının yanlışlığını ve yapılarda zemin analizinden, inşaat kalitesine kadar mühendislik hizmetlerinden gerektiği kadar yararlanılmadığını göstermektedir. Mevcut yetersiz yasal düzenlemelere ve yönetmeliklere bile uyulmadığı, denetim ve kontrol hizmetlerinde mühendislik disiplininden yararlanılmadığı, Meslek Odalarımızın devre dışı bırakılmaya çalışıldığı, işlemlerin kâğıt üzerinde bir onay mekanizmasına dönüştürüldüğü görülmektedir. Bunlara ek olarak afet yönetimi için liyakate dayalı bir istihdam yapılmamasının ve afet için toplanan vergi vb. kaynakların da bu ihtiyaca uygun harcanmamasının doğal sonucu, afet yönetiminde güven veren bir kurumsallaşmaya gidilememiş olmasıdır. Afet yönetimi, deprem yıktıktan sonra olay mahallinde görüntü vermeye dönüşmüş durumdadır.
Hatay’ın paha biçilmez mozaiklerle bezenmiş kültürel mirasla birlikte şehri defalarca yerle bir eden bir deprem gerçekliğinin de miras bırakıldığını akıldan çıkarmamalıyız!
Meslek Odaları olarak Hatay’ın birinci önceliğinin depreme hazırlık olduğunu yıllardır ısrarlı bir şekilde gündeme getirip vurguladığımız halde, Yöneticilerin bu önceliğimizi göz ardı ederek depreme hazırlık konusunda kayda değer hiçbir şey yapmadığını tekrar belirtmek isteriz.
Diğer şehirlerde olduğu gibi şehrimizde de gerek yerel ve merkezi yöneticilerimizin gerekse toplumumuzun yakın zamanda gelecek olan tehlikenin farkında olmadığını görüyoruz. Bölgemizde beklenen ve her an oluşabilecek büyük bir depremde geri dönülemeyecek bir yıkım ile karşı karşıya kalacağımız bilindiği halde herkes bu gerçekliği yok sayarak yaşamını sürdürmeye devam ediyor. Maalesef deprem ile ilgili çalışmalar, sürekli gündemimizde olması gerekirken, ancak ülkemizde yıkıcı bir deprem olduğunda ya da bugün olduğu gibi deprem haftası etkinliklerinde akıllara gelmekte, kısa bir süre sonra da gündemden çıkıp normal yaşantıya dönülmektedir.
Halen şehrimizin yapı stok durumu net olarak belli olmamakla beraber, riskli olduğunu bildiğimiz yapılar için Ada- Mahalle bazında kentsel dönüşüm projeleri uygulanamamaktadır. Parsel bazında yapılan kentsel dönüşümler ya maddi açıdan güçlü konut sahiplerinin girişimiyle ya da rant getirisi olan parsellerin müteahhitler tarafından yapılmasıyla gerçekleşmektedir. Yoksul vatandaşların yaşam alanları için çözüm üretilmemekte, neredeyse yok sayılmaktadır.
Olası bir afet durumunda ilçelerimizde kullanılacak olan toplanma alanları maalesef halen ihtiyaç halinde kullanılabilir ve ihtiyacı karşılayabilecek durumda değildir. Toplanma Alanları ya işgal altında ya da gerekli altyapıdan yoksun sadece göstermelik olarak belirlenmiş durumdadır. Acil olarak ilçelerde toplanma alanlarının çevredeki ihtiyacı karşılayacak kapasitede belirlenmesi ile beraber mevcut belirlenen alanların ihtiyaç halinde kullanılabilir duruma getirilmesi gerekmektedir.
Önemle belirtmek isteriz ki; HAMOK olarak kurumlardan beklentimiz (Valilik, Çevre ve Şehircilik, Büyükşehir Belediye, İlçe Belediyeleri ve Bağlı Kurumlar) acil olarak şehrimizin yapı stokunun belirlenmesi, Deprem Master Planının yapılması ve ada-mahalle bazında kentsel projelerin bir an önce uygulamaya geçirilmesidir. Yasa çıkarma ve denetleme yetkisini ellerinde bulunduran kurumların aklın ve bilimin gereklerini yerine getirmeleri önceliklidir. Şehrimizden başlayarak bütün ülkede deprem gerçeği ile yüzleşerek bilimin ve tekniğin gerektirdiği somut adımların atılmasını bekliyoruz. Bunun yanı sıra depreme hazırlık için başta HAMOK bileşeni meslek odaları olmak üzere demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve bütün yurttaşların deprem konusunda bilinçli ve aktif tutum alması gerektiğini vurgulamak isteriz.
HAMOK olarak bu süreç içerisinde bütün kurumlarla iletişim ve iş birliği halinde kalarak her türlü katkı ve desteği vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha kamuoyunun bilgisine sunarız.”