Hatay Kadınlar Birlikte Güçlü platformu: Kadın mücadelesi cezayi politikalarla bastırılmaya çalışılıyor!
Hatay Kadınlar Birlikte Güçlü platformu üyeleri, Kadın mücadelesinin cezayi politikalarla bastırılmaya çalışıldığını öne sürdüler.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü dolayısıyla Saray caddesinde toplanan ve Atatürk Parkına yürüyen Hatay Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu üyeleri, Atatürk Parkında yaptıkları Basın açıklamasında düşüncelerini şöyle dile getirdiler:
“Bundan tam 165 yıl önce 8 Mart günü New York’ta tekstil fabrikasında çalışan kadın işçiler eşit işe eşit ücret, günde 8 saat çalışma, doğum izni gibi insanca yaşama ve çalışma koşulları için eşitlik mücadelesi başlattılar. Çoğu kadın 129 kişi bu haklı taleplerinin bedelini, atölyelerde çıkarılan yangınlarda boğularak ve yanarak ödedi. Bundan 53 yıl sonra kadının insan hakları için savaş veren öncü kadınlarından olan Clara Zetkin 8 Mart’ın Dünya Kadınlar günü olarak kutlanmasını önererek kadınların mücadelesini tarih sayfalarına yazdırdı.
8 Mart; özgürlük ve eşitlik mücadelesini yanarak kazanan kadınların geleceğimize tuttuğu meşaledir. Özgür kadınla örülü yaşamın yaratılması için verilen mücadelenin sembolüdür, biz kadınların yüreğinin gümbürtüsüdür 8 Mart!
Aradan 165 yıl geçti ancak patriyarkal sistemin kadın emeği, bedeni, kimliği üzerindeki şiddet ve baskısı azalmadı. Ataerkil kapitalist sistemin yarattığı eşitsizlik, ayrımcılık, sömürü, katliam, dışlama, ötekileştirme derinleşti.
Bugün bizler tüm dünya kadınları LGBTİ+’lar olarak hayatı ve dünyayı kadınlardan ve LGBTİ+’lardan yana değiştirmek ve örgütlemek için alanları dolduruyor ve en güçlü sesimizle “bugün ben de varım, dün de vardım, yarın da var olacağım” diye haykırıyoruz. Adalet, özgürlük, emek, barış ve dayanışma için seslerimizi birleştiriyor bu uğurda mücadele vermiş kadınlardan devraldığımız bayrağı yine bugün de dalgalandırmaya devam ediyoruz.
Devletin ‘Makbul Kadın’ kisvesi altında kurmaya çalıştığı ‘kadın üniversiteleri’ kadını baskı altına almanın projesidir. Kadın üniversitesi cinsiyet kimliklerinin ikiye indirgendiği, bu ikiliğin beslendiği ve heteronormatif kalıpların dışında olan bütün kimliklere yönelik ayrımcılığın, nefret eylemlerinin meşrulaştığı bir projedir. Biz kadın üniversitesiyle kalıplara sıkıştırılmayı kabul etmiyor, üniversitede kendi kimliğimizle var olmayı istiyoruz.
Devletin akademi alanına riayet eden cinsiyetçi söylem ve uygulamalarını derslerde kullanılan dilde, yurtlarda toplumsal ahlak adı altında ‘pijama yasaklarında’, zorla cemaat yurtlarına yerleştirilen zihniyette her gün görüyoruz.
Dünya genelinde Türkiye, çocuk gelinler, 19 yaş altı doğurganlık oranı, kadına yönelik şiddet, sözde koruma tedbirlerine rağmen kadın cinayetleri, sosyal ve ekonomik alanda kadın erkek eşitsizliği gibi başlıklarda da ilk sırada yer almaktadır.
Türkiye dünyada kadın işsizlik oranının en yüksek, kadın istihdamının en düşük olduğu ülkelerden biridir. Kayıt dışı, güvencesiz ve düşük ücretle istihdam edilen kadınlar aynı işi yapan erkeklerden daha az ücret alıyor. Çalışma hayatında olduğu gibi yönetim kademelerinde de yer almıyor emeği ikincileştiriliyor, geliri erkeğin gelirine ek olarak görülüyor. Toplumdaki cinsiyetçi işbölümü sorgulanmadığı için kadınların daha düşük gelirli, yükselme şansı olmayan işlerde çalışmaları ve esas görevlerinin aile içi sorumlulukları olduğu düşüncesi meşrulaştırılıyor, bu durum genel yoksulluk içinde kadın yoksulluğunun artmasına yol açıyor.
Ekonomi politikalarındaki belirsizlik, enflasyondaki yükseliş, döviz kurlarındaki dalgalanma ve etkisini sürdüren Covid-19 sürecinde de kadınlar katbekat yoksullaştırılarak evlere kapanmak zorunda bırakılmış, ev içi emek değersiz kılınarak erkeğe ve devlete muhtaç hale getirilmeye çalışılmıştır.
Sistematik olarak artan kadın katliamları kadın kırımına dönüşmüştür. Kadın katliamlarını önlemek için hiçbir politika geliştirilmediği gibi kadın düşmanı politikalar tek tek hayata geçirilmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin hemen arkasından gelen kadın kazanımlarına saldırılar, 6284 sayılı yasanın hedefe konulması, 6. yargı paketi ile çocuk istismarcılarına af getirilmesi, yoksulluk nafakasının süre ile sınırlandırılması, boşanmalarda aile arabuluculuğu sisteminin getirilmesi ile kadınlara aile dışında seçenek sunulmaması kadınları kıskaç içine almanın hedefidir.
Dünyada savaşlar hız kesmeden devam ediyor. Emperyalistlerin çıkar ve paylaşım kavgaları Rusya-Ukrayna üzerinden yürütülüyor. Afganistan, Irak, Suriye ve Kuzey Afrika’da yürütülen bölgeyi istikrarsızlaştıran ve halklar arası savaşa sürükleyen politikalardan en çokta kadınlar etkileniyor. Savaşta kadınlar katlediliyor, yerinden yurdundan edilen kadınlar mültecileştiriliyor. Kadınlar gittikleri ülkelerde ayrımcılığa uğruyor ucuz işgücü olarak görülüyorlar.
En temel hakları için sokağa çıkan, hak talep eden kadınlara yönelik saldırılar, seçilmiş kadın vekiller, belediye başkanları, gazeteciler, devrimciler on binlerce siyasi tutsak hapishanelerde rehin tutularak ölüme terk edilmektedir. Bugün Türkiye’deki hapishanelerde sağlık sorunlarından kaynaklı ölümün sınırında yaşayan yüzlerce kadın tutsak bulunmaktadır.
Kadın mücadelesi cezayi politikalarla bastırılmaya çalışılıyor. Antakya Mor Dayanışma hukuksuz bir şekilde mühürlenerek arkadaşlarımıza para cezası kesilmiştir. Bizler her alanda kadın dayanışmasının bizleri güçlendirdiğini ve Mor Dayanışma’nın hukuksuzca mühürlenmesinin karşısında olduğumuzu buradan tekrar haykırıyoruz!
Biz kadınlar ve LGBTİ+’lar gücümüzü tüm dünyada biriken sokaklara taşan öfkeden, yaşamak için hayatını savunan kadınların cesaretinden, insanca çalışma koşulları için direnen greve çıkan işçi kadınların ve LGBTİ+’ların mücadelesinden alıyoruz. Erkek egemenliğine, emek sömürüsüne, işsizliğe, yoksulluğa, esnek ve güvencesiz çalışmaya, artan erkek devlet şiddetine ve cezasızlık politikalarına, savaşa, hapishanelerde, sokaklarda, mücadelemize dönük artan şiddet ve hak ihlallerine ayrımcı dili ile LGBTİ+’ları, göçmen mültecileri hedef haline getiren sisteme karşı; işyerlerinden, evlerden, üniversitelerden, sendika ve sokaklardan haykırıyoruz; İstanbul Sözleşmesine geri dönülsün, 6284 etkin olarak uygulansın, Güvenli iş insanca yaşam, Regl ürünleri ücretsiz ve ulaşılabilir olsun, HPV aşısı ve kadın hijyen ürünleri ücretsiz olsun, İşyerlerinde cinsiyetçi ayrımcılık son bulsun, ILO 190 imzalansın.”