Özgür birey ve ulusal egemenlik
- 28.04.2021
- Özgür birey ve ulusal egemenlik için yorumlar kapalı
- 349 kez okundu
Sevgili okurlarım! Geçen Cuma günü, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılışının 101. Yıldönümüydü. Başka bir deyişle Anadolu’nun merkezinde, Ankara’da yeni Türk Devleti’nin temelinin atıldığı, egemenliğin Saraydan/Sultandan alınıp millete verildiği günün 101. Yıldönümüydü.
23 Nisan 1920’de Ankara’da Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında toplanan TBMM (o zamanki adıyla BMM) üzerinde padişahın herhangi bir etkisinin ve yetkisinin olmadığı tarihimizdeki ilk meclistir. TBMM, daha önceki meclislerimiz gibi egemenliğin, ‘kayıtlı, şartlı’ olarak millete verildiği bir meşrutiyet meclisi değil, egemenliğin ‘kayıtsız, şartsız’ millete verildiği bir cumhuriyet meclisidir.
TBMM, hem işgalci emperyalizme, hem de işgalcilerin işbirlikçisi Osmanlı Sarayı Hükümeti’ne rağmen kurulmuştur. Osmanlı meclisindeki bazı milletvekillerinin Ankara’daki TBMM’ye katılması, TBMM’yi Osmanlı Mebusan Meclisi’nin devamı yapmaz. Açıldığı zamanki adıyla ‘Büyük Millet Meclisi’, adından da anlaşılacağı gibi ne Osmanlı Mebusan Meclisi’nin bir devamıdır, ne de yeni bir Osmanlı meclisidir.
23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan TBMM, yeni Türk Devletinin temelidir. 23 Nisan 1920, Türkiye Milli Kurtuluş Hareketi’nin kendi devletini kurduğu tarihtir. TBMM’nin 20 Ocak 1921’de kabul ettiği 1921 Anayasası ile ‘Türkiye Halk Hükümeti’ adlı yeni bir yönetim kurulmuştur. Bu anayasanın ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyen 1. Maddesi ile Anadolu’da adı konmamış bir cumhuriyetin temelleri atılmıştır.
23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan TBMM ile Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli atılmıştır. Milli Mücadele’de TBMM Hükümeti ile Osmanlı Saray Hükümeti arasında 2 yıl devam eden bir egemenlik savaşı yaşanmıştır. Osmanlı Saray Hükümeti TBMM’yi yok etmek için çok uğraşmıştır. Sonunda ‘Saray’ kaybetmiş, ‘Meclis’ kazanmıştır. Bu egemenlik savaşını kazanan TBMM, Atatürk’ün devrimci iradesiyle 1922’de saltanatı kaldırmıştır. 1923’te cumhuriyeti ilan etmiştir. 1924’te halifeliği kaldırmıştır. Böylece Türkiye’de saray saltanatının yerini millet egemenliği almıştır.
Saltanattan Cumhuriyete geçiş, sanıldığı gibi kolay olmamıştır. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın başından itibaren ‘Ulusal egemenlik’ vurgusuyla meclisi açıp yönlendirerek muhafazakâr kitlelerin ve yakın silah arkadaşlarının muhalefetine rağmen ‘Vicdanında milli bir sır olarak sakladığı’ cumhuriyeti düşünceden uygulamaya geçirmiştir. Böylece yüzyıllar sonra egemenlik asıl sahibine, millete verilmiştir. Osmanlı’da ‘kul’ durumundaki ‘Padişah tebaası’, Cumhuriyette kendi iradesini kendi eline alıp seçme ve seçilme hakkını kullanan ‘yurttaş’ statüsünde ‘birey’ haline gelmiştir.
Türkiye’de, 1919-1923 arasında 600 yıllık teokratik monarşiden ve 10 yıllık meşruti monarşiden 4 yılda laik cumhuriyete geçilmiştir. Bu köklü ve başarılı dönüşümü gerçekleştirip cumhuriyeti ilan edecek Atatürk’ten başka kimse yoktu. Atatürk’ün amacı, kendi ifadesiyle ‘Ulusal kültürü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmaktı’. Bunun için ‘ulusal kültürün’ kaynağı durumundaki halka yönelmiştir. Cumhuriyet Devrimi ile Türkiye, bir taraftan doğrudan halka gidip kendi tarihinden, kendi kültür köklerinden beslenirken, diğer taraftan Batı’ya yönelip Aydınlanma Çağı ve Sanayi Devrimi değerleriyle beslenmiştir.
Atatürk’ün ölümünün üstünden 83 yıl geçmiştir. Ancak bugün hâlâ Türkiye’de ‘bağımsız vatan’ ve ‘uygar yaşam’ adına ne görürseniz ya çoğu Atatürk’ün eseridir ya da çoğunun temelini Atatürk atmıştır. Bugün hâlâ hayatımıza damga vuran pek çok değeri Atatürk’e borçlu olduğumuz gerçeğini kim inkâr edebilir? Atatürk, 83 yıl önce öldü, ancak ‘Atatürk etkisi’ hâlâ canlıdır.
Ama Türkiye’de Atatürk’ten ve Laik Cumhuriyet’ten nefret eden Osmanlı sevdalıları var! Atatürk ilke ve inkılâplarının düşmanı siyasal İslamcılar iktidardalar. Devrim karşıtları, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlamak istemedikleri gibi, İçişleri Bakanlığı’nca 81 il Valiliğine gönderdiği ‘23 Nisan Sokağa Çıkma Kısıtlaması’ konulu genelge ile halkın ve çocukların 23 Nisan Cuma günü sokağa çıkması yasaklanmıştır. Halkın ve çocukların ‘Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlanması kısıtlanmıştır. Milli bayramımız evlerde kutlanmıştır.
Oysa çocuklarımıza bırakacağımız en değerli miras milli egemenlik, özgürlük ve demokrasidir. Çocukların gerçek bayram sevinci ve 84 milyonun kendi yazgısını özgürce belirleyen egemen halk olma kıvancı ile şenlenen demokratik Türkiye’ye duyduğumuz özlem ve umutla, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız bir kere daha milletimize, Türk ve dünya çocuklarına kutlu olsun. 23 Nisanlar hep var olsun!
Mehmet Çardak
Araştırmacı / Yazar
m-cardak@windowslive.com
- Mezhepsel Önyargılar - 1 Şubat 2023
- Hasta Hakları ve Sağlıkta Dönüşüm - 25 Ocak 2023
- Liyakatli Gümrükçüler - 18 Ocak 2023
- Cumhuriyet Nerede? - 11 Ocak 2023
- Türkiye’de Emekli Yoksulluğu - 4 Ocak 2023
- CHP’de Parti içi Demokrasi - 28 Aralık 2022
- VERGİDE BAĞIŞ SİSTEMİ - 21 Aralık 2022
- AB Türkiye Raporu - 14 Aralık 2022
- Yağmurdan Kaçarken Doluya Tutulmak - 7 Aralık 2022
- Suriyeliler Davullarla, Zurnalarla Ülkelerine Geri Dönecekler - 30 Kasım 2022