TÖB-SEN Analiz raporunu yayınladı: AKP iktidarının temel amacının eğitimi dinselleştirmek ve eğitimi sermayeye açmak olduğu net gözükmektedir!
TÖB-SEN Yürütme Kurulu Başkanı Deniz Ezer yayınladıkları analiz raporunda, AKP iktidarının temel amacının eğitimi dinselleştirmek ve eğitimi sermayeye açmak olduğu net gözüktüğüne dikkat çekti.
TÖB-SEN Yürütme Kurulu Başkanı Deniz Ezer yayınladıkları analiz raporuna ilişkin yaptığı değerlendirmede şu görüşlere yer verdi:x
“Milli Eğitim Bakanlığı 29 Eylül 2023 tarihinde yayımladığı 2022/’23 eğitim öğretim yıl sonu örgün eğitim istatistikleri kitabı ve yönetmelik değişiklikleri 21 yıllık AKP iktidarının Eğitimde kalıcı yapısal sorunlar yarattığı ve bu sorunların ortadan kalkması bir yana daha da, derinleştiği sorunun çözümünü tartışmak yerine bakan değişiklikleriyle sorunların geliştirildiği net gözükmektedir. TÖBSEN olarak yayınlanan istatistik kitabında bulunan veriler üzerinden 2022-2023 yılı örgün eğitiminin değerlendirmesini yaptık ve basın yoluyla kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. MEB’in resmi verileri, bizlere AKP iktidarının temel amacının eğitimi dinselleştirmek ve eğitimi sermayeye açmak olduğu net gözükmektedir. Öyleki sayısal veriler bize kamusal eğitimin her geçen yıl daha çok tasfiye edilerek, özel okulların sürekli artış içinde olduğu ve kamuda da dini eğitim veren okulların teşvik edildiğini, eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleştirme uygulamalarının artarak yaygınlaştığını bütün yönleriyle ortaya koymaktadır. “
TÖB-SEN Başkanı Deniz Ezer yayınladıkları Analiz raporu şöyle:
2022-2023 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
ÖRGÜN EĞİTİM İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ
EKİM-2023
1
2022-2023 MEB ÖRGÜN EĞİTİM İSTATİSTİKLERİ VERİ ANALİZİ
Milli Eğitim Bakanlığı 29 Eylül 2023 tarihinde yayımladığı 2022/’23 eğitim öğretim yıl sonu örgün eğitim
istatistikleri kitabı ve yönetmelik değişiklikleri 21 yıllık AKP iktidarının Eğitimde kalıcı yapısal sorunlar
yaratttığı ve bu sorunların ortadan kalkması bir yana daha da, derinleştiği sorunun çözümünü tartışmak
yerine bakan değişiklikleriyle sorunların geliştirildiği net gözükmektedir.
Öncelikle belirtmek isteriz ki MEB bu istatistik veri kitabını hazırlarken DEPREM BÖLGESİ’ni yok
sayarak deprem olmamış gibi davranmıştır. Öyle ki deprem bölgesinde kaç okulun kaldığı, kaçının yıkıldığı
hakkında bir bilgi verilmemiştir.11 ili etkisi altına alan Deprem felaketinde kaç öğrenci ve öğretmenin vefat
ettiği konusunda net bir bilgi verilmemiştir. Yine deprem sonrası kaç öğretmenin tayin istediği, kaç
öğrencinin bu illerde kaldığı konusunda bilgi verilmemiştir. Dolayısıyla bu yönüyle eksik bir istatistik
kitabıdır.
TÖBSEN olarak yayımlanan istatistik kitabında bulunan veriler üzerinden 2022-2023 yılı örgün eğitiminin
değerlendirmesini yaptık.
MEB’in resmi verileri,bizlere AKP iktidarının temel amacının eğitimi dinselleştirmek ve eğitimi sermayeye
açmak olduğu net gözükmektedir. Öyleki sayısal veriler bize kamusal eğitimin her geçen yıl daha çok tasfiye
edilerek, özel okulların sürekli artış içinde olduğu ve kamuda da dini eğitim veren okulların teşvik
edildiğini, eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleştirme uygulamalarının artarak yaygınlaştığını bütün
yönleriyle ortaya koymaktadır.
Türkiye’de fiziksel yapı sorunu net biçimde kendini göstermektedir. Öğrenci sayısı artarken buna paralele
olarak artış göstermesi gereken okul ve derslik sayısı ihtiyaca cevap vermemektedir. Bunun sonucunda da çağın
çok gerisinde olan ikili eğitim, birleştirilmiş sınıf ve taşımalı eğitim uygulamaları sürmektedir. Okul ve derslik
sayısının az olması kalabalık sınıf sorununu yarattığı gibi bu durum sağlıksız bir eğitim sürecine neden
olmaktadır.
2022/2023 yılı itibariyle Örgün eğitimde:
Devlet okulu +Özel okul:17,5 milyon öğrenci
Devlet Okulu(60.734)(%81)+Özel Okul 14 bin 281 (yüzde 19):75019 okul
Devlet okullarında okuyan öğrenci sayısı 15 milyon 887 bin 296 (yüzde 80)
Özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 578 bin 233 (yüzde 8)
Açık öğretimde okuyan öğrenci sayısı ise 2 milyon 346 bin 654 (yüzde 12)’dir.
Devlet ve özel okullarda toplam 1 milyon 154 bin 343 öğretmen görev yapmaktadır.
Devlet Okullarında 968.306 öğretmen Özel okullarda 186.037 öğretmen çalışmaktadır.
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarak AKP iktidarı okul ve derslik konusunda hedeflenenin çok gerisinde
kalınmıştır.
*Öyleki devlet okullarında son on yılın en dikkat çekici özelliği
-ilkokulda okullaşma oranının yüzde 98,86’dan yüzde 93,85’e düşmesi,
-ortaokulda okullaşma oranının yüzde 93,09’dan yüzde 91,21’e gerilemesidir.
Ayrıca; okul dağılımlarında bölgesel eşitsizlikler net biçimde görülmektedir. Özellikle okul öncesi ve ilkokul
açısından Orta ve Doğu Karadeniz ,Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Okullaşma oranı açısından Türkiye
ortalamasının oldukça altındadır.
2
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE OKUL, ÖĞRENCİ, ÖĞRETMEN SAYISI VE OKULLAŞMA
ORANLARI
MEB verilerine göre, 4+4+4 uygulanmadan önce,
-2011-2012 eğitim öğretim yılında, 25 bin 172 okul öncesi eğitim kurumu ve bu
kurumlarda 1 milyon 59 bin öğrenci varken, 4+4+4 uygulamasının ilk yılında, okula
başlama yaşının 60-66 aya düşürülmesi nedeniyle, okul sayısı bin 616 azalışla 23 bin
556’ya, öğrenci sayısı ise 953 bine gerilemiştir.
-4+4+4 düzenlemesinin üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına ve MEB’in ‘okul öncesi eğitim
zorunlu olacak’ açıklamasına rağmen, 2022/’23 eğitim öğretim yılsonu verilerine göre,
resmi okul öncesi eğitim kurumu sayısı 26 bin 539 (6.300 resmi anaokulu, 20 bin 239
anasınıfı), öğrenci sayısı ise 1 milyon 681 bin 705’tir. 4+4+4 öncesinde (2011-2012 eğitim
öğretim yılı) resmi okul öncesi eğitim kurumu sayısı 25 bin 172 iken, aradan on yıl
geçmiş olmasına rağmen, okullaşma oranı oldukça az olmuştur.
– Öte yandan önemli bir not;Türkiye’de özel okul sayısının en çok olduğu eğitim
kademesi okul öncesi eğitimdir. 2022/’23 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle faaliyet
gösteren 14 bin 281 özel okulun 6 bin 528’i (yüzde 46’sı) özel okul öncesi eğitim
kurumudur.
ANALİZ:
1.Eğitim sürecinin en önemli kademelerinden birisi olan okul öncesi eğitimde Türkiye, OECD ülkeleri
içinde son sıradadır.
2.Anaokullarında ya da ana sınıflarında yeterli öğretmen, personel, pedagog ve sosyal hizmet uzmanı
bulunmaması okul öncesi eğitimin en önemli sorunlarının başında gelmektedir.Devlet okul öncesi eğitimi bir
yük olarak görmektedir.Yeni yönetmelik ile birlikte Milli Eğitim Bakanlığı KATKI PAYI’nı okul öncesi
eğitimde yasal hale getirerek yükü veli’ye bindirmiştir.Ekonomik kriz ile birlikte katkı payları çocuklarını
okul öncesi eğitime gönderecek veli için külfet olacaktır.
3.Okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamına alınarak yaygınlaştırılmalı, yeterli sayıda ve mesleki eğitim
almış öğretmen, sosyal hizmet uzmanı ve personel alımı yapılmalı, kamuya ait okul öncesi eğitim kurumu
sayısı arttırılmalıdır. MEB’in herhangi bir altyapı çalışması yapmadan ve okul öncesi eğitimi ülke çapında
yaygınlaştırmak için gerekli adımları atmalıdır.
KAMUSAL EĞİTİMİN DEVLET ELİYLE TASFİYESİNİN GÖSTERGESİ: ÖZEL OKUL
SAYILARI
İkitadar eğitimde 4+4+4 dayatmasını yaparken iki hedef üzerinde sistemini geliştirmiştir.Bunlardan
birincisi asıl hedef oaln kamusal eğitimi zayıflatmak, kamu kaynaklarını özel okullara aktararak özel okulları
doğrudan devlet desteği ile güçlendirmek. İkinci temel hedef ise ‘tek din, tek mezhep’ anlayışı üzerinden
eğitimi dinselleştirme uygulamalarını hayata geçirmektir.
MEB’in her yıl açıkladığı örgün eğitim istatistikleri, devlete ait ilkokul ve ortaokul sayısının azaldığını,
özel okulöncesi, özel ilkokul, özel ortaokul ve özel lise sayısının ve bu okullara yönlendirilen öğrenci
sayısının dikkat çekici bir şekilde artmaya başladığını göstermektedir.
Eğitimde 4+4+4 dayatmasının sonrasında yıllar içinde devlet okullarının sayısı belirgin bir şekilde
azalırken, her fırsatta kamu kaynakları ile desteklenen, çeşitli muafiyet ve istisnalar ile açılması teşvik edilen
özel ilkokul ve ortaokul sayılarındaki artış sürmüştür.
Eğitimde 4+4+4 uygulamasının başlamasından bu yana devlete ait ilkokul sayısının 5 bin 535 azalması
dikkat çekicidir. Aynı dönemde devlet okullarına giden öğrenci sayısındaki azalış ilkokulda 254 bin 197,
ortaokulda ise 255 bin 1 olmuştur.
3
Türkiye’de 2022/’23 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle toplam
– 14 bin 281 özel öğretim kurumu (okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise) bulunmaktadır.
-Eğitimde 4+4+4 dayatması ile belirgin artış gösteren özel okulların resmi okullara (75 bin 16)
oranı 2022/’23 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle iki kattan fazla artarak yüzde 19’a ulaşmıştır.
Türkiye’de faaliyet yürüten özel okullar AKP ile birlikte altın çağını yaşamaya başlamıştır. Özel okul ve
özel okula giden öğrenci sayıları tüm zamanların rekorunu kırmış durumdadır.
-Eğitimde 4+4+4 uygulaması öncesinde Türkiye’de 4 bin 664 özel okul (2.848 özel okul öncesi,
931 özel ilköğretim, 885 özel lise) bulunmaktayken,
-2023 itibariyle özel okul sayısı 14 bin 281’e [(6.528 özel okul öncesi (%35,8); 2 bin 65 özel
ilkokul (%8,2); 2 bin 266 özel ortaokul (%12); 3.422 özel lise (%27)], aynı dönemde toplam
öğrenci sayısı ise üç kat artarak 535 bin 788’den 1 milyon 670 bin 729’e yükselmiştir.
ANALİZ:
1.Gerek okul sayısı gerekse öğrenci sayısı açısından baktığımızda 4+4+4 ile birlikte eğitimde
özelleştirmenin ne kadar hızlı gerçekleştiği açıkça görülmektedir. Bu durum, kamusal eğitimin hükümet ve
MEB iş birliği ile çökertilerek, özel öğretimin devlet desteğiyle ihya edildiğinin kanıtıdır. Benzer bir durumu
özel ortaöğretimde de gözlemlemek mümkündür.
2.Hükümetin özel okulları teşvik politikası içinde özel ortaöğretim kurumlarının ayrı bir yeri
bulunmaktadır. Ekonomik krizin etkisiyle kısmi bir azalma görülse de gerek okul sayısı gerekse öğrenci sayısı
açısından baktığımızda eğitimde 4+4+4 düzenlemesi sonrasında eğitimde özelleştirme sürecinin ne kadar hızlı
gerçekleştiği açıktır. Bu durum, kamusal eğitimin hükümet ve MEB iş birliği ile çökertilerek, özel öğretimin
devlet desteğiyle ihya edildiğinin somut kanıtıdır. Benzer bir durumu özel ortaöğretimde de gözlemlemek
mümkündür.
3.Eğitimde 4+4+4 öncesinde Türkiye’de sadece 885 özel lise varken, son on yıl içinde tamamen hükümet ve
MEB iş birliğiyle özel lise sayısı 4 kat artmıştır. Benzer bir şekilde 4+4+4 öncesinde özel liselere giden
öğrenci sayısı 138 bin 164 iken aradan geçen süre içinde yaklaşık 4 kat artış göstermiş ve 571 bin 938’e
çıkmıştır.
4.Velilerin çocuklarını özel okullara yöneltmesinde devlet okullarının 4+4+4 nedeniyle yaşadığı tahribatın,
özellikle devlet okullarında yaygınlaşan yoğun dinselleşme pratiklerinin belirleyici olduğunu belirtmek
gerekir. Zorunlu-seçmeli din dersleri, aşırı kalabalık sınıflar, öğretmen yetersizliği, fiziki koşullar gibi pek çok
neden birçok velinin özel okullara yönelmesini beraberinde getirmiştir.
İMAM HATİP OKULLARI ÜZERİNDEN EĞİTİM LAİKLİĞİ REDDEDEN
GENÇLİK YETİŞTİRİLİYOR.
AKP iktidarının özelllikle son 10 yıldır tüm planlamasının siyasal olarak istismar ettiği İmam hatiplerin
sayısını arttırma üzerinde olduğu görülmektedir.Okul idarelerine öğrenci bulun talimatı veren Meb,cemaat ve
tarikatların rahat girebildikleri İmam Hatip okullarına teşvik konusunda sürekli proje istemektedir.
İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin yazılı ve sözlü talimatları ile öğrencilerin imam hatiplere
yönlendirilmesi ve özellikle imam hatip okullarına dönüştürülmüş orta okullar ile imam hatip okullarının
sayısında ihtiyacın üzerinde artış kaydedilmiştir
2012-2013 eğitim öğretim yılında 730’u bağımsız, 369’u imam hatip lisesi bünyesinde toplam
1.099 imam hatip ortaokulu varken
2022/’23 eğitim-öğretim yılı sonu itibariyle 2 bin 667’si bağımsız, 765’i imam hatip lisesi
bünyesinde olmak üzere toplam 3 bin 432 imam hatip ortaokulu bulunmaktadır.
İmam hatip ortaokullarında okuyan toplam öğrenci sayısı 2012-2013 eğitim öğretim yılında 94
bin 467 iken,
4
2022/’23 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle yaklaşık 7,5 kat artarak 695 bin 499 olmuştur. Bu
artışın en önemli nedeninin MEB’in imam hatip ortaokullarına yönelik okullaşma politikasıdır
2022/’23 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle yaklaşık 7,5 kat artarak 695 bin 499 olmuştur. Bu artışın en önemli
nedeninin MEB’in imam hatip ortaokullarına yönelik okullaşma politikasıdır.
MEB, devlet okullarına ihtiyacı kadar ödenek ayırmayıp, eğitimin finansmanı için elini velilerin cebinden
çıkarmazken, imam hatip okulları söz konusu olunca bütün parasal kaynakları ve imkanları seferber etmektedir.
Yıllardır siyasal istismar konusu olan imam hatip okulları her açıdan desteklenerek, tüm masrafları devlet
tarafından karşılanarak, özellikle yoksul ailelerin çocuklarını bu okullara göndermeleri yönünde çalışmalar
yapılmaktadır. Özellikle okul kayıt dönemlerinde adrese dayalı kayıt sistemi nedeniyle çok sayıda çocuk otomatik
olarak imam hatip ortaokuluna kaydedilmekte, aileler çocuklarını başka okula aldırmak istediklerinde çeşitli
engellerle karşılaşmaktadır.
4+4+4 öncesinde 2011-2012 eğitim öğretim yılında 537 imam hatip lisesinde (İHL) 268
bin 245 öğrenci varken
2022/’23 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle İHL sayısı 1.714’e (önceki 1.694), bu okullarda
okuyan öğrenci sayısı ise 480 bin 484’e (önceki 521 bin 264) yükselmiştir.
2022/’23 eğitim öğretim yılı itibariyle açık öğretim imam hatip lisesinde okuyan 98 bin 822
(önceki 96 bin 14) öğrenciyi de eklediğimizde, Türkiye’de İHL’lerde okuyan toplam öğrenci
sayısı, toplamda 579 bin 306 (önceki 617 bin 278) olmuştur. Son üç yıldır İHL okul sayısı
artarken öğrenci sayısının düşme eğiliminde olması dikkat çekicidir.
Çok sayıda devlet okulunda kalabalık sınıf sorunu varken, yeterli talep olmamasına rağmen İHL yapımına
devam edilmesi büyük bir çelişkidir. Türkiye’de imam hatip okullarında okuyan toplam öğrenci sayısı Millî
Eğitim Bakanlığı’nın üstün gayretleri ve devletin bütün imkânlarını seferber etmesi sonucunda 1 milyon 274
bin 805 (önceki 1 milyon 327 bin 542) olmuştur.
MEB, kamu okulları karşısında özel okullara her fırsatta ayrıcalık tanırken, benzer bir durum imam hatip
okulları için de geçerlidir. Fiziki altyapı sorunları en az olan, teknik olarak en donanımlı okullar imam hatibe
dönüştürülmüştür. Yıllardır çok sayıda devlet okulu ödenek yetersizliği nedeniyle birçok sorunla baş başa
bırakılırken, imam hatip okullarının ödenek talepleri anında yerine getirilmiştir.
Bugüne kadar özel okullar ve imam hatip okulları konusunda eğitimle ilgili hemen her konuda ayrımcılık
yapmayı kendisine görev edinmiş olan MEB, bu konuda da ayrımcı uygulamalarını sürdürmüştür. Türkiye’de
hiçbir okul türü diğerlerine göre ayrıcalıklı olmamalı, MEB politika geliştirirken ve bu politikaları uygularken
bütün eğitim kurumlarına eşit mesafede yaklaşmalıdır.
**önemli bir bilgi son üç yıldır İHL okul sayısı artarken öğrenci sayısının düşme eğiliminde
olması dikkat çekicidir.Çok sayıda devlet okulunda kalabalık sınıf sorunu varken, yeterli talep
olmamasına rağmen İHL yapımına devam edilmesi büyük bir çelişkidir. Türkiye’de imam
hatip okullarında okuyan toplam öğrenci sayısı Millî Eğitim Bakanlığı’nın üstün gayretleri ve
devletin bütün imkânlarını seferber etmesi sonucunda 1 milyon 274 bin 805 (önceki 1 milyon
327 bin 542) olmuştur.
ANALİZ:
1.MEB eğitimde dönüşümü sadece İmam Hatip okulları üzerinde yapmamaktadır.Dini cemma,vakıf ve
dernekleri ile yapılan projeler.müfradat değişikliği,ve Liselerde ikinci yabancı dil olan almanca dersi yerine
zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi dışında zorunlu seçmeli olarak dini derslerini getirmeleri
bilimsel,laik eğitimden dini eğitime geçişin bir süreci olarak değerlendirilmelidir.
2.Yine MEB bu yılın ilk ara tatili olan 11-17 Kasım’da yeni bir düzenleme hayata geçirmiş,81 ildeki bütün
öğretmenlerin katılımının zorunlu tutulduğu din dersi eğitimi verilmesi kararını almıştır. Ara tatilin haftalık
çizelgesinde yapılması planlanan eğitimin içeriği “Temel Eğitim ve Ortaöğretim Kurumlarında Din Dersi ve
Öğretimi” olarak açıklandı.Türkiye tarihi boyunca öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim programlarında
5
ilk defa hangi branştan olursa olsun tüm öğretmenlere din eğitimi ve öğretimi eğitimi düzenlenecek.
Katılımın zorunlu tutulduğu eğitimi ise Din Öğretimi Genel Müdürü Ahmet İşleyen verecek. Karar, henüz
öğretmenlere tebliğ edilmedi.Buda bize eğitimde dini-siyasal inşaası sğrecinde öğretmenlerede yönelik bir
değişimin tasarlandığını göstermektedir.
3.Bura da durulması gereken önemli bir konuda Din Eğitim’i işlerinin meb’ten tamamen bağımsız özerk bir
yapıya kavuşmuş olmasıdır.Atılan her adımın hem öğrencilerin laik, kamusal eğitim hakkını hem de
öğretmenlik mesleğini hedef almaktadır.Din Öğretimi Genel Müdürlüğü MEB’ in yerini alarak, tüm okullar,
okul türleri ve tüm öğretmenler Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağımlı hale getiriliyor
4.Milli Eğitim Bakanı (MEB) Yusuf Tekin’in beyaz önlük, ÇEDES protokolü, karma eğitim uygulaması
hakkındaki ifadeleri ortadadır. Bakan Tekin, beyaz önlük uygulamasının okullarda teşvik edileceğini
söylerken, karma eğitimle ilgili de şunları kaydetmişti: “Gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz, veli isterse
çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli, isterse erkeklerin gittiği okullara gönderebilmeli.ÇEDES projesiyle
okullarda imamların derse girmesinin önünü açan MEB yeni yönetmelikle okul öncesi eğitim kurumlarında
mescidi zorunlu hale getirdi. “Yatılı bölge ortaokullarının pansiyon kısımlarında ibadethane açılır.
Okulöncesi eğitim ve ilköğretim kurumlarında talep edilmesi halinde ibadet ihtiyaçlarını karşılayacak uygun
mekân ayrılabilir” maddesi “Okulöncesi eğitim ve ilköğretim kurumları ile yatılı bölge ortaokullarının
pansiyon kısımlarında ibadet ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla doğal aydınlatmalı uygun mekânda mescit
açılır” şeklinde değiştirildi.
5.Öte yandan MEB, devlet okullarına ihtiyacı kadar ödenek ayırmayıp, eğitimin giderlerini velilerin
omuzlarına yüklerken , imam hatip okulları söz konusu olunca bütün parasal kaynakları ve imkanları
seferber etmektedir. Yıllardır siyasal istismar’a dönüşen imam hatip okulları her açıdan desteklenmiş
özellikle yoksul ailelerin çocuklarını bu okullara göndermeleri yönünde çalışmalar yapılmaktadır.
İMAM HATİP OKULLARI ÜZERİNDEN KARMA EĞİTİM TARTIŞMASI YAPILMAKTADIR
1.Geçtiğimiz ayda Milli Eğitim Bakanı yaptığı açıklamada “Kız okulları kurulması gerekiyorsa kurulabilir”
ifadelerine yer vermiştir. Buna gerekçe olarak da erkek öğrencilerin olduğu yere ailelerin kızlarını
göndermeyi istememelerini göstermiştir.
2.Kız çocuklarının eğitime eşit biçimde ulaşamama sebebi siyasi iktidarın üstüne düşen yükümlülükleri
yerine getirmemesidir.Velilerin çocuklarını erkeklerle aynı okula göndermek istememelerini iddia etmek
cemaatların sözcülüğünü yapmak demektir.Gerekirse kız okullarını da açabilmeliyiz.” diyerek karma
eğitimin hedef alınması, siyasi iktidarın Suudi veya Talibancı, bir eğitim sistemini örnek aldığını
göstermektedir. Biz biliyoruz ki Siyasi iktidar seçimde kurduğu ittifak partileri ile birlikte toplumu siyasal
İslam temelinde yeniden inşa etmek istemektedir.Milli Eğitim Bakanı, cumhuriyet değerlerini, laikliği ve
demokrasiyi hedef alarak Anayasayı yok saymakta, eşitlik ilkesini çiğnemiştir.
3. İdeolojik kaygılar ile evrensel bir hak olan çocuk haklarını bir kenara itebilme cesaretini gösterenlerin
karma eğitim düşmanlığı planlı bir adımdır.Yandaş sendikalarıyla, ittifak kurdukları tarikat ve cemaatlerle
toplumsal yaşamın her alanı dinselleştirme hedeflenmektedir.
4.Ekonomik kriz sonucu sağlıklı gıda’ya ulaşamayan çocukları sorun bile etmeyenler,sömürüyü,
yoksullaştırmayı, zulmü,açlığı, eşitsizliği, ayrımcılığı dinselleştirme politikalarıyla normalleştirmeye
çalışmaktadır.
5.Bu ülkede yıllardır en çok kanayan yaralarımız; çocuk yaşta evlilikler, çocuğa, kadına şiddet ve cinayetler
iken bu söylemler kız çocuklarını ve en nihayetinde kadınları ayrıştırıyor ve ötekileştiriyor.
6
ÖĞRENCİLERİN AÇIK ÖĞRETİME YÖNELMESİ SÜRMEKTEDİR
Eğitimde 4+4+4 düzenlemesine geçilmeden önce MEB verilerine göre açık öğretim lisesinde
940 bin öğrenci bulunuyorken,
4+4+4 sonrasında hızlı bir artış seyri yaşanmış ve
2022/’23 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle açık ortaokuldaki öğrenci sayısı 337 bin 174
(önceki 171 bin 943);
açık öğretim lisesindeki öğrenci sayısı 2 milyon 9 bin 480 (önceki 1 milyon 566 bin 255)
olmuştur.
2022/’23 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle toplamda 2 milyon 108 bin 302 öğrenci örgün
öğretimin dışında yer almakta ve açık öğretimde okumaktadır.
ANALİZ:
1.Açik öğretim öğrencisi Örgün eğitimin dışına çıkmış öğrencilerdir.Genellikle yoksul aile çocuklarının
tercih ettiği bir eğitim sürecidir.Küçük yaşta çalışmak zorunda kalan lise öğrencileri Açık öğretime geçiş
yaparken,açık öğretimde okuyan öğrenci sayısındaki artışın bir başka nedenide temel eğitimden ortaöğretime
geçiş sistemi nedeniyle istemediği halde meslek lisesi ya da imam hatip lisesine otomatik kaydı yapılan
öğrencilerin bu okullarda okumak yerine açık liseye kayıt yaptırmalarıdır.Bu nedenle Liselere Giriş Sınavı ve
Ortaöğretime yerleştirme sistemi yeniden değerlendirilmelidir.
2. Özellikle son yıllarda MEB’in öğrencileri imam hatip liselerine yönlendirme girişimleri, açık lisede
okuyan öğrenci sayısının ciddi anlamda artmasına neden olmuştur. Açık liseye giden öğrenci sayısındaki
artışın bir nedeni de lise son sınıf öğrencilerinin üniversite sınavına hazırlanmak için kayıtlarını açık liseye
aldırmış olmalarıdır.
3.Öte yandan kız çocuklarını okula göndermek istemeyen anne babaların ayrıca sığındıkları bir eğitim
sürecidir.
TAŞIMALI EĞİTİM KALICI HALE GETİRİLMİŞTİR.
MEB, çeşitli nedenlerle okula erişimde sorun yaşayan ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileriyle özel eğitime
ihtiyacı olan öğrencileri, belirlenen okullara günübirlik taşımaktadır. Türkiye’de 24 yıl önce, 1989-1990
eğitim öğretim yılında sadece iki ilde başlayan taşımalı eğitim uygulaması, Türkiye’nin çağ atladığı, ekonomik
olarak geliştiği iddialarına karşın günümüzde neredeyse bütün illerde uygulanır hale gelmiştir.
MEB’in 1989 yılında sadece 2 ilde, 305 ilköğretim öğrencisiyle başlattığı taşımalı eğitimin
her geçen yıl kapsamı genişlemiştir. 2022/’23 eğitim öğretim yılı sonu itibariyle taşınan
ilkokul ve ortaokul öğrenci sayısı toplamda 744 bin 625 (önceki 677 bin 139)’dur.
2002-2003 eğitim öğretim yılında köylerdeki okulların toplam sayısı 32 bin 401’dir. Toplam
32 bin 401 okulun 25 bin 258’ini ilkokullar ile ortaokullar,
6 bin 388’ini okulöncesi kurumlar,
755’ini ise ortaöğretim kurumları oluşturmuştur.
Köy okullarının sayısı, 2002 yılından 2023 yılına kadar dramatik şekilde düşmüştür. ,
2002-2022 döneminde 19 bin 708 köy okulunun kapısına kilit vuruldu. AKP’nin iktidara
geldiği 2002 yılında 3 milyon 275 bin 458 olan köy okullarına kayıtlı öğrenci sayısı, 2023
itibarıyla ilkokullar bünyesinde açılan anasınıfları dahil 623 bin 902’ye kadar gerilemiştir.
7
ANALİZ:
1.Eğitimlerine devam etmek için yerleşim yerlerine en yakın ilçelere giden öğrenciler Aladağ’da olduğu gibi
devlete ait yurt olmadığı için yine cemaat ve tarikatların yurtlarına yönlendirilecektir. Taşımalı eğitim
sisteminde özellikle kız çocukları mağduriyet yaşamakta ve eğitimden kopmaktadırlar.
2.Özellikle ilköğretim ve lise çağındaki çocuklarımız devletin bizzat hizmet verdiği yurtlarda barınma
ihtiyacını karşılamalı, hiçbir suretle özel teşebbüs, dernek, vakfın faaliyetine izin verilmemelidir.
3.Köy okulları, çocuklarımızın doğal ortamda, yaparak yaşayarak eğitim gördükleri kurumlardır. Köy
okullarının kapatılması ile köylerde devletin temsili olarak yalnızca imamlar kalırken, öğretmenlerin
köylerden uzaklaşmasıyla tarikat ve cemaatler oluşan boşluğu doldurmaya başlamış ve yaygın bir
örgütlenme alanına ulaşmışlardır. Köyde öğretmen bulamayan insanlar şehirlere göç etmek zorunda
kalırken, imamlar mezra ve köylerde devletin tek temsilcisi olarak kalmıştır.
SONUÇ
Eğitim ciddi bir fırsat eşitsizliği sorunu vardır.Bir yandan eğitim öğretim dışına itilen çocuklar eğitim
öğretime ulaşamazken bir yandan ,özel okullar desteklenmekte.iktidar İmam hatip okullarını arttırmaya ve
varolan okulları İmam Hatipleştirerek dayatmacı politikalar yürütmektedir.
Öğrencilerin ve öğretmenlerin mutsuz olduğu, eğitim sürecinde farklı dil, kimlik ve inançların dışlandığı,
cinsiyet eşitsizliğinin oldukça fazla olması eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği,
öğretmenlerin esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı bir eğitim sisteminin başarılı olması
mümkün değildir.
Eğitim sisteminin sağlıklı bir yapıya kavuşması ve herkes için nitelikli olmasının en önemli ön
koşullarından birisi kamusal eğitimdir.Eğitimde başarı eğitimin ayrım gözetmeksizin herkes için temel bir
insan hakkı olmasının yanı sıra bir ‘kamu hizmeti’ olarak görülmesinden geçmektedir. Eğitimin temel bir
insan hakkı olduğu, bu nedenle, herkesin eğitim hakkına erişiminin sağlanmasını ve eğitim süresince eşit
koşullarda yararlanabilmesi için kamusal olması şarttır.
Ülkemizde bugün özel şirketler ve vakıflar tarafından işletilen eğitim kurumlarının oranının yüzde 20’lere
ulaştığı görülmektedir. Bu oran dünyanın en büyük oranlarından biridir. Üstelik bazı cemaat ve tarikatlara
bağlı vakıfların kayıt dışı olarak sürdürdükleri eğitimin sayıları bilinmemektedir…
Çocuklara, engellilere, farklı kimlik ve inanç gruplarını dışlamadan, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı
eğitim olanaklarının yaratılması ve geliştirilmesi, herkes için güvenli, şiddete dayalı olmayan, kapsayıcı ve
etkili öğrenme ortamlarının oluşturulması ancak nitelikli eğitim politikalarının oluşturulması ve uygulanması
ile mümkündür.
Hükümetler, herkese nitelikli eğitim hakkı yaklaşımı çerçevesinde eğitime hem politika belirlemede hem
de uygulamada öncelik vermek zorundadır. Bütün kız ve erkek çocuklarının ücretsiz, hakkaniyetli ve nitelikli
bir eğitim sistemi içinde yetiştirilmesi temel hedef olarak belirlenmeli ve her ülke bu konuda üzerine düşen
sorumluluğu eksiksiz yerine getirmelidir. Herkes için nitelikli eğitim ancak bu şekilde hayata geçirilebilir.
TÜM ÖĞRETMENLER BİRLİĞİ SENDİKASI (TÖBSEN)