CHP’Lİ NERMİN YILDIRIM KARA: SAĞLIK BAKANLIĞI KAÇ DİYABET HASTASI OLDUĞUNU BİLMİYOR!

CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, Tip 1 diyabet hastalarının kullandığı glikoz izlem sensörlerine erişimdeki zorluklara ilişkin yazılı bir basın açıklamasında bulundu.
Sözlerine Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere resmi kurumları eleştirerek başlayan CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara şunları dile getirdi:
“Tip 1 diyabet hastalarının kullandığı cihazların SGK tarafından karşılanmaması sorunu, geçtiğimiz yıllarda da tartışılmış bir konu; bize de şehrimizdeki saha programı sırasında, yurttaşlarımız tarafından tekrar hatırlatıldı ve bir çağrıda bulunmamızın mümkün olup olmadığı soruldu. Biz de konuyu meclis gündemine getireceğimiz taahhüdünde bulunduk. Fakat bu taahhüdümüzü yerine getirmek amacıyla çalışmaya başladığımızda, tuhaf ve üzücü bir durum ortaya çıktı: Sağlık Bakanlığının diyabet hastalığıyla ilgili verileri güncel ve açık değil. 2016 yılında Diyabete Göz Yumma Programı kapsamında, 1 milyon 17 bin Tip 1 diyabet hastası olduğu belirtilmiş. İlk basımı 2011’de yapılan ve 2023’te yeniden yayımlandığı anlaşılan Diyabet Programı’na göre 20 yaş altı ve çocuk olup Tip 1 diyabet hastalığı taşıyanların sayısı 25 bin 759. SGK’nın 2022 yılında topladığı bir diyabet parlamentosu ise diyabet tanısı koyulmuş 10 milyon yurttaşımızın bulunduğuna ilişkin bir açıklama yapmış. Buradan, Sağlık Bakanlığının, ülkemizde kaç diyabet hastası bulunduğunu bilmediğini veya takip etmeye çalışmadığını anlıyoruz. Verilerin güncelliğini yitirmiş olması veya veri karartma uygulaması, AKP’nin hoşuna giden bir yöntem: TÜİK’in enflasyon hesabında kullanılan sepetteki ürünleri bir sır gibi saklaması, SGK’nın sosyal ödemeleri takip etmeyi güçleştiren veri politikasından ve Sağlık Bakanlığının engelli yurttaşlar hakkındaki veri tabanını güncellememesinden sonra, Tip 1 diyabet hakkındaki istatistiklerde de benzer bir sorunla karşılaşılması, bunun bir yönetim anlayışı, hatta dünya görüşü olduğunu gösterir. Bunun siyaset bilimindeki adı ‘obskürantizm’dir. Bilginin belirli kesimler haricinde gizli tutulmasına dayanır. Bu çağ dışı düşünce ve pratikle sonuna kadar mücadele etmek zorundayız.
SENSÖR MALİYETİ DEVLET TARAFINDAN KARŞILANMALI
Tip 1 diyabet, pankreasın insülin üretememesi nedeniyle ömür boyu insülin tedavisi gerektiren kronik bir hastalıktır. Türkiye’de yaklaşık 30 bin çocuk ve 100 binden fazla yetişkin bu hastalıkla mücadele ediyor. Sürekli glikoz izlem sensörleri, kan şekerini gerçek zamanlı takip ederek hastaların hayatını kolaylaştırıyor, komplikasyon riskini azaltıyor ve yaşam kalitesini artırıyor. Bu sensör, parmak delme yöntemiyle yapılan acı verici ölçümleri ortadan kaldırıyor ve hastaların kan şekerini anlık olarak takip etmesini sağlıyor. Bu, özellikle çocuklar ve yoğun yaşam temposundaki yetişkinler için bir lüks değil, temel bir ihtiyaç. Ancak bu sensörler, yüksek maliyetleri nedeniyle birçok hasta ve ailesi için erişilemez durumda. 2024’te 18 yaş altı çocuklar için SGK kapsamına alınması önemli bir adım olsa da yetişkin hastalar hâlâ bu desteği alamıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sosyal yardım faydalanıcılarına yönelik cihaz yardımı da sınırlı kalıyor. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Tip 1 diyabet hastalarının komplikasyonları, sağlık sistemine yıllık milyarlarca lira ek yük getiriyor. Sensörlerin yaygın kullanımı, bu maliyetleri azaltabilir ve hastaların sağlıklı bir yaşam sürmesine olanak tanıyabilir. Ancak SGK’nin mevcut politikaları, bu cihazları yalnızca sınırlı bir gruba sunuyor. Anayasa’nın 56’ncı maddesi, devletin herkesin sağlıklı bir yaşam sürme hakkını korumasını emreder. Bu nedenle, sensörlerin tüm Tip 1 diyabet hastalarına ücretsiz sağlanması için acilen adım atılmalıdır. SGK, sensörleri tüm Tip 1 diyabet hastaları için geri ödeme kapsamına almalı. Ayrıca, eğer sensörlerin ithal edilmesinden kaynaklanan bir sorun söz konusu ise yerli sensör üretimi için AR-GE çalışmaları teşvik edilmeli; böylece maliyetler düşürülebilir. Talebimiz net: Sensörler, yaş sınırı olmaksızın tüm hastalara ücretsiz sağlanmalı; diyabet yönetiminde eşitlik ilkesi hayata geçirilmelidir.”