Anasayfa / Manşet / SAMANDAĞ EĞİTİM-SEN: HAKSIZLIĞA, HUKUKSUZLUĞA, KEYFİLİĞE BOYUN EĞMEYECEĞİZ!

SAMANDAĞ EĞİTİM-SEN: HAKSIZLIĞA, HUKUKSUZLUĞA, KEYFİLİĞE BOYUN EĞMEYECEĞİZ!

Samandağ Eğitim Sen Şube Yönetimi; Millî Eğitim Bakanlığı’nın yönetmeliğe aykırı biçimde sınıf kapatma ve sınıf birleştirme uygulamalarına ve norm kadro işkencesine karşı “Haksızlığa, Hukuksuzluğa, Keyfiliğe Boyun Eğmeyeceğiz!” şiarıyla Samandağ İlçe Milli Eğitim binası önünde basın açıklaması yaparak tepkisini gösterdi.

Samandağ Eğitim Sen Şubesi adına Basın Açıklamasını okuyan Hüseyin Ali Atar şu ifadelere yer verdi:

Bakanlık keyfilikte sınır tanımıyor!

“Bir ülkede bir iktidar ve bağlı bakanlıklar ile kurum ve kuruluşlar, kendi koydukları kuralı, yönetmeliği tek taraflı olarak yok saymayı, çiğnemeyi kendilerine hak görüyor ve keyfilikte sınır tanımıyor ise; emekçiye düşen tek ve zorunlu görev, bir hak olarak direnmektir. Bir bütün ve örgütlü olarak direnmek.

DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ!

Hiçbir insan-emekçi durup dururken alanı mesken edinmez. Onu buna mecbur kılan mutlaka ve mutlaka ya bir haksızlık ya bir hukuksuzluk veya keyfilik vardır.

İşte bugün bizi burada bulunmaya mecbur eden şey budur: Millî Eğitim Bakanlığının, kendi koyduğu kuralı, yönetmeliği dahi çiğneyerek belirlediği ve eğitim emekçisine dayattığı norm kadro işkencesidir. Daha önce yılda 1 defa güncellenen norm kadro ucubeliğinin, keyfi ve fiili olarak her ay olacak şekilde güncellenmesidir.

Yine buna bağlı ve keyfi olarak öğrenci sayısı 20’nin altına düşen sınıfların kapatılması-birleştirilmesidir. Bu konuda yönetmeliğe göre hareket eden il-ilçe ve okul müdürlüklerinin tespitlerinin ciddiye alınmaması ve ısrarla onaylanmamasıdır.

Yönetmelikte ısrar eden müdürlere sözlü talimat ile ve kurumsal hiyerarşiyi hiçe sayarak yönetmeliği yok saymaları yönünde “bugün şu saate kadar yaptın yaptın” tehdidi ile dayatma yapılmasıdır.

Buna bağlı olarak dönem içinde sınıfların kapatılması, öğretmenin öğrencisinden, öğrencinin öğretmeninden koparılmasıdır. Keyfiliğin ve hukuksuzluğun vardığı boyutun kendisidir.

KEYFİLİĞE BOYUN EĞMEYECEĞİZ!

Özellikle deprem bölgesi olan yerelimizde, yaşanan bunca acıya ve yıkıma rağmen, eğitim emekçisinin ne barınma, ne ulaşım, ne geçim ne de insanca yaşam sorununu gündemine dahi almayan; öğrencinin barınma, beslenme, ulaşım hatta okul sorununu görmezden gelen bakanlığın, işi gücü bırakıp, kendi koyduğu kuralı, yönetmeliği çiğneyerek, norm kadro ucubeliği adı altında eğitim emekçisini, öğrenciyi, veliyi , yetkilerini elinden alarak elini kolunu bağladığı  yerel idareciler ile karşı karşıya getirme uğraşını temel iş edinmesi, bir ülkenin  geleceğinin inşa edileceği eğitim alanındaki çürümenin, akıl yitiminin ya da daha doğru bir ifade ile iradi tercihinin açık ilanıdır.

Bu alanda ve her alanda hep söylediğimiz üzere; eğer bir yerde bir erk kendi koyduğu kuralı dahi çiğneyecek bir keyfiliği kendine hak görüyor ve bunun üzerinden bir icraata girişiyor ise, bakacağımız ilk şey hangi sınıfa hizmet ettiğidir.

