İDLİP’TE AKIL VE AHLAK
- 10.02.2020
- İDLİP’TE AKIL VE AHLAK için yorumlar kapalı
- 804 kez okundu
Ve tanrı, Kendi varlığının – sonsuz gücünün bilincine varsın diye; evrendeki canlı ve cansız varlıklar içinden insana; yine Kendisi gibi sınırsız bir güç – akıl yükledi.
Ve insan tanrısına olan borcunu ödemek için de Kendini uhrevi – ölümlü; aklının ürünü tanrısını ölümsüz kıldı.
Akıl, insana insan niteliği kazandıran ve onu insan yapan en önemli özelliktir. İlkel insandan günümüz insanına akıl; Bizi neyin iyi ve kötü, yararlı ve yararsız, doğru ve yanlış, ahlaklılık ve ahlaksızlık olduğu bilgisine götüre gelmiştir.
Başka bir anlatımla akıl, insanın yaşadığı deneyimlerinden çıkardığı bütün olumlu ve olumsuz sonuçları harmanlayarak – kuyumcu titizliği içinde değerlendirerek – düşünüp bir sonuca ulaşma – kaydını tutma – karara varma sürecidir.
Sağlıklı bir akla sahip olan kişi, özellikle toplumsal ve ulusal sorumluluk taşıyanlar – siyaset edenler; bütün somut ve soyut verileri, olası yeni durumları, bütün boyutlarıyla inceler, akıl ile mantığı birleştirerek, sağlıklı varsayımlarda – öngörülerde bulunabilir. Tüm tez ve antitezlerden bir sentez çıkarır.
Hele toplumsal, ulusal ve insani sorumluluk taşıyan devlet adamları; Kendi öngörüsüyle birlikte kolektif aklın ahlaksal ilkelerine göre davranır. Halkı, ulusu ve insanlık adına; güneşli, güzel günleri kuracağından emin olduğu zaman son kararını verir.Devlet aklını, diplomasinin bütün inceliklerini deneyip bitirmeden; olay ve olguları, ahlakın temel ilkesi akıl ve bilim – ortak akılın süzgecinden geçirmeden hareket etmez.
Her insan, düşüncesinden ve yaptığı her hareketinden; akıl ve ahlak boyutlarıyla sorumludur. Kendinizi, din ve mezhep farlılığınızın, doymamış güdülerinizindayattığı yaptıklarınızdan dolayı sorumlu tutmayabilirsiniz. Fakat aklı bilimden ve ahlaktan; ahlakı da akıl ve bilimden ayıramazsınız. Çünkü akıl, bilim ve ahlak; toplumsal düzenin – devletin devamının temel taşlarıdır.
Elbette aklın, bilimin ve ahlakın; kültürel düzey ve birikimle doğrudan bağlantısı olduğunu ve yadsınamazlığını bilerek yazıyorum.
Ahlakın ve aklın dinden, imandan, mezhepten de önce geldiğini unutmayınız. Çünkü devletin ve toplumsal düzenin temeli dine değil; akla, ahlaka, adalete ve liyakate dayanır.
Ailesel yaşamın bütün kuralları mahalle, köy, kasaba, ilçe, il, ülke, uluslararası ilişkilerde, insanlık düzeninin her aşamasında ve her anında geçerli olmak zorundadır.
Devleti cebren ve hile ile (Milli İrade – Seçim Adı Altında) ele geçirerek; halkın sorunlarından uzak; ünlü, cevval ve yenilmez bir kahraman olduğunu dosta – düşmana kanıtlamak için; yapay gündemlerle hayali düşmanlar yaratmak, savaş rüzgârları estirmek… Ölümün kutsandığı ülkeler yolculuğunun bataklığına kulaç atmak. Tanrım ne korkunç bir şey…
Şimdi Kendimize hiçbir ilahi hikmet – güç vehmeden – yüklemeden; akıl, ahlak ve öngörü düzleminde soralım: Suriye’de ne işimiz var ve İDLİP Suriye sınırları içinde olan bir kent mi, yoksa Ben bilmiyorum da Türkiye’nin bir kenti mi?
Aha buraya yazıyorum. Her biri farklı bir ülkenin istihbarat örgütüyle bağlantılı ve Bizim de hamiliğine soyunduğumuz guruplardan – eli kanlı katiller sürüsünün oluşturduğuÖSO (Suriye Milli Ordusu): Bu bölgede kopacak 3. Dünya cehenneminin tetikçisi ve nedeni olacaktır.
Doğal olarak insan, düşüncesine sınır koyamıyor. Şeytan ayrıntıda gizlidir diyerek, düşüncesinin izini sürüyor. Acaba diyor insan düşüncesi… Siyasi İktidar: ABD’ye, Fırat’ın doğusu Senin; Batısı da Benim mi olsun dedi de;İdlip Emirliği’ne doğru kulaç mı atıyor?
İki ayı (ABD _ RUSYA) ile güreş tutma aymazlığına soyunmak,cesuru cahilce davranmak, “Sonunu Düşünen Kahraman Olamaz” diye Kendini, “Zaloğlu Rüstem” saymak bir yana; o kişinin akıl tutulmasının ve aklının yitiminin kanıtıdır.
Unutmayalım ki siyasi tarih, ocaklar söndüren şahları, padişahları, diktatörleri; ölümlü kılan, kan damlayan kılıçları ve ihtirasları olduğunu yazar.
ABD’nin Bizi, İDLİP bataklığında destekliyor olması; hiçbir akıl ve ahlakla anlatılamayacak kadar kanlı ve kirli bir kumpastır – tuzaktır. Çünkü ABDadım adım, sinsi sinsi Bizi, Rusya ve İran ile savaştırmaya sürüklüyor.
Ey siyasi iktidar, muhalefet, Cumhuriyeti kuran TBMM!
Yaşamı, savaş cephelerinde geçmiş Atatürk ise; “Zorunlu Olmadıkça Savaş Bir Cinayettir” diyor.
Yazıktır, günahtır, kıymayın bu güzelim ülkeye, anaların kınalı kuzuları Mehmetçiğe kıymayın!
Yurtsever gazeteci ve basın emekçilerinin her türlü riski göze alarak topladıkları, devletin çivisinin çıktığını kanıtlayan belgeleriyle Muhalefet: “Salı Günleri Siyasetçilik Ortaoyununa Devam Ediyor Hâlâ.”
- A’sından Z’sine ÇÖKÜŞ - 21 Ağustos 2024
- CHP’YE 2. KEZ YÜKLENEN TARİHSEL SORUMLULUK - 15 Nisan 2024
- CÜLUSLARA– KAYIK SEFALARINA- HELVA GECELERİNE KARŞI; HALKIN DEMOKRATİK DEVRİMİ - 8 Nisan 2024
- HALKTAN BİRİ, DR. HÜSEYİN AKSOY - 3 Mart 2024
- SÜMER UYGARLIĞININ ACI SONU- YIKILIŞI - 27 Kasım 2023
- ORTADOĞU’DA SON TANGO - 22 Ekim 2023
- TÜRKİYE’YE ÖZGÜ BİR REJİM: BONAPARTİZM - 18 Temmuz 2023
- HATAY ÜZERİNE KİRLİ OYUNLAR - 6 Temmuz 2023
- ÖLÜMSÜZ MESLEK: YALAKALIK - 31 Ocak 2023
- ÜRETİM, PAYLAŞIM ve DÜNYA DÜZENİ - 27 Ocak 2023