Mustafa Kemal Üniversitesi’nde Türkiye’nin ilk organic okul müfredat programı geliştirildi
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Turan tarafından yürütülen “Organik Okul” projesinin AR-GE çalışmaları kapsamında Organik Okul müfredat programının oluşturularak yayınlandığı bildirildi.
Hatay Valiliğinden yapılan açıklamada, Türkiye’nin ilk Organik Okul müfredat programının, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (HMKÜ) Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Turan tarafından HMKÜ BAP Koordinatörlüğünün desteklediği proje ile geliştirildiği belirtildi.
Geliştirilen müfredat programının, okul öncesi ve ilkokul düzeyindeki tüm kademeleri ve tüm dersleri kapsadığına dikkat çekilirken, Müfredat programı doğrultusunda hazırlanan 5 kitapta temel eğitim düzeyindeki 12 farklı dersi kapsayan 1165 ders planının yer aldığı vurgulandı.
Hatay Valiliği açıklamasında, Prof. Dr. Turan’ın, Organik Okul modeli üzerinde sekiz yıldır çalıştığını belirterek projenin detayları ile ilgili şu bilgileri aktardı:
“Organik Okul” modelini 2012 yılından itibaren geliştirmekteyim. Türkiye’de bu alanda çalışan ilk bilim insanıyım ve sekiz yıl içerisinde konu ile ilgili ulusal ve uluslararası düzeyde birçok eser yayımladım. Geride bıraktığımız bir buçuk yıl zarfında, Organik Okul modelinin okul öncesi ve ilkokul düzeylerindeki tüm dersler ile entegre edilebilmesi ve tam zamanlı bir okul modeli olarak faaliyete geçebilmesi için gereken müfredat planlarını oluşturdum. Ve bugün de oluşturduğum modeli ve müfredat planlarını sizlere tanıtmak istiyorum. Ancak öncelikle bu modelin oluşturulmasındaki gerekçelerden kısaca söz etmem gerekiyor.
Çağımızın Problemleri: Dijital Bağımlılık ve Obezite
Çocuklarımız vakitlerinin önemli bir bölümünü sosyal medya ve dijital oyunlar ile geçirmektedir. Bu durum 21. yüzyıl için ihmal edilmemesi gereken bir olgudur. Çocuklar âleminde, “hadi oyun oynayalım” ifadesi geçtiğinde maalesef çocukların zihninde sanal oyunlar akla geliyor ve bu oyunları daha çok biliyor ve oynuyorlar. Televizyon, bilgisayar, internet, akıllı telefonlar vb. araç-gereçler çocuklarımızın yegane sosyalleşme aracı haline gelmiş durumdadır. Ayrıca bir çocuğa yaşamında bildiği/gördüğü/dokunduğu hayvanların isimleri sorulduğunda alacağımız cevap muhtemelen bir elin parmaklarını geçmeyecektir. Bu durum, çocuklarımızın yetişme sürecindeki fıtrata ve canlı yaşamına aykırılığı açıkça göstermektedir. Günümüzdeki yaşam biçimimiz dijital bağımlılık ve obezite problemlerini ortaya çıkarmaktadır.
Teknoloji, kendi yararları ve zararları ile hayatımıza entegre olmuş durumdadır. Teknolojinin zararlı etkilerinden korunmak istiyorsak teknolojinin kullanma kılavuzunu da kullanıcılar olarak bizim oluşturmamız gerekiyor. Teknoloji çok kıymetli bir araçtır. Hatta yaşadığımız pandemi sürecinde ofislerimizde yaptığımız işlerimizi dahi evlerimizde yapabilmemize imkan sağlayan faydalı bir araçtır. Ancak, teknolojinin yalnızca bir araç olduğunu bilmeli ve onu amaçsallaştırmamalıyız. Günümüzde eğitim de dahil olmak üzere her alanda teknolojiden faydalanıyoruz. Fakat, bizler birer eğitimci olarak biliyoruz ki; özellikle erken çocukluk ve çocukluk döneminde iyi bir eğitim istiyorsak öğrencilerimiz için zengin öğrenme ortamları oluşturmalıyız. Ve maalesef ki sözünü ettiğim öğrenme ortamlarını teknoloji aracılığıyla oluşturma imkanımız şu an için yoktur. Öğrencilerin tüm duyularına hitap eden, onların psikososyal gelişimlerine uygun olarak hazırlanmış olan ve öğrencilerin sorgulama becerilerini geliştirmeyi hedefleyen eğitim ortamlarına ihtiyacımız vardır. Ve bunu şu anki eğitim teknolojilerini kullanarak yapamayız.
COVID-19’dan Öğrendiklerimiz
Bildiğiniz üzere COVID 19 pandemisi Mart 2020 itibariyle ülkemizi de etkilemiştir. Bu etkiyi yaşamın her alanında görmekteyiz. Eğitim de bu alanlardan biridir. Bu süreçte eğitimin tüm paydaşları (öğrenci, öğretmen, veli, yönetici, bakanlık vb.) pandemi nedeniyle olumsuz etkilendi. Süreç boyunca okullarımızda çeşitli modeller denendi (okulların kısmi süreli olarak açılması vb.). Dikkat ederseniz bu olumsuz etkiyi bertaraf edebilmek için tek bir sorumuz vardı “Okulları ne zaman/nasıl açalım?” Çünkü gördük ki; teknoloji, eğitim sürecimiz için faydalı bir araç olabilir ama örgün eğitimin %100 yerini alamaz.
Buna ek olarak COVID-19 pandemisi ile hayatımıza giren sokağa çıkma kısıtlamaları nedeniyle çocukların evde daha fazla vakit geçirdikleri, daha az hareket ettikleri ve dijital ekran kullanım sürelerinin arttığı bilinmektedir. Buna dayalı olarak çocuklarda dijital bağımlılığın ve obezitenin de arttığı söylenebilir.
