Samandağ Ziraat Odası Başkanı Selim Kamacı: Tarımsal Sanayi Yatırımının Envanteri Çıkarılmalı!
Hatay’ın Samandağ Ziraat Odası Başkanı Selim Kamacı, Tarımsal Sanayi Yatırım Envanterin Çıkarılması gerektiğini savundu.
Başkan Selim Kamacı, Üreticinin Dünya Pazarında Yer Alması İçin Devlet Planlamasının Zorunlu olduğunu söyledi.
Samandağ Ziraat Odası Başkanı Selim Kamacı ile 2024 Yılının üretim sorunlarını ve 2025 yılında üreticinin durumunu konuştuk.
Selim Kamacı açıklamalarında, “Önemli konulardan birisinin çiftçinin depremle birlikte önemli kaybı olduğunu ve Devletin bu zararı karşılamakta yetersiz kaldığını ve bu durum üretimi yansımıştır” dedi.
DSİ’nin çiftçiden kullanmadığı su parasını ve arkasından su için fahiş fiyatlar ödediğinin altını çizen Başkan Selim Kamacı, Belediyelerin önceliği olmayan yatırımları ertelenmesini istedi.
Hibe destek programları gerçek üreticilere verilmesini ve yürürlükte olan 1163 sayılı kooperatifler yasasının üreticiler lehine yeniden düzenlenmesine dikkat çeken Selim Kamacı, Tarımsal sanayi yatırımlarının envanterinin mutlaka çıkarılmabı gerektiğini dile getirdi.
Selim Kamacı açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Tarımsal arazilerin ve verimli arazilerin korunması ve betonarme yapılar yapılmamalıdır. Hatay topraklarının yabancılara satışlarının durdurulmasını istedi. Suriye ticaret ve transit geçiş kapısının tekrar açılması çiftçilerin talebidir. Tarımda Sivil Örgütlenme modelinin geliştirilmesi ve çiftçi tek merkez ile sorunlarını çözmelidir. Hatay ilinin ve ülkenin plansızlıktan, pazardan ve bahçelere bakılmadığından ülkenin 2 milyar lira zarara uğramıştır. Üreticinin zarar etmemesi için konsantre meyve fabrikaları, soğuk hava depoları, salça fabrikaları, paketleme tesisleri, et ve süt üretme fabrikaları gibi çiftçinin satabileceği, ürünün korunması ve daha sonra satılması için gereklidir.”
SELAM KAMACI (SAMANDAĞ ZİRAAT ODASI BAŞKANI)
Açıklamalarında, “Depremin Yaraları Sarılmadı” vurgusu yapan Selim Kamacı şöyle konuştu:
“2024 Yılını değerlendirirken, 6 Şubat depremini yaşadık ama şimdi bir toparlanma sürecine girdik. 2024 Yılının narenciye rekoltesinin düşürülmesinin nedeni, 2023 yılındaki depremin etkisi olduğunu düşünüyorum. Narenciye Samandağ ilçemizde %75 oranında düşmüş vaziyettedir. Fiyatlar iyi ama rekolte iyi değildi. Zeytin rekoltesi iyi ama fiyatlar konusunda sıkıntımız var ve daha oturmuş bir fiyat yoktur. İhracatın açılmasıyla zeytin konusunda iyi bir duruma geleceğimizi düşünüyorum. Bizim ürünlerinden birisi de seracılıktır, şu anda Samandağ biberi ve domates seracılığı mevcuttur. Seralar konusunda çalışkan çiftçimiz kendine yetebilecek duruma geldiler. Seralarımızın ürettiğimiz malları pazarlamacı alıyor ve seralar aktif çalışmaktadır. Bizim stratejik olarak maydanoz var, bu sıralar çıkmakta, diğer bölgelerde kar yağmaya başlayınca bizim bölgemizden maydanoz sevkiyatı gerçekleşir.
Bizim Sorunlarımızın Çözülmesi İçin Devletin Elini Uzatması Gerekir.
2024 Yılında Samandağ açısından çiftçilerimiz hangi sorunlarla karşılaşmışsa, biz de aynı sorunları yaşadık. Çiftçi elektrik, mazot ve işçi ücretlerinin yüksek olmasından kaynaklı zorlukları yaşıyor, çiftçi para kazanamadığı için bu zorlukları aşamıyor. Bunun çözüme ya girdi fiyatları düşürülecek ya da çiftçiyi desteklenirse bu sorun çözülür.
Bizim ilçemiz açısından ağaçta ve tarla üretelim, satalım mantığından çıkmamız lazım, yani ben bir narenciye ürettiğimde arz, talep ile tüccar ekseninde düşünmeliyiz. Ürünümüzü birkaç ayda satmaz isek ya ağaçta, ya yere dökülüyor. Bizim düşüncemiz şudur: Satabildiklerimizi satalım ve geriye kalanını da katma değer yaratan ürüne dönüştürelim, biz 12 ay satabileceğimiz konsantrasyon dönüştürme, paketlemeye alma, bunların haricinde üç ay saklayabileceğimiz soğuk hava depolarının oluşturulması ile birlikte oda olarak zararın çok asgariye indirecek düşüncesi taşıyan taraftayız. Bu sadece narenciye değil, zeytin gibi ürünlerde de butik çalışmalarda başarıya ulaştık ve bunu üreticimize anlatmaya çalışıyoruz. Ancak, burada biz üreticiler ekonomik olarak kısıtlı, ayrıca karar alacak durumda değiliz. Devletin devreye girmesi gerekir. Biz Samandağ ilçesinde ürünlerimiz çok yelpazeli bunları katma değerli ürüne dönüştürme konusunda işletme açmamız gerekir. Devletin ya da belediyenin bize orta ölçekli sanayi bölgesi tahsis etmesini bekliyoruz. 20 Senedir bu talebimiz var ama hiç kimseye bunu anlatamadık. Mübala etmiyorum, bu atıklardan 3 milyar kaybımız var. Biz bunu Türkiye ekonomisine kazandırmak istiyoruz. Lütfen bizi ciddiye alın. Üniversitelerle çalışmaya hazırız, yeni, yeni ürünler içinde çalışmalarımız vardır.
Böyle Giderse 2025 Yılında da Aynı Sorunları Yaşayacağız.
2024 Yılını sıkıntılarını yaşadık, böyle sürerse 2025 yılında değişecek bir şeyi göremiyoruz. Bir yere varılması mümkün görünmüyor, hadi mandalinada rekolte düşük, hadi rekolte yüksek olduğunda da fiyat düşecektir. Bizim bu konularda önlemimizi almamız lazım, yani hükümetin üretici ve tüketicinin korunması anlamında meyve ağaçta iken, satılırken ve pazara ulaşıncaya kadar bir takibin yapılması gerekiyor. Bakın bu durum hem tüketicinin korunması, hem üreticinin korunması çok önemlidir, zira üretici tüccara sattığı malanı kaç paraya sattığını bilmiyor, çok düşük paraya satıyor. Bizim ürünümüz İstanbul’a ulaşınca on kat, yirmi kata satılıyor. Devlet bu tür stratejik ürünün takibini yapması gerekir. Bunların haricinde bütün dünya sağlıklı gıdayı önemsiyor, sağlıklı gıdaya ulaşmak için elinden geleni yapıyor, biz bunu doğal katma değerli ürün olarak piyasaya sürer ve fırsata dönüştürebiliriz. Bu şekliyle dünya pazarlarında yerimizi daha iyi alabiliriz.
Samandağ ve Ülke Genelinde Bir Disiplin içinde, Kayıt Dışının Olmadığı Planlama Olması Gerektiğini Düşünüyor.
Bizim Samandağ ilçesinde fidancılık yapılmaktadır, şu andaki durumu ise ürettiği malı satamaz hale gelmiştir. Nedeni çok açıktır, fidancımız ülke ve diğer ülkelerdeki fidanın arz-talep meselesini bilmemektedir. Fidancının istatistik elde edebilmesi için devletin desteğine ihtiyacı var, ihracatçı ülke ve dünya genelinde üretim ve tüketim, aynı zamanda rekolte dünya da nedir gibi bilgilere sahip olursa kendini ona göre ayarlar ve piyasaya girer. Türkiye İhracatçılar Birliği var, İhracatçılar Meclisi var, bu tür verileri alamıyorlar. Örnek verirsek, İspanya’daki, en yakın rakibimiz Yunanistan’dan zeytin yağı konusunu değerlendirelim; Biz zeytin üretiyoruz, yanında zeytin yağıda üretiyoruz, ancak biz dışarlarda rekabet edecek duruma gelebilmemiz için karşı tarafın ne rekoltede ürettiğini bilmemiz lazımdır. Bizim genel anlamda ne miktarda ürettiğimizi bilmemiz gerekir, bunları ancak devlet sağlayabilir. Bunları üretici sağlayamaz. Desteğe geldiğimizde, bazı desteklerin yanlış yapıldığını düşünüyorum. Hatta aşırı derece de bir sarfiyat söz konusudur. Şimdi yüzde elli hibelerden bahsediliyor, yüzde elli hibeyi alabilmesi için üreticinin cebinde diğer yüzde ellisi olmazı gerekir, küçük çiftçiye yani parası olmayana yansımıyor. Büyük imkanları olana yansıyor ve fabrikası olan bu hibelerden ikinci fabrikayı kuruyor. Çiftçi o zaman fabrikaya mecbur kalıyor. Devletin 1163 sayılı kooperatif yasasını değiştirmesi gerekir. 1960 Yıllarında kurulmuş ve tüzükleri hiçbir şekilde değişmemiş, her yedi kişi bir araya geliyor, devletten destek amaçlı ve bunlar üretim amaçlı da kurulmuyor. Bunun için 1163 sayılı kooperatif yasasını sahiplenecek üyelerin lehine değiştirilmesini istiyoruz. Devletin bu kooperatifleri araştırmadan, daha sonra başarısız olmasının nedenlerini de araştırması gerekmiyor mu? Türkiye’de on binlerce atıl kooperatif var, bunları kapatılması gerekir, daha işlevsel hale dönüştürülmesi lazımdır.
Sivil Toplum Modeli Bizim İçin En Uygun Modeldir.
Bizim oda olarak çalıştığımız tarımda Sivil Toplum Modeli bir örgütlenmesinin gerektiğini düşünüyorum. Bir yanda Tarım Bakanlığı, diğer yanda ürün sağlayabilecek, çiftçisine imkan sağlayacak, kredi verebilecek güce gelecek bir Sivil Örgütlenme modelinin olması gerektiğini ve bunu özellikle istiyoruz. Yani biz devletin üzerinden yük almak istiyoruz. Bu durumda Sivil Toplum Modelinde çiftçi bir yerle muhatap olacak, bir yerle gidip, gelecek, oradaki bütün işlerini bir yerden çözecektir. Şimdi düşünün, çiftçi ziraat odasına kayıt olmak zorunda kalır, çiftçi birliğe kayıt olmak zorunda kalır, çiftçi yerel kooperatifine üye olmak durumunda kalır, tarım müdürlüğüne gidip CKS için para öder, ziraat bankasına gidip faiz öder, devlete katma değer öder. Çiftçinin geliri nedir ki bu kadar cebinden para çıksın! Çiftçiyi bürokrasi altında ezilmesine karşı, çiftçi bir çatı altında toplansın ve bütün sorunlarını burada çözsün.”
HÜSEYİN GÜLER