Samandağ’da 500 Muhtar ve Çiftçi Cumhuriyet Meydanında Seslerini Duyurmak İçin Toplandılar!
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Gününde Samandağ Ziraat Odası Başkanlığı Öncülüğünde 500 Çiftçi Samandağ’da Cumhuriyet Meydanında miting gibi basın toplantısı yaptılar. Basın toplantısında Samandağ Ziraat Odası Başkanı Selim Kamacı bir konuşma yaptı.
Samandağ Ziraat Odası Başkanı Selim Kamacı konuşmasında, Çiftçi ailelerinin borç batağında olduklarına dikkat çekerek şu eleştirilerde bulundu:
“Bu toplanmamızın amacı siyasi değildir. Birileri ile kavga etme amaçlı değildir. Bu toplantımızın amacı 14 Mayıs Dünya Çiftçiler günü münasebetiyle Ulusal anlamda sorunlarımızı dile getirmek ve en önemlisi yerel anlamda Yarseli Sulama Birliğinin baskıcı ve dayatmacı üslubu ile yüksek fiyatlarla bizden tahsil etmekte olduğu ve her yıl zam yaptığı sulama suyumuz ile ilgili yetkililere dikkat çekmek amacı taşımaktadır.
Uluslar arası tarım üreticileri federasyonu (İFAP)’ın kurulduğu gün olan 14 Mayıs günü 1984 yılında Dünya Çiftçiler günü olarak ilan edilmiştir. O günden bugüne kadar her yıl ürettiğinin karşılığını, emeklerinin karşılığını alabilen, çiftçi olmaktan dolayı mutlu olan Ülkelerde coşku ile kutlanır.
Ülkemizde (İFAP)kuruluşuna üye olan Ülkelerden birisi olmasına rağmen 14 Mayıs çiftçiler günü kutlamalarına yönelik ilgili kurum, kuruluşların basın açıklamaları haricinde çiftçilerimizin çoğu bir günlerinin olduğunu anlayabilmiş kavrayabilmiş değillerdir. Belki de kabullenmiş değillerdir.
Bir insanın en özel gününü dahi kutlayabilmesi için bir nebze mutlu ve umutlu olmasına veya yaşadığımız kapital düzende en azından cebinde harçlığının olmasına bağlıdır.
Kadın ve erkek olmak üzere Çiftçimiz gerek vatandaş, gerek çiftçi, gerek kadın olarak, anne olarak, baba olarak ta mutsuz, umutsuz bir halde yaşadığı günler ile yarınından endişe eder durumdan kurtulamadı.
Ayrıca ; borç batağından bir türlü kurtulamamakla birlikte , ailesine karşı, çocuklarına karşı olan görevlerini yerine getiremez hale düşmüş , gururu incinmiş kolu kanadı kırılmış hale gelmiş bulunmaktadır.
TÜRKİYE BA HALE NASIL GETİRİLDİ ?
Atatürk ve silah arkadaşlarının kanları ve canları pahasına kurdukları , bağımsız, üreten, kendine yetebilen , borcu olmayan, Saygın, sözü dinlenen, gelişmiş güçlü içte ve dışta barışı benimsemiş bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti ’ni kurup Türk Ulusuna emanet etmişlerdir.
Ülkemiz 1950’lerden sonra İktidara gelen siyasi oluşumların Atatürk’ün çizdiği yoldan uzak, serbest piyasa ekonomisi adı altında üretmekten mani hazır sıcak para borçlanmaları özelleştirme ve ithalata dayalı politikalar izlemeleri neticesinde Türkiye’miz maalesef Atatürk’ün planladığı gibi gelişmiş ve kalkınmış seviyelere gelememiştir.
Zira; borç demek boyun eğmek demektir. Geldiğimiz bu noktaya kadar borçlanma politikaları neticesinde kalkınmaya harcanması gereken vergi tahsilatlarımızın çoğu faiz ödemelerine ve israfa akmış ve halen akmaktadır.
Dolayısı ile tarım, sanayi, teknoloji, eğitim ve diğer üretim dışa bağımlı hale geldi.
Bu şekilde işlemeye devam eden süreç içerisinde yardımlar ile borç batağı girdaplarına giren Ülkemiz borçlu ve yardımına muhtaç olduğu ülkeler tarafından tarım üretimi dahil olmak üzere her konuda müdahalelere ve yönlendirmelere maruz kalmış, ayrıca önüne engeller konarak, ilerlemesi ve gelişmesinin önü kesilmiştir.
Ülkemizi yöneten siyasi erkler ilerleyen zaman içerisinde Tarım sektörünün önemini kavrayamamakla bu sektörümüzün daha fazla hırpalanmasına sebep oldular.
Siyasiler gelişen dünya ve ilerleyen zamanı değerlendirmek sureti ile Tarım’ da bilimsel çalışmalar, teknolojik gelişmeler, planlamalar, sürdürülebilirliğin sağlanması, çiftçi eğitimleri ve diğer kalıcı önlemleri sağlama cihetine gitmediler.
Üretici ve çiftçi siyasi oluşumlar tarafından her daim oy deposu olarak görülerek günü kurtarmaya yönelik politikalar ile geçiştirildi.
Sosyal, ekonomik ve stratejik öneme sahip olan tarım Ülkemize yetebilen bir halden zaman içerisinde kademe, kademe dışa bağımlı hale getirilmiş bulunmaktadır.
Üretimi ilgilendiren girdi ve diğer masraflar her yıl yükselmesine karşılık üreticinin karı düşmektedir.
Tarım ilaçları ve gübrelerin çoğu ithal edilmektedir.
En önemli olan tarımsal üretimimize yönelik olarak , herhangi bir stratejimiz ile planlamamızın olmayışıdır.
Çiftçimizin bu yıl daha iyi olur düşüncesi ve umudu ile deneme yanılma yöntemine başvurarak işi şansa bırakmak sureti ile üretimine devam ettiğinden istikrarı yakalayamamaktadır.
Tarım ürünlerimizin en fazla ihracatını yaptığımız Ortadoğu’ya açılan kapıların kapanmasına sebep olan ve 11 yıldır süren savaş ve gerginlikleri ekleyecek olursak hem Ülkemiz ekonomisine hem de tarım ürünleri üreten üreticilerimiz ile buna paralel nakliye, ihracat ve diğer gurupların olumsuz etkilenmesine ve Ülkemizin 75 milyar dolar sığınmacılara 225 milyar dolar ticaretten kayıplar ve askeri harcamalar olmak üzere toplam 300 milyar dolar kaybetmesine sebebiyet vermiş bulunmaktadır.
İlerleyen zaman ve gelişmeler neticesinde vatandaşlarımızın hususen çiftçi ve üreticilerimizin gelir kaynakları sabit kalmasına hatta gerilemesine karşılık olarak harcama kalemleri çoğalmış ve çoğalmaya devam etmektedir.
Dolayısı ile Çiftçi ve fakir halk sürekli borçlanmak zorunda kalarak bankaların kıskacı altında tarlasını satmak zorunda kalmaktadır. Bu da çiftçinin güvenini yitirmesine, umutsuzluğa kapılmasına gelecek kaygıları ile boğuşmasına sebebiyet vermektedir. Bu noktada çiftçi üretmekten vazgeçmektedir.
Bu durum Ülkemize stratejik, ekonomik, sosyal anlamda olumsuz yansımaktadır. İşsizliği arttırmakta, gıda fiyatlarının yükselmesine yaşam kalitesinin düşmesine sebebiyet vermektedir.
Geldiğimiz bu günler itibarı ile Dünya Soğuk ve sıcak savaşlar dönemine tekrar girmiş bulunmaktadır. İleriki zamanlarda Ülkemizin güvenliği sadece askeri anlamda güçlenmek ile sağlanamayacağını Dolayısı ile GIDA temin güvenliğini kendi toprağı ve çiftçisi vasıtası ile sağlayabilmenin en gelişmiş silahlardan daha fazla ehemmiyet içerdiğini kavramak Elzem içermektedir. Zira ilerleyen zamanda ayrıca Gıda ve suyun ehemmiyeti;uğruna savaşlar çıkarılacak kadar olacağı kaçınılmaz bir gerçektir.
Bu olumsuz gelişmeler karşısında;Sürekli bakan değiştirmekle sorunların çözülemeyeceği;yetkililerin çiftçiyi,üreticiyi hor gören bir üslupla deliler gibi ekin biçin demek sureti ile kim,biçim gerçekleşmeyeceğini.Bu üslubun yerine devlet aklı ve desteği ile daha fazla şefkatli yaklaşılması üretmeye teşvik edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu minvalde;
1-Tarımsal üretimimizin planlı hale getirilmesi
2-Gayri safi milli hasılanın %1 tekabül eden kaynağı anayasada belirtildiği gibi esas sahibi olan çiftçiye ve tarıma verilmesi
3-Tarım Bakanlığının hantal ve kalabalık yapısından işlevsel hale getirilmesi
4-Tarımda sivil örgütlerin güçlendirilmiş ve yetkilendirilmiş vaziyette üreticisine girdi ve kredi sağlayabilen tek bir örgüt çatısı altında birleştirilmesi.
5-İl ve ilçe bazında üretilen tarımsal ürünlere göre katma değer sağlayacak yatırımların yapılması yönünde planlar yapılması
6- Suriye ile diyaloğa girmek sureti ile Ortadoğu’ya açılan sınır kapılarının tekrar işlevsel hale dönüştürülmesi
7-yeni pazarlar bulunmasına yönelik devlet tüccar işbirliğine gidilmesi bu konuda elçilik ve konsolosluklarına görev verilmesi
8- Civar ve komşu ülkeler ile barış ve diyalog yollarının kalıcı tesis edilmesi ve ticari ilişkilerin pekiştirilmesi
9-Temel gıda ihtiyaçlarımızın milli üretim ile karşılanması ve ulusal güvenlik kapsamına almak sureti sübvanse edilerek sürdürülebilir hale getirilmesi
10-Geçmişten ders almak sureti ile artan nüfus, gelişen teknoloji ve konjüktüre ayak uydurmak sureti ile rekabet gücü yüksek, kaliteli, güvenilir ürün ve markalar elde edebilmek ve dünya piyasalarına ihraç etmek ve Dünya pazarında daha fazla yer edinmek üzere ileriye dönük plan yapılması gibi önemler ve planlamalar yapılması gerektiğine inanlardanız.
11-Türkiye’nin gündeminden düşmeyen sığınmacıların Suriye devletinin çıkarmış olduğu genel AFile yurtdışında sığınmacı olarak bulunan vatandaşlarına geri dönün çağrısı yapması münasebetiyle Ülkemizde 11 yıldır misafir edilen sığınmacıların Ülkelerine geri gönderilmesi hususu,Ulusal güvenliğimiz,toplumsal barışımız ve kültürel yapımızın korunması ile ekonomik kayıplarımızın önüne geçilmesi açısından fevkalade önem arz ettiğine inanlardanız.
Ülkemiz ve halkımız ekonomik sıkıntılar içindeyken halkın bin bir sıkıntı ve zorluklarla ödediği vergilerle oluşturulan genel bütçemizin, bundan sonra Sığınmacıları harcanmasını, itibar adı altında şatafatlarla israf edilmesini yol, köprü, hastane, liman gibi yatırımlar yapılırken , yolcu, hasta, geçiş ve kazanç garantili adı altında aklın ve mantığın kabul edemeyeceği şekilde harcanmasının israf edilmesinin önüne geçilmesi ve önlenmesi gerektiğine Türkiye’mizin enerjisi ve parasını eskimiş planlamalar ve yatırımlar yerine yeni Dünya düzenine uyumlu kalkınma hamlelerine girişmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bütün bu olumsuzların üstüne Samandağ özelinde yıllardır gündemini koruyan , bütün serzenişlerimize rağmen çözülemeyen aklın ve mantığın kabul edemeyeceği bir şekilde yarseli sulama birliğinin bizlere yaşattığı sorunlar ayrı yer tutuyor.
Üreticilerimiz hali hazırda yarseli sulama birliği adı altında bulunan kuruma en pahalı sulama suyu ücreti ödemeye mecbur edilirken üstüne her yıl olmak üzere fiyat artışlarına gidilmesi bu artışta dayatmacı üslup kullanılması zulmün ta kendisidir.
Ürettiği ürünlerini maliyetinin altında satmak zorunda kalan çiftçiye destekleme adı altında dekar başına 20 TL verip,akabinde çiftçiden dekar başına 40 katı olan 800 TL sulama ücreti adı altında geri tahsil etme mantığı ile çiftçimize dayatılan tek taraflı anlaşmanızdan vazgeçmenizin umudu içerisindeyiz.
Elektrik fiyatları arttı dolayısı ile sulama suyu ücretlerini arttırmak zorundayız gibi zayıflık,çaresizlik içeren bahanelerle çiftçinin üzerine yüklenmek sureti ile elektrik dağıtım firmalarını çiftçinin emeğinden zengin etme anlayışı yerine maliyetleri azaltacak çözümler üretmek sureti ile ekonomiye katkı sunmanızı ve çiftçimizin işini kolaylaştırmanızı önermekteyiz.
Ayrıca;bazı üreticilerimizin sulama suyu şebekesini kullanmasa da kendi imkanları ile arazilerine yapmış oldukları kuyulardan,akarsulardan ,kanallardan,yakıt bedelini kendilerinin ödedikleri moto pomplarla sağladıkları sulama sularına yönelik D.S.İ’ye bağlı Yarseli Sulama Birliği yöneticilerinin yer altı ve yerüstü sular devlete aittir. Parasını bizim belirleyeceğimiz oranda ödemek zorundasınız aksi takdirde icra uygularız tehditleri yapmak,baskı uygulamak sureti ile çiftçiyi mağdur ve rencide eden üslubu esefle karşılıyor ve reddediyoruz.
HÜKÜMEATLER Mİ ÇİFTÇİYİ DESTEKLİYOR?
Hükümetler mi çiftçiyi destekliyor, Çiftçi mi hükümetleri destekliyor? diye soracak olursak maalesef Türkiye’de çok uzun bir zamandır, Çiftçinin; elektrik, mazot, gübre, ilaç, ekipman alımlarından ödediği vergiler ,sulama ve diğer ödemeler ile birlikte anayasal hakkı olan GSMH dan payına düşen meblağın %60 ile birlikte hesapladığımızda çiftçinin her yıl 60 milyar Lira ve üstü parası ile hükümetleri desteklediği bir gerçektir. “
DÜNYA ÇİFTÇİLER GÜNÜNDE ÇİFTÇİLER NELER SÖYLEDİLER ?
Samandağ’da Dünya Çiftçiler Gününde çiftçiler bir araya gelerek, sorunlarını değerlendirdiler. Çıkış yollarını konuştular.
Çiftçilerin en büyük sorunu sulamada Devlet Su İşlerinin Yarseli Barajı ve diğer sulama barajlarından verilen suların pahalı olmasından kaynaklanan büyük sıkıntı yaşıyorlar. Hatta baraj bölgelerinden kendilerinin elde ettiği sulardan bile para alındığını iddia ediyorlar. Bir an önce Devlet Su İşlerinin bu haksız tutumuna uygulamasına son verilmesini istiyorlar.
Cevdet Berrak (Kurt Deresi Mahalle Muhtarı ve Çiftçi)
“Benim Asi n Nehrinden su gelmiyor. Bu gün ise dönüm başına 750 lira sulama parası istenmektedir. Ben dönüm başına 750 lira mahsul almıyorum ki! Böyle olmaz zaten çoğu zaman motorla su çekiyoruz ve de bir de öyle masraf ediyoruz.”
Adem Beyaz (Çiftçi)
“Çiftçi üretemez bir hale geldi. İlaç, gübre parası pahalıdır. Şimdi sulama için dönüm başına 760 lira para alınacaktır. Bu bir zulümdür yetkililer duysun bu çiftçinin sesini, dönüm başına 150 lira olmalıdır. Zaten çiftçi üretemez durumdadır. Çiftçi üretemez ise millet aç kalacaktır.”
Cuma Çift (Çiftçi )
“Beni Yarseli barajı için üye yaptılar. Ben üye olmama rağmen barajlardan su almıyorum ve mağdur durumdayım. Kendi kuyum var oradan suluyorum, buna rağmen Devlet Su İşleri bana ceza yazmaktadır. İtirazım var, dilekçem onlarda ama halen para istemeye devam ediyorlar.”
Mahmut Akıca (Atatürk Mahallesi Muhtarı ve Çiftçi)
“Biz Samandağlı çiftçiler olarak Devlet Su İşlerinin verdiği suyu kullanamıyoruz, siz devlet olarak bizi damlama sistemine teşvik ediyorsunuz, biz vahşi sulamadan vazgeçmemizi istiyorsunuz, biz de vazgeçtik, bizler Devlet Su İşleri kanaletlerinin sularını kullanamıyoruz. Zaten kirli damlama sistemine zaten uymaz. Biz artezyen ve benzinli motorlarla suluyoruz. Biz zaten narenciyeden para kazanamıyoruz, bir de sizin zamlarınız bizim üretemez hale getiriyor. Gelin tarlaları sizlere verelim ve siz çalıştırın. Bana gelin yıllık dönüm başına 750 lira verin ben razıyım ve size vereyim. Gelin çiftçilerimizle konuşun, öyle karar verin, hemen lap diye sırtımıza yıkmayın. “
Nevzat Çınar (Çiğdede Mahalle Muhtarı ve Çiftçi)
“Bu alanda Yarseli Barajının sulama başına dönüm başına 750 liralık parayı mahallem adına çok fazla buluyorum. Hayat pahalı, çiftçimizin girdisine yapılan zamlar bir yana, ayrıca bir de olumsuz bir yıl geçirdik, yeterince meyvelerimiz olmadı. Ayrıca Yarseli Barajı yönetim kurulunun almış olduğu kararını gözden geçirin, işlerimiz içler acısı ve durumumuz iyi değildir.”
Zeki Yaprak (Mağaracık Mahallesi Muhtarı ve Çiftçi)
“Bizim sorunlarımıza ne zaman bakacaklar, iki yıl önce mandaline iki liradan sattık, bu sene bir liradan sattık. Sattığımız meyvenin parasını alamıyoruz. Önce su için 100 lira dönüm başı para ödüyorduk, şimdi ise 750 istiyorlar. Hem üretim yok, hem kazanç yok, bizi anlamalarını istiyoruz. Çiftçiliği bırakacak duruma geldik. Gerçekten bıktık ve ne yapacağımızı bilmiyoruz.
Diğer çiftçilerin durumu muhtarların anlattığı gibi devam ediyor. Kime mikrofon uzatsak, bıkkın, yorgun ve geleceğini bilmeyen konuşmalar yapıyorlar.”
HÜSEYİN GÜLER