Şayet emek safında ise hata yapıyordur ve uyarmalıyız. Yok sermayenin güdümünde ise, sınıfının gereğini yapıyordur, yani bir bakıma ona yüklenen işi yapıyordur diyerek bizler de sınıfımızın gereğini yapmalıyız: Direnmek direnmek direnmek…

DİRENE DİRENE KAZACNACAĞIZ!

Sorunumuzun farkına varmadan sorunumuzu sahiplenemeyiz. Sorunumuzu sahiplenmeden gücümüzü birleştiremeyiz, haklılığımızı duyuramayız. Örgütlenmeden gücümüzü birleştiremeyiz.

İşte bu alanda ve her alanda hep haykırdığımız ve fakat her nedense aynı sınıfın, aynı sorunu farklı zamanlarda yaşayan ve yaşayacak olan emek cephesinin evlatlarından buna gereken yanıtı alamadığımız “susma sustukça sıra sana gelecek”, “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganlarının bize öğrettiği şey budur.

SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK!

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!

Üretiyor fakat yönetemiyorsak, emekçi, haklı fakat kazanamıyorsak nedeni budur. Milyonlar olmamıza rağmen, bir avuç asalak sermaye öyle istiyor diye, bunca haksızlığın, hukuksuzluğun, keyfiliğin bize reva görülmesinin nedeni budur.

Ve ne yazık ki bunu tersine çevirmenin tek yolu yine o iki sloganda saklı: “susma sustukça sıra sana gelecek”, “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz”. Direnen ve haklı olan emekçiyi zafere götürecek yegâne yol budur.

DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ!

Eğer bunu yaratmayı başaramaz ve “her koyun kendi bacağından asılır, bana dokunmayan yılan bin yaşasın” aklı ile bundan imtina eder isek; her alanda olduğu gibi eğitim alanında da bedelini fazlasıyla ödediğimiz iş güvencesi ile kadrolu istihdam tarih olacak. Resen atamalar ve adı konmamış sürgünler sıradanlaşacak. Eğitim bir hak olmaktan çıkacak. Bu alanda gerici kadrolaşmanın ve özelleştirmenin önü alabildiğine pervasızca açılacak.

Öğretmenlik mesleği, yozlaşmanın ve yozlaştırmanın en etkili aracı olacak ve koskoca bir ülkenin ve toplumun geleceği sadece ve sadece bir avuç asalak sermayenin ihtiyaçları gözetilerek yeniden ve biat temelli kurgulanacak. Çoktan başladı bile…

Bunlara dur diyebilmek için belki de önce şu soruya cevap vermemiz gerekecek: Onlar; bir avuç asalak sermayenin kendilerine biçtiği rolü layığı ile ve kendi sınıfları gereği oynuyor, ya biz milyonlar.

Örgütlenmek ve örgütlü mücadele dışında bir seçeneğimiz yok. İtiraz etmek ve sorun şimdilik doğrudan bizi etkilemiyor görünse bile direnene omuz vererek direnmek dışında bir seçeneğimiz yok.

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ!

Her alanda olduğu gibi eğitim alanında da taleplerimizi yaşamsal kılmanın başka bir yolu yok.

Norm kadro işkencesini sona erdirmenin, kapatılan sınıfları tekrar açtırmanın, resen atama tehdidini sona erdirmenin, birleştirilen sınıfları eski haline getirmenin ve özellikle deprem bölgesinde bunca yıkım gören ve hala sahipsiz olan öğretmeni öğrencisi ile öğrenciyi öğretmeni ile tekrar buluşturmanın, hakkımız olan ve vergilerimizin karşılığı olarak talep ettiğimiz okullarımıza kavuşmanın, mesleki itibarımızın korunmasının ve vesilesi ile bu ülkenin geleceğini , çocuklarımızı güvence altına almanın  başka yolu yok, yok, yok.

Bu vesile ile ve öncelikli olarak sorunu birinci derecede yaşayan eğitim emekçisi dostlarımızı, ardından öğrenci ve velilerimizi, halkımızı sorunlarına sahip çıkmaya ve hiçbir bahaneye sığınmadan dayanışma ile haklı mücadelemizi büyütmeye davet ediyoruz. İlgililere ve Halkımıza saygılarımızla. “

Haber: Erdal YILMAZÇELİK

 

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir