TİP Başkanı Erkan Baş İyi Parti’ye yüklendi: Muhalefete Trafik Polisliği yapacağınıza, kendisini AKP’ye satmayacak vekil bulun!
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde düzenlediği basın toplantısında, “İYİ Parti’nin muhalefet içinde kendisini trafik polisi yerine koyduğunu” dile getirerek “Başınızı elinizin arasına koyun, 3 kuruş paraya kendisini AKP’ye satmayacak vekil bulun” ifadelerini kullandı.
Gezi Davası’ndan aldığı hapis cezası gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği “Hak İhlali” kararına rağmen hukuksuz biçimde cezaevinde tutulan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay ve diğer Gezi tutukluları için başlattığı Özgürlük Yürüyüşü’nü 28 Ekim’de sonlandıran Genel Başkan Erkan Baş, TBMM’deki basın toplantılarına devam ediyor.
Erkan Baş, Meclis’te Dün düzenlediği basın toplantısında, Can Atalay’ın tahliye edilmemesi başta olmak üzere ülke ve dünya gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.
ADALETLE, YARGIYLA, HUKUKLA İLGİLİ BÜTÜN KONULAR DÖNÜP DOLAŞIP SARAY’DA BAĞLANIYOR
“Can Atalay’ı özgürlüğe kavuşturma mücadelesini, Hatay halkının hakkını alma güvencesi, yurttaşların seçme ve seçilme hakkının güvencesi olarak görüyoruz” diyen TİP Genel Başkanı Erkan Baş, şunları söyledi:
“Türkiye’de pek çok yerde Adalet Sarayları var ama Türkiye’de adalet namına Saray’dan başka bir şey yok. Adaletle ilgili, yargıyla ilgili, hukukla ilgili bütün konular dönüyor dolaşıyor Saray’da bağlanıyor. Ortada çok açık Anayasa hükümleri, AYM kararları ve özel olarak bu konuya ilişkin karar olmasına rağmen görüyoruz ki, Can yoldaşımızı bir gün daha içeride tutabilmek için resmen ülkenin yargı makamlarına taklalar attıran bir iktidarla karşı karşıyayız. Hakimler, mahkemeler, üyeler belli ki karanlık odakların güç savaşına çanak tutuyorlar. ‘Bıraksak mı, bırakmasak mı’ diye sürekli birbirlerine bırakıyorlar ve daha önce söylediğimiz gibi, Türkiye’de bir kez daha bir paralel yargının ortaya çıktığı gerçeğiyle Can Atalay davası örneğinde karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
‘CAN BİR GÜN DAHA ESİR KALSIN, HATAY HALKI CEZALANDIRILSIN DİYE ESİR TUTUYORLAR’
AYM açık bir hüküm veriyor, Türkiye’de Anayasa bu konuda çok net, AYM kararlarının tüm organlar için, tüm yurttaşlar için bağlayıcı olduğu kesin hükmü var ama başka bir mahkemenin savcısı çıkıyor diyor ki, ‘AYM yorum yapmış, Can Atalay serbest bırakılmasın’. Bakın, bunun adı hukuk değil. Bu, oyun değil. Bu iş oyuncak değil. Herkes kendine gelecek. Bu ülkede bir Anayasa varsa, bu ülkede AYM varsa Can Atalay derhal serbest bırakılmalıdır, derhal!
Resmen Can yoldaşımızın bir gün daha fazla rehin kalsın, bu iş uzasın, onların iradesine karşı teslim olmadığı, baş kaldırdığı için Hatay halkı cezalandırılsın diye Can Atalay’ı esir tutmaya çalışıyorlar. Yeter! Sizin acizliğinizin, çaresizliğinizin cezasını bu ülkedeki milyonlarca yurttaş çekemez. Bu paralel yargı uygulamalarına son verin. Daha önce dinlemediniz, bu ülkenin başına neler geldiğini hep birlikte gördük. Aynı paralel yargı uygulamaları devam ediyor.
KURTULMUŞ’A DÜŞEN, ‘VEKİLİMİZ NEDEN HALA CEZAEVİNDE TUTULUYOR’ DİYE SORMAKTIR
Buradan AYM’ye çağrı yapıyorum, TBMM Başkanlığı’na çağrı yapıyorum. Sayın Numan Kurtulmuş, AYM Can Atalay ile ilgili aldığı tahliye kararını size iletmedi mi? AYM’nin Resmi Gazete’de yayımlanan kararının altında TBMM’ye Hatay Milletvekilinin serbest bırakılması gerektiği kararı iletilmiştir. Şu anda Numan Kurtulmuş’a düşen şey Anayasa Mahkemesi’ne ‘Bizim milletvekilimiz neden hala cezaevinde tutuluyor’ diye sormaktır. AYM, kendi aldığı kararların uygulanmadığını görmek ve bunun yeni bir ihlal anlamına geldiğini saptamak durumundadır. Can Atalay derhal tahliye edilmelidir.”
AYM’NİN DEZENFORMASYON YASASINI İPTAL ETMESİNİ BEKLİYORUZ
Konuşmasında, gazeteci Tolga Şardan’ın gözaltına alınmasına ve AYM’nin görüşeceği “Sansür Yasası”na da değinen Erkan Baş, şunları dile getirdi:
“Benzer bir vaka ile yine karşı karşıyayız. Şu anda gazeteci arkadaşlarımız AYM’nin önündeler. Neden? Sözde ‘Dezenformasyon Yasası’ymış, iktidarın hoşuna gitmeyenleri yazan herkesin hapse atılabileceği bir yasayı çıkarttılar. Örneğini gördük, gazeteci deyince herkesin aklına gelen isimlerden biri olan Tolga Şardan, yalnızca yaptığı bir haber dolayısıyla hukuksuzca tutuklanarak cezaevine gönderildi, AYM’nin o maddenin iptaliyle ilgili görüşme yapacağı duyurulunca Tolga Şardan serbest bırakıldı.
Ülkede yargının, hukuk sisteminin, adaletin geldiği noktaya bakın. Bu kadar hukuksuzluğun, bu kadar adaletsizliğin olduğu yerde ‘Ben iktidarım bu ülkede hüküm sürerim’ diye düşünenlerin gerçekten aklına şaşmak lazım. Biz, AYM’nin bugün Tolga Şardan örneğinde gördüğümüz o ‘dezenformasyon yasası’nı iptal etmesini bekliyoruz.
Bu vesileyle buradan, bugün yanında olamadığımız gazeteci dostumuz Barış Pehlivan’a da sevgilerimizi selamlarımızı iletmek istiyorum. Adalet, basın özgürlüğü ve hukuk, Barış ve tüm gazeteci dostlarımızın hakkıdır.”
SARAY REJİMİ’NE KARŞI MÜCADELEYİ YÜKSELTMEK İSTEYEN HERKESİN BAŞARILI OLMASINI İSTERİZ
AKP’nin hala iktidarda olmasının, muhalefetin çeşitli unsurlarının eksiklerinin ve hatalarının acı bir sonucu olduğunu kaydeden Erkan Baş, seçimlerin ardından muhalefet içinde süren özeleştiri sürecine ilişkin ise şunları kaydetti:
“Türkiye İşçi Partisi olarak, seçimlerin hemen ardından önce yurttaşlarımızla, katılmak isteyen her yurttaşımızla çeşitli değerlendirmeler yaptık. Türkiye’de muhalefetin de benzer bir tartışma sürecinde olduğunu görüyoruz. En azından bu durum gelecek açısından umut vericidir. Muhalefetin önemli bir bölümü, kendi iç tartışmalarını, kabul edelim ki belirli bir olgunlukla sürdürüyor.
Bu noktada, önce geçtiğimiz günlerde kongrelerini tamamlayan HEDEP ve CHP’nin yeni yönetimlerini tebrik ediyor, üyeleri tarafından yeni görevler yeni sorumluluklar verilen Sayın Tuncer Bakırhan, sayın Tülay Hatimoğulları ve Sayın Özgür Özel’e bu görevlerinde başarılar diliyorum. Saray Rejimi’ne karşı mücadeleyi yükseltmek isteyen herkesin başarılı olmasını bizim de isteğimiz, arzumuz, beklentimizdir. Saray Rejimi’ne karşı sürdürülecek her mücadelede yan yana, omuz omuza durmaktan hiç tereddüt etmeyeceğiz.
İKTİDARIN MUHALEFETİ DİZAYN ETME ÇABASINA KARŞI UYANIK OLMAK GEREK
Ama bu muhalefetin bize göre olgun biçimde devam eden tartışmaları, yenilenmesi, eksiklerini saptaması sürecine ilişkin burada tüm kamuoyuyla, tüm yurttaşlarımızla bir uyarımızı da paylaşmak istiyoruz. Seçimler bitti, Saray pek çok hukuksuzlukla, devlet olanaklarını kullanarak hileyle, çeşitli yollarla seçimi kazandı ve muhalefette oluşan bu yenilmişlik duygusunu, muhalefeti destekleyen seçmende oluşan umutsuzluğu muhalefetin tartışması gereklidir. Muhalefetin bu konuda bir muhasebe çıkartması doğrudur, ihtiyaçtır. Yenilenmesi kesinlikle gerekmektedir fakat iktidarın bunu kullanarak muhalefeti dizayn etme çabalarına karşı da aynı derecede uyanık bir yaklaşım içinde olmak zorunludur.
Açık söyleyeceğim, geldiğimiz aşamada yurttaşlarının mı Saray’ın mı yanında olacağına henüz karar verememiş, ‘yurttaşa mı Saray’a mı muhalefet etsek bizim için daha iyi olur’ diye düşünen birtakım odakların, ilk günden beri muhalefetin ihtiyaç duyduğu tartışmayı manipüle etmeye, o tartışmadan kendi kişisel çıkarlarına uygun sonuçlar çıkarma çabalarını dikkatle izliyoruz. Tekrar ediyorum, partilerin iç tartışmaları gereklidir, önemlidir ve kesinlikle çok değerlidir. Ekliyorum, farklı siyasi partilerin birbirine dönük eleştirileri elbette olacaktır. Bize göre bu da demokratik siyasetin vazgeçilmez ögelerinden biridir, fakat bin bir eşitsizlikle, baskıyla, devlet olanaklarını kullanarak elde ettiği seçim galibiyetinden sonra yurttaşın moral bozukluğunu da kullanarak muhalefeti istediği gibi şekillendirmeye çalışan Saray iktidarının da dimdik karşısında duracağız.
KILIÇDAROĞLU VE AKŞENER’E: ‘BİRBİRİNİZİN DEĞİL, BU HALKIN HANÇERLENDİĞİNİ GÖRÜN’
Bu kapsamda Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘hançer’ vurgusunu da buna Meral Akşener’in verdiği ‘Ben sırttan değil gırtlaktan, kalpten hançerlerim’ sözünü de çok vahim buluyoruz. Hançer arayanlar birbirlerinin kalbine, sırtına bakmasın. Emekçinin, emeklinin, öğrencinin, yoksulun, kadının bu ülkenin halkının hançerlendiği gerçeğini görsün. Bu memlekette yurttaş kirasını ödeyemiyor, öğrencilerin devlet yurtlarında hayatlarını kaybediyor, Anayasa Mahkemesinin kararları işlenmiyor, Anayasa ayaklar altına alınmış, halkımızın deyimiyle ‘Millet aç’, bunlar birbiriyle uğraşıyor. Bu kabul edilebilir değil.
MUHALEFETE POLİSLİK YAPACAĞINIZA, KENDİSİNİ AKP’YE SATMAYACAK VEKİL BULUN
Eğer geçmişe dönük bakacaksak, geçmiş seçimde ‘stratejik oy’ manipülasyonu ile milyonlarca yurttaşın siyasi iradesini gasp etmeye çalıştılar. TİP’e oy verilmemesi için özel çabalar harcandığını biliyoruz. Şimdi o ‘stratejik oy’ manipülasyonlarıyla seçilen bir İYİ Parti vekilinin AKP’ye geçişini utançla izliyoruz. İYİ Parti’nin muhalefet içinde kendisini trafik polisi yerine koyup bu muhalefete ayar verme çabalarını yurttaşın takdirine sunuyoruz. Siz Türkiye’de kim sağ kim sol bunu belirleyip solculara akıl vermeye çalışacağınıza, sözde muhalefet şovu yapacağınıza, bir başınızı elinizin arasına koyun, 3 kuruş paraya kendisini AKP’ye satmayacak vekil bulun kendinize.
SOL SİYASETİN GÜÇLENMESİNDEN RAHATSIZ OLANLAR AKP’NİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRER
Yurttaşların bu Saray iktidarından bir an önce kurtulma arzusunu bulandıracak her tür tartışmayı yanlış buluyoruz. Şunu da söyleyeyim, seçimden önce de dediğimiz buydu, Türkiye’de bu iktidardan kurtulmanın yolu solun güçlenmesidir, sol değerlerin kuvvetlenmesidir, yurttaşın siyaset yapabileceği, kendisini temsil edebileceği siyaset mekanizmalarının oluşmasıdır. Elbette ki bu seçim yenilgisinden sonra iktidara benzeyerek iktidarı değiştirme stratejisinin çöktüğü, iktidarın tam karşı kutbunda, halkın aklını, yüreğini temsil eden, halkın içinde olabileceği, sol siyasetin güçlenmesinin önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Bundan rahatsız olanlar AKP’nin ekmeğine yağ sürerler.
Türkiye İşçi Partisi olarak, bu ülkede yeni umudu,erdemli siyaseti temsil eden sosyalistler olarak konuşuyoruz. Odaklandığımız nokta bir bütün olarak bu düzen siyasetinin artık sona ermesidir. Biz artık kimin hangi masaya oturup kalktığıyla veya Saray’ın bahçesine taşıdığı, taşımaya çalıştığı ile ilgilenmiyoruz. Milyonlar açken, gençler ölümlü burun buruna yaşıyorken, işçiler iş bulamaz, iş bulduğunda yaşayamaz haldeyken, koltuklar, masalar, sandalyeler değil esas gündem budur.
ÇOK FAZLA İLİ VE İLÇEYİ, SOSYALİST BELEDİYECİLİK ANLAYIŞIYLA BULUŞTURMAK İÇİN HAZIRLANIYORUZ
Biz bu gündemlerle çalışıyoruz. Türkiye’de yurttaşların artık güçlü bir sosyalist muhalefeti, gerçek bir alternatifi vardır. Hep beraber önümüzdeki yerel seçim süreçlerine görecek biçimde bunu güçlendirmeye çalışacağız. Türkiye İşçi Partisi’nin gündemi ülkedeki gerçek sorunlardır ve yerel seçimlerde ülkedeki sosyalistleri bugüne kadar olduğundan çok daha fazla ili, ilçeyi sosyalist, halkçı, toplumcu bir belediyecilik anlayışıyla buluşturmak için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz.”
ZEREN ERTAŞ’LARA, ENES KARA’LARA SAHİP ÇIKAMIYORLARSA BUNUN HESABINI VERECEKLER
Basın toplantısının devamında KYK yurtlarında yaşanan asansör faciaları, iktidarın yeni kentsel dönüşüm düzenlemesi ve Filistin meselesine değinen Erkan Baş’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Değerli yurttaşlar, yine bir KYK yurdu, yine bir asansör faciası. İkinci haftada beşinci adına kaza denilen katliamla karşı karşıyayız. İki hafta içerisinde 5 ayrı yerde böyle bir facia meydana geliyorsa bu ülkeyi yöneten anlayışta akıl, mantık, vicdan aramak mümkün mü? Ya da bunu ‘kaza’ diye açıklayana akıl, vicdan atfetmek mümkün mü?
İçim acıyarak okudum, öğrenci arkadaşlarımız onlarca kez şikâyet etmişler, internette bile çeşitli yerlere yazmışlar seslerini duyurmak için. Kimsenin ‘bilmedik, duymadık’ diyebileceği bir durum değil çünkü öğrenciler biliyor, söylüyor, anlatmaya çalışıyor, şikâyet ediyor. Ama bu rejimin umurunda değil. Zaten hemen, ‘biz sorumlu değiliz’ dediler. AKP iktidarında -tırnak içinde kullanarak söylüyorum- şöyle bir şey var ‘İyi olan, güzel olan ne varsa bunu Recep Tayyip Erdoğan yapmıştır, kötü olan ne varsa bu Allah’ın takdiridir’. Siyasal İslamcıların yönettiği Türkiye’nin özeti budur. Kimse de çıkıp biz işimizi yapamadık, biz sorumluyuz demez. Sorsanız, hepsi ahiretten, hesap vermekten korktuklarını anlatırlar. Biz bu işleri ahirete bırakmayacağız. Bu ülkede gencecik çocukların hayatlarıyla oynanıyorsa, Zeren Ertaş’lara, Enes Kara’lara sahip çıkamıyorlarsa bunun hesabını bu dünyada verecekler.
YAŞAM VE BARINMA HAKKINI MERKEZE ALMAYAN BİR KENT PLANI YURTTAŞA TOPLU MEZARLAR VADEDİYOR
Yine iktidarın suçlarından bir tanesi. Onlar ‘afet’ diyor ama esas olarak kötü yönetim anlayışının, kar amaçlı kentleşme politikalarının, beton ekonomisinin müteahhitleri zengin etme çabasının bir sonucu olarak yaşadığımız depremden sonra yine bunu bahane eden Saray Rejimi, afet riski altındaki alanların çözümüne dair bir düzenleme yapacağını kamuoyu ile paylaştı. ‘Olağanüstü durumlar olağanüstü tedbirler gerektirir’ gibi süslü cümlelerle 6 Şubat depremi de tıpkı 15 Temmuz’a ‘Allah’ın bir lütfu’ dedikleri gibi, kendileri için daha fazla kazanabilecekleri bir ‘Allah’ın lütfu’ olarak gördüler. Yurttaşlar hayatlarını kaybetmiş, insanlar ailelerini, eşlerini, çocuklarını, akrabalarını, evlerini, iş yerlerini kaybetmiş; AKP’liler orada milyonlarca lira para görüyor. Gözleri dolar dolar dönmeye başlıyor ve burayı nasıl bir rant alanına çeviririz diye bir torba yasa getirdiler.
Daha önce de yapmışlardı, yaşam ve barınma hakkını merkeze almayan bir kent planını; barınmayı konut, konutu rant olarak gören bu anlayışı biz reddediyoruz. Bu bakış milyonlarca yurttaşa yalnızca toplu mezarlar vadediyor.
‘İnşaat sektörü krize girdi bunu nasıl kurtarırız’ deyince çareyi Kentsel Dönüşümde buldular. Teşviklerle, imkanlarla kentsel dönüşüm yerine rantsal dönüşüm gerçekleştiriyorlar. O müteahhitlerin bir kısmı, kar elde edemeyeceklerini anladıklarında çekip gittiler, binlerce yurttaş mağdur oldu. Hala davalar sürüyor.
BU KANUNİ DÜZENLEMENİN İPTALİ İÇİN TÜM MİLLETVEKİLLERİNİ GÖREVE ÇAĞIRIYORUM
Şimdi o çaresizliğe mahkum ettikleri vatandaşları iyice çaresizliğe itecekleri yeni bir düzenlemeyi dün itibarıyla Meclis’ten geçirdiler. Saray Rejimi yurttaşın evine çökmek için daha önce elektriği, suyu kesiyordu şimdi bir de kapıyı kırmayı eklediler. Kolluk marifetiyle girecekler, yurttaşın bir de kapısını kıracaklar. Bu kentsel dönüşüm sürecinin elbette bir de finansmana ihtiyacı vardı, o sebeple de Hazine’ye ait taşınmazları elden çıkarmayı kararlaştırmışlar. Mehmet Şimşek ve onun zihin dünyası, bu ülkeye ait ne varsa, tüm bu kaynakları satıp, savmak ve sermayeye peşkeş çekmek için ant içmiş insanlardır. Ekonominin tüm yükünü yurttaş çeksin, emekçiler çeksin; sefasını Mehmet Şimşek’in yol verdiği sermaye grupları, yabancı yatırımcılar sürsün.
Biz tekrar tekrar ifade ediyoruz. Devlet tüm yurttaşlara eşit, sağlıklı, güvenlikli yaşama koşullarında barınma hakkını sağlamakla yükümlüdür. Afetler ve kriz koşullarında kamu yararı gözetilmeli; oluşturulacak politikalarda özellikle bilim insanlarının, meslek odalarının, akademisyenlerin katılımıyla gerçekleştirilmelidir. Bu kanuni düzenlemenin iptali için tüm milletvekillerini göreve çağırıyorum.
AKP, FİLİSTİN MESELESİNİ İÇ POLİTİKA MALZEMESİ HALİNE GETİRDİ
Filistin hepimizin kanayan yarası ama her geçen gün insanlık adına daha büyük bir kanaya yaraya dönüşüyor. Genele ilişkin dünyanın gözü önünde bir katliam gerçekleştiriliyor ama özel olarak AKP iktidarı bu konuyu sadece bir iç politika malzemesi haline getirmiş ve hiçbir somut bir adım atmıyor.
Soruyoruz: Gazze’de her gün bir yenisine imza atılan insanlık suçlarının ardından bu kanunun acilen gözden geçirilmesi ve İsrail’le ilişkilerin kesilmesi gerekmiyor mu? Hemen her gün Türkiye-İsrail arasında ticaret gemileri gidip geliyor. Bu iki yüzlülüğü yurttaşın takdirine sunuyoruz. Acil talebimiz, yalnız bizlerin değil, Filistinli kardeşlerimizin de acil talebi, kınamayla yetinmeyin, İsrail’le bütün siyasi, askeri, ticari ilişkileri derhal sona erdirin, en azından askıya alın. Filistin’e destek böyle verilir.
MAMAK BELEDİYESİ İŞÇİLERİNE DESTEK
Geçtiğimiz Ağustos ayında Mamak Belediyesinde ücret ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebiyle mücadele eden, biri engelli beş işçi arkadaşımız ve işçilerin sözcülüğünü yapan Murat Kaplan işten çıkarılmıştı.
Buradan Murat Kaplan nezdinde tüm işçi arkadaşlarımızın mücadelesini destekliyoruz. Mamak Belediyesi emekçinin hakkını, hukukunu teslim etmekle yükümlüdür.”