Kumlu ilçesinde yaşayan 78 yaşındaki Aykut Duman: Mayınlı araziler temizlenerek Devlet Çiftlikleri kurulsun!
Aykut Duman Orta Asya’dan Anadolu’ya ve oradan Suriye sınırı olan Kumlu ilçesine dedeleri yerleşir. Aykut Duman geldiklerinde topraksız ama şimdi bölgenin sayılır çiftçilerinden biridir. 2000 Dönüm toprağı bulunmaktadır. Çiftlik eski görkemli çiftliklerindendir.
Aykut Duman 78 yaşında ama “Ben halen üretim meselesinde her gün çalışmaktayım” diyor.
Aykut Duman ile tarım, mayınlı araziler, üretim ve hayalleri konusunda konuşuyoruz. Aykut Duman Atatürk sevdalısı ve bitmeyen bir vatan aşkı vardır.
TOPRAK KOKUSUNU ALAN ÇİFTÇİLİĞİ BIRAKAMAZ
“ Ben doğma büyüme bir çiftçiyim, Allah’a şükür çiftçiyim, ben çiftçi olmaktan ötürü pişman olmadım ve bir daha dünyaya gelsem çiftçi olarak gelmek isterim. Çiftçilik ülkemize katma değer sağlayan, hem de ulvi bir meslektir. Çiftçi tohum atarken ya Allah diyen, yine kurdun, kuşunda bunda hakkı var diyen sabırlı ve güven duygusunu yaşayan bir kesimiz. Ben çiftçiliği bir meslekten öte bir yaşam biçimi olarak görüyorum.
Bazı insanlar yatırım amaçlı topraklar alabilirler, bunlar toprakla uğraşmazlar, çiftçi dediğin, traktöre binecek, işçi istihdamı yapacaktır. Anadolu ve diğer bölgelerde çiftçilik yapanların yüzde 99 çiftlikte doğmuştur. Son dönemde çiftçiliği bırakanlar olmuştur, ben yazılan, çizilen kadar olmadığını düşünüyorum. Toprağın kokusunu alan bunu bırakmaz. Şu anda tarıma yeterince destek verilmiyor. Pandemi döneminde tarımın çok önemli sektör olduğunu yaşayarak anladık. Tarım geri değil ileri gidecektir. Bizim en büyük sorunumuz susuