Özel Eğitim Uzmanı Murat Kudret; Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, Alevi Kimliğini ve Kültürünü tanımayı reddediyor!
MK Pera Eğitim Kurumuları (Murat Kudret Psikolojik, Eğitim ve Rehabilitasyon Akademisi) sahibi ve Özel Eğitim Uzmanı Murat Kudret ; AKP Genel Bakanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP ittifakının birlikte giriştikleri çabanın işe yaramayacağını öne sürdü.
ALEVİ AÇILIMI İÇİN ARTIK ÇOK GEÇ
Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Alevi Kimliğini ve Kültürünü tanımayı reddettiğine dikkat çeken Murat Kudret yaptığı açıklamada şu ifadeleri dile getirdi:
“Yeni bir seçime doğru giderken, yeniden bir Erdoğan klasiği ile karşı karşıyayız. MHP ile kurulan ittifakın toplumun tüm farklı kesimlerini dışlayan niteliği şu anda AKP’yi ciddi bir çıkmaza sokmuş durumda.
AKP ile MHP arasındaki tuhaf, şekilsiz ittifak, neresinden bakılırsa bakılsın, Erdoğan’a seçim kazandıracak bir sinerji yaratamıyor. Bir tarafta cemaatlerle o kadar içli dışlı olmuş ki, kendisi cemaatler koalisyonu haline gelmiş bir parti, diğer tarafta milliyetçi olduğu iddiasındaki diğeri. Üstüne üstlük, kabile devletini andıran siyasi ve ekonomik politikalarının iflası, yaşadıkları çıkmazı daha da derinleştiriyor. Tüm spekülasyonlara rağmen seçim kaçınılmaz bir şekilde kapıya dayandı ve ortakların alacağı herhangi bir siyasi, sosyal veya ekonomik önlem durumu tersine çevirmeye yetmeyecek gibi görünüyor. Ortaklar iktidarı bırakmak istemediği için değişik yollar aramaya başlayacaklar gibi görünüyor. Devletin içine çöreklenmiş, devletin olanaklarını kullanarak siyasi ve ekonomik rant elde eden, ceza almayacaklarını bildikleri için her türlü hukuksuz yola başvurabilen ve fiiliyatta iktidar ortağı olan gruplar toplumun düzenini bozacak, etnik ve mezhepsel düşmanlıklar yaratacak eylemler peşinde. Aynı gün içerisinde Ankara’nın çeşitli yerlerinde dört ayrı Alevi kurumuna yapılan saldırı bunlardan yalnızca bir tanesi. Bildikleri tek enstrüman bu olduğundan, korkutma ve sindirme operasyonlarının işe yarayacağını düşünüyorlar. Geri dönüşü olmayan seçim iklimine girdiğimiz şu günlerde, bu enstrümanların işe yaramayacağının Erdoğan da farkında. Hatta bu provokasyonlara karşı olduğunu göstermek için olacak; hızlıca Cemevi ziyaretlerine girişti, Hacı Bektaş etkinliklerine katıldı.
Erdoğan’ın bu ziyaretleri seçim hamleleri mi? Son dakikada yapılan bu tip ziyaretler AKP’nin yirmi yıllık Alevileri görmezden gelme tarihini bir anda unutturacak, onları kısmi de olsa bir bölünmeye mi sürükleyecek? Bu tip ziyaretlerin bunun için yeterli olmayacağını Erdoğan da biliyor. Erdoğan, toplum içerisindeki mevcut kutuplaşmanın kendisine seçim kazandırmaya yetmeyeceğini gördü. Bu nedenle, mezhep temelli provokasyonların çatlağı derinleştireceğini ve kendisine zarar vereceğini gördü ve hızlıca bu ziyaretleri tertipledi. Hüseyin Gazi Cem Evi’nde katıldığı iftarda Hz. Ali, Hacı Bektaş ve Atatürk resimlerinin kaldırılması Alevilerle bir diyalog kurma çabasından çok, orada görüntü verme ihtiyacı hissettiğini gösteriyor.
Erdoğan bu ziyaretlerinde şimdiye kadar Alevi vatandaşlardan 8740 talep geldiğini ve bu taleplerden 5600’nü karşıladıklarını açıkladı. Buna karşılık aynı ziyaretlerde somut hiçbir vaatte de bulunmadı. Bunu nasıl okumalıyız? Erdoğan Alevi kimliğini, kültürünü tanımayı reddediyor, Alevileri Sünni İslam’ın bir parçası olarak görüyor ve öyle değerlendiriyor. Aleviler ‘in toplumsal talepleri, ayrı bir inanç sistemi olarak kabul edilmesi, Cem evlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi, bürokraside maruz kaldıkları ayrımcılığın sona erdirilmesi Erdoğan’ın gündeminde yok, asla da olmayacak. Çevresindeki cemaatlerle ilişkisinin yoğunluğu böyle bir eğilim göstermesine engel teşkil ediyor.
AKP ve lideri Erdoğan’ın bugüne kadar kullandığı dil ve araçlar artık yoluna devam etmesine engel teşkil eder hale geldi. İktidarı korumak için yirmi yıllık süreç içerisinde kurulan ittifaklar ve pragmatik ideolojik dönüşümlerin gücü buraya kadarmış. Erdoğan’ı ve AKP’yi iktidarda tutacak bir opsiyon kalmamış görünüyor. Cemaatlerle yakın ilişkiler Alevileri, MHP ile ittifaksa Kürtleri uzaklaştırdı. Bununla birlikte yaşanan ağır ekonomik bunalım yoksul muhafazakâr kesimi de onlardan uzaklaştırmış durumda. Geriye sadece ekonomik ve siyasi çıkar ortaklığı güden bir grubun birlikteliği kaldı.
Yirmi yıllık AKP dönemi bize ne yapılmaması gerektiğini öğreten derslerle dolu. Her şeyi baştan inşa ederken toplumsal barışı eşit vatandaşlık üzerinden kurgulamalıyız. Bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin, başka sebeplere değil, sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmalarına bağlı olduğunu yeniden vurgulamalıyız. Demokratik bir cumhuriyetin hukuksal ilkeleri tek geçerli yönetim ilkesi olacağından fırsat eşitliği her vatandaşın Türkiye’ye daha fazla yararlı olmasına imkân doğuracaktır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, siyasetçilerden çok daha sağduyulu ve feraset sahibidir. “Gelin canlar bir olalım” diyeceğiz ve memleketin her karış toprağına sevgi götüreceğiz.”
Haber: Erdal YILMAZÇELİK