Belirttiğim durumlar, eğitim sürecindeki zengin öğrenme ortamlarının gerekliliğini bizlere bir kez daha göstermektedir. Bu nedenle COVID-19 pandemi sürecinde yürütülen eğitimlerde de COVID-19 sonrası süreçte yürütülen eğitimlerde de zengin öğrenme ortamlarının oluşturulmasına dikkat edilmelidir. Çocuklardaki dijital bağımlılık ve obezitenin minimize edilmesine dayalı olarak hazırlamış olduğumuz Organik Okul eğitim planları içerisinde COVID-19 pandemi süreci ile ilgili planlar da yer almaktadır. İlgili planlardaki kazanımlar, pandemi sürecindeki sosyal yaşam (maske, mesafe ve temizlik kuralı vb.) dikkate alınarak ve öğrencilere bu becerileri kazandırma amacıyla hazırlanmıştır. Ayrıca Organik Eğitim modeli, ev içerisinde zengin öğrenme/öğretme ortamları oluşturmak için de kullanılabilir. Velilerimiz Organik Eğitim modelini ev ortamına uyarlayarak ev içindeki nesnelerden ve canlılardan faydalanarak zengin öğrenme ortamları oluşturabilir. Bu sayede COVID-19 pandemi sürecinde dijital bağımlılık ve obezite problemlerinin azaltılması sağlanabilir.
Organik Okul Modeli ve Müfredat Programı
Belirttiğim nedenlerden ve kaygılardan ötürü 2012 yılından beri Organik Okul modelini geliştirmekteyim. Bu model ile öğrencilerin zengin öğrenme ortamlarında insan fıtratına uygun olarak yetişmelerini hedeflenmektedir. Organik Okul Modeli yaparak-yaşarak öğrenme yaklaşımını temel alarak; çocuklarda problem çözme, eleştirel düşünme, iletişim, iş birliği ve yaratıcılık becerilerinin geliştirilmesini önceleyen bir okul modelidir. Bu model aracılığıyla eğitim-öğretim faaliyetlerinin doğal, sağlıklı ve insan fıtratına uygun bir ortamda etkili ve verimli bir şekilde yürütülmesi hedeflenmektedir.
Organik Okul modelinde toplam 10 fiziksel bölüm bulunmaktadır. Bunlar, organik eğitim alanı, mini hayvanat bahçesi, suda yaşam merkezi, organik tarım alanı, organik oyun alanı, organik meyve bahçesi, organik sanat alanı, organik beslenme alanı, amfi tiyatro alanı ve gezi-gözlem-inceleme alanlarıdır.
Oluştulan müfredat programı, Organik Okul modeli çerçevesinde MEB öğretim programları temel alınarak hazırlanmıştır. Çalışmada temel eğitim düzeyindeki 12 ders için hazırlanmış olan 5 kitap ve 1165 etkinlik/ders planı yer almaktadır. Çalışmada yer alan planlar, temel eğitim düzeyinde yürütülen tüm dersleri kapsayacak şekilde oluşturulmuştur. Etkinlik/ders planlarının yürütüleceği eğitim ortamları ile süreç esnasında kullanılacak materyaller, öğrencilerin gözlem ve deney yapma becerilerini geliştirecek şekilde tasarlanmıştır.
Dilerseniz sözünü ettiğim öğrenme ortamlarını örneklerle de açıklayayım. Öğrenci, Organik Okulda yeri geldiğinde koyundan, keçiden ya da inekten süt sağarak kaynatıp içecek. Tavuk çiftliğinde beyaz ve kahverengi yumurtalar toplayarak matematik becerisi kazanacak. Arı yetiştirme ve bal üretim sürecini gözlemleyecek. Çocuk kendi ektiği salatalık, biber, domates, maydanoz ve diğer sebzeleri yetiştirip toplayacak, arkadaşlarıyla birlikte kendi öğle yemeğini hazırlayacak. Çocuk buğdaydan ekmek yapmayı aşamalarıyla uygulamalı öğrenecek. Güneş saatiyle saati, orman ortamında yönleri bulmayı vb. hayat bilgisi dersi etkinliklerini uygulamalı öğrenecek. Organik okul bünyesinde yer alacak organik oyun alanında geleneksel çocuk oyunları olarak ifade edilen; yakan top, saklambaç, çelik-çomak, mendil kapmaca, sek sek, birdirbir, 3 taş, 5 taş, çivi, ip oyunları vb. oyunları öğrenecek. Kısacası öğrenci, temel eğitim düzeyindeki tüm dersleri doğa ile uyumlu olan zenginleştirilmiş bir eğitim ortamında gözlem, deney ve sorgulama teknikleri temelinde öğrenebilecektir.
Hormonlu Bilgi Kapsüllerine Değil, Yerli ve Milli Bir Yol Haritasına İhtiyacımız Var.
Sözlerimi bir metafor ile sonlandırmak istiyorum. Yetiştireceğimiz nesiller birer ağaç ise müfredat programlarımız o ağaçların tohumlarıdır. Bizim tohumlarımız hormonlu bilgi kapsülleri olmamalı. Fıtrata muvafık, yerli ve milli tohumlarımız olmalı ki başka ağaçların gölgesinde olmayan meyve ağaçlarımız yeşerebilsin/yetişebilsin.
Organik Okul projesini hayata geçirmek için gerekli fiziksel ve maddi imkanların sağlanması hususunda gerekli çalışmaların devam ettiğini belirten Prof. Dr. Mehmet TURAN, oluşturdukları müfredat programının yeni nesillerimize katkı sağlaması dilekleriyle sözlerini sonlandırdı.