Hatay Samandağ Eğitim Sen Şube Yönetimi: Yoksulluk Kader Değildir!
Hatay Samandağ Eğitim Sen Şube Yönetimi ve üyeleriyle birlikte “İnsanca, Onurlu Bir Yaşam” “Çocuklarımıza Yaşanılır, Onurlu Bir Gelecek” şiarıyla Abdullah Cömert Alanında basın açıklaması düzenledi. Yapılan basın açıklamasında Samandağ Eğitim Sen Şube Yönetimi adına Esat Kudret şu ifadelere yer verdi.
FAKİRLEŞİYORUZ.
Her geçen gün biraz daha fakirleşiyoruz.
Fakir bir ülkede yaşadığımız için değil, fakirliği bizlere kader olarak dayatanlara: Hep bir ağızdan “Fakirlik kader değildir” demediğimiz için fakirleşiyoruz.
Her geçen gün biraz daha fakirleşiyoruz.
Üretmediğimiz, yan gelip yattığımız, alın teri dökmediğimiz için değil, kan, can bedeli alın teri ile yarattığımız değerlere “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız” diyerek sahip çıkmadığımız için fakirleşiyoruz.
Her geçen gün biraz daha fakirleşiyoruz.
Vergi kaçırdığımız, kumar oynadığımız, çarçur ettiğimiz için değil, fazlasıyla ödediğimiz vergilerimizin hesabını sormadığımız için fakirleşiyoruz.
Her geçen gün biraz daha fakirleşiyoruz.
Sayımızın azlığından, gücümüzün yetersizliğinden ve haklı olmayışımızdan değil, dağınıklığımızdan, örgütsüzlüğümüzden ve bizlere kanıksatılan “Bana Dokunmayan yılan bin yaşasın” deyişimizden fakirleşiyoruz.
Fakat deniz bitti. Artık bize de dokunur oldu bin yaşasın dediğimiz.
Bugün ülkede kimin ne söylediğinin artık bir hükmü yok. Açız aç. Her geçen gün küçülen ekmeğimiz, her geçen gün yiten huzurumuz ve her geçen gün artan umutsuzluğumuz kader değildir.
Bugün bizlere bunu reva görenleri en sert biçimde eleştirmek, oturduğumuz yerden yakınmak, kendimizi dışında tutup sanki bir tek bizim kaybedeceklerimiz var da itiraz edenlerin, karşı çıkanların, hak arayanların yokmuş gibi davranmak artık çare değil.
Yangın kapımıza dayanmış. Ya karınca misali sırf tarafımız belli olsun diye bir avuç su ile bu yangını söndürme çabası içine girecek ya da yalnız kalıncaya kadar seyredeceğiz.
Ya milyonlar olduğumuzu, emekçi ve haklı olduğumuzu bilince çıkarıp biz gibilerle omuz omuza hak arayışına girecek ya da akıl dışı gerekçelere ayrı gayrı durarak bu yangının kendiliğinden sönebileceği yanılgısı ile olan biteni fazlasıyla hak ettiğimizi cümle âleme ilan edeceğiz.
Taleplerimiz haklı, meşru ve yasal. Söylemlerimiz haklı, meşru ve yasal. Örgütlerimiz haklı, meşru ve yasal. Öfkemiz haklı, meşru ve yasaldır. Çünkü üreten biziz. Çünkü yoktan alın teri ile var eden biziz. Vergi veren biziz. Kurallara uyan biziz. Askerlik yapan biziz. Oy veren biziz.
Anayasayı biz yapmadık fakat anayasadan kaynaklı yükümlülüklerimizin tamamını fazlasıyla yerine getiren biziz. Anayasa toplum sözleşmesidir ve iki bölümden oluşur. Vatandaşın hak ve ödevleri, devletin hak ve görevleri…
Şayet bugün devleti yönetenler tek taraflı olarak anayasayı feshediyorlarsa da kabulümüzdür. Vergi vermeyelim, askerlik yapmayalım, kurallara uymayalım, oy vermeyelim. Hayır olmaz deniyorsa da bugün bu alanda haykırdığımız üzere devlet de derhal yükümlülüklerini yerine getirmelidir.
Nedir bu yükümlülükler:
Vergiye karşı her tür ücretsiz hizmet, halk için yatırım, sosyal güvence, iş, aş, insanca yaşayacak ücret.
Askerliğe karşılık her tür can ve mal güvenliği. Fiili ve hukuki.
Kurallara uymaya karşılık adil ve şeffaf bir yönetim, Adil bölüşüm.
Oy vermeye karşılık huzur ve geleceğe güvenle bakabilme koşulları.
Devletin yükümlülükleri bunlar ve fakat insanlık tarih boyunca hiç bir devletin bu ve benzeri şeyleri, halkı istemeden, hem de yüksek sesle, hem de ısrarla ve hem de birlikte istemeden verdiği görülmemiştir.
Bir karar vermek zorundayız. Ya bu ülkenin, bütün yükümlülüklerini yerine getiren ve hak talep eden eşit vatandaşlarız ya da tebaa. Yani hiçbir hakkı-hukuku olmayan, her şeyi lütuf olarak gören, biat etmeyi marifet sayan, gördüğü halde görmezden gelen, duyduğu halde duymazdan gelen, bildiği halde bilmezden gelen sürüyüz.
Bu tespitimiz niyetimizden bağımsızdır. Ve ne yazık ki niyetimiz bu olmasa da egemene verdiğimiz mesaj bu ikisinden biri olacaktır. Ya ilki ya da ikincisi.
Gelin bunu tersine çevirelim. Vergilerimizi veriyor, hakkımız olanı istiyoruz diyelim. Fakirliği bir kader olmaktan çıkarıp insanca, onurlu, çoktan hak ettiğimiz bir yaşamın, çocuklarımıza bırakacağımız onurlu bir geleceğin inşasında bir çakıl taşı da biz olalım.
Yüzdelik zam değil, İnsanca yaşayacak bir ücret.
Laf değil, 3600 eK Gösterge.
Ek vergi dilimi değil, Vergide adalet
Emek hırsızlığı değil, Liyakat
Orta oyunu değil, gerçek Grevli Toplu sözleşme Yalnızca kendimiz için değil
Bütün Emekçiler için istiyoruz.
Çocuklarımıza onurlu bir gelecek, insanca yaşayacak bir ülke bırakmak istiyoruz
Bu vesile ile: aynı haklı gerekçelerle, meşru ve yasal olan bu talepleri sahiplenen herkesi, üreten, emekten yana bir dünya özlemi çeken her insanımızı saflarımıza davet ediyoruz.
Gücümüz birliğimizden gelir. Yaşasın örgütlü mücadelemiz. Emekçiyiz, haklıyız, kazanacağız. “
Haber: Erdal YILMAZÇELİK