Atayurt Gazetesi -
$ DOLAR → Alış: 32,24 / Satış: 32,37
€ EURO → Alış: 34,79 / Satış: 34,93

“104 YIL SONRA, YİNE SABIR VE ŞÜKÜR EKONOMİSİ”

Halil Yılmaz Hıtmiye
Halil Yılmaz Hıtmiye
  • 25.05.2022
  • “104 YIL SONRA, YİNE SABIR VE ŞÜKÜR EKONOMİSİ” için yorumlar kapalı
  • 297 kez okundu

Antakya Atayurt Gazetesi

Tarih sahnesinden silinmek istenen bir ulusun; karanlık bahtını aklaştırmak inancı ve imanı içinde; Samsuna çıktığı günü: “19 Mayıs, Benim Doğum Günümdür.”  diye niteleyen Mustafa Kemal, içinde bulunulan genel durumu şöyle açıklar:

“Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya savaşında yenilmiş… Şartları çok ağır (Türk Ulusunu Tarih Sahnesinden Silecek) bir ateşkes anlaşması imzalanmış, Büyük Savaş’ın uzun yıllar boyunca millet yorgun ve fakir durumda… Saltanat, Hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceği hayal ettiği alçakla tedbirler aramakta…”

1918’de Osmanlının imzaladığı Mondros Antlaşması koşullarından 104 yıl sonra, sabır ve şükür ekonomisine tutsak; açlık, yokluk, yoksulluk ve kıtlık dolu, yine kapkaranlık günlere doğru yuvarlanıyoruz.

1950 Menderes İktidarıyla başlatılan Kum Saatinin – zamanın en zalim, en karanlık ve en acımasız olacağı; açlık ve yoksulluk girdabının korku, zulüm, acımasızlık, çaresizlik, sömürü, baskı, adaletsizlik, bencillik, para hırsı, sahipsizlik, inananlar – inanmayanlar dönemine doğru, bin parçaya bölünmüşlük içinde yuvarlanıyoruz.

Ekonomi, maliye politikası ve ekonomik krizler Uzmanı Mahfi Eğilmez: “Atatürk Cumhuriyeti, Osmanlının yaklaşık 500 milyar dolar olan borçlarını ödemiştir” der. Şimdiki borcumuz da 600 milyar dolar.

 “… Milletin sırtından doyan doyana // Bunu gören yürek nasıl dayana // Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana // Bilmem söylesem mi söylemesem mi …?” Aşık Mahsuni ŞERİF.

Hepsinin gözünü para, mal, mülk, makam hırsı bürümüş, hep daha fazlasını isteyen açgözlü mahlûklar sürüsü, subaşlarını tutmuş. Yine emperyalist güçlerle gizli ve açık bir işbirliği içindedirler. Hiçbirinin Kur’an İslam’ıyla bir bağı yok, Tanrıya Şirk olan ve kendi uydurdukları Hadisler Dinin – yine uyduruk fetvaları cehennemimde, gözlerini karartmışlar, ülkeye kastediyorlar. Bu yağma, talan ve yıkımı, ancak ve ancak mayası bozuk düşman yapar.

Beni asıl korkutan: 103 yıl önce Anadolu’yu baştanbaşa açıktan işgal eden Vahşi Kapitalist Batı ve işbirlikçileri açık ve belliydi. Batıdan doğuya – kuzeyden güneye halk, Kuvayı Milliye’nin inanç ve iman içinde ülkesinin kurtuluşuna koşmuştu.

Şimdi ise: “İnsanı insandan ayırıyorlar // Bu sizden bu bizden kayırıyorlar // Dört kitap ne diyor anlamıyorlar // Ortalık karıştı düzen bozuldu // Yetiş ya Muhammed yetiş ya Ali”

Koşullar çok farklı: Türk Ulusu yani Sen, Ben, Hepimiz; kendi ellerimizle kendi varlığımız, son yurdumuz Küçük Asya Anadolu’yu – Atatürk Cumhuriyeti’ni işgal eden de işgal ettiren de Biziz. Çünkü şu anda devlet edenler – Kızıl Sultan Abdülhamit ve Fesli Kadirlerin hortlamış ikiz eşi ruhları uzaydan gelmedi. Bu aymazlığımızın bedelini elbette çok ağır ödeyeceğiz.

En başta Doktorlar için “Giderlerse Gitsinler” söylemi, ülkeyi Afganistan, Arabistan gibi “Beyinsel Çölleşmeye” götürmek istemenin ilan edilmiş kodlarıdır.  Çünkü bir ülkeyi çökertmenin en siyasi stratejik yolu, ülkenin entelektüel birikimi; bilimsel düşünen, halkının bağımsız, özgürce, onurluca, alnı ak, başı dik, namusuyla yaşamasını savunan ve bu yolda mücadele eden… Soran, sorgulayan, araştıran, halkının ve ülkesinin çıkarlarına olmayanları eleştiren, direnen, karşı koyan aydınlarını hapse atmak, ülkede yaşama olanaklarını yok etmek ya da katletmekten geçer.

 “…Zorla ve hile aziz vatanın kaleleri alınmış, tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şartlardan daha acı ve daha kötüsü; Memleketin – Yurdun içinde iktidara sahip olanlar, kişisel çıkarlarını, işgalcilerin siyasi amaçlarıyla birleştirmiş olabilirler…”

İşte Emperyalizm, yemlediği Neolibaral Truva Atlarının ve Yetmez Ama Evetçi dinozorlarının da desteğini almış; Halkın beynini kadının başına, bacak arasına… Cennete – cehenneme kilitleyen ihvan – radikal İslam anlayışının devlet edişinin korkunç karanlığıyla karşı karşıyayız.

Herkes iyi antrenman yapsın. Bu seçim – bu güreş: Osmanlı Maliyesini (Düyuni Umumi) Vahşi Kapitalizme teslim eden, bir milyon 600 bin metre kare toprak kaybeden ve 33 yıl Aydınlara İstibdat (Baskı ve Zulüm) uygulayan Kızıl Sultan Abdülhamit ile “Keşke Yunan Galip Gelseydi” diyen Fesli Kadirlerin ruhları hortlamış, kan, kin ve intikam dolu torunlarıyla olacaktır.

Şimdi yakınma, şikâyet etme, eleştirmek zamanı değil; şimdi varlığımız, varoluş değerlerimiz – özgürlük ve bağımsızlığımızı – ülkemizi savunma ve koruma zamanıdır.

Şu anda da Türk Ulusunu tarihe gömmek isteyen Vahşi Batı’nın ve yerli işbirlikçilerinin işgaline karşı Kuvayı Milliye ateşini harlamak; karanlıkları aydınlatmak yolunda “Ya İstiklal Ya Ölüm” inanç ve imanı içinde; Kurtuluş ve Kuruluşumuzun Anıtı Cumhuriyet değerlerimizi – onurumuzu ve namusumuzu koruma ve savunma zamanıdır.

Emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin ülkeyi içine soktukları kör ve karanlık girdaptan kurtulması yolunda; “Millet İttifakı – 6’lı Masa, Demokrasi Bileşenlerinin” alacağı her ortak kararı desteklemek bir namus borcumuzdur, yurtseverlikle eşdeğerdir.

Halil Yılmaz HITMİYE

Eğitimci-Şair-Yazar

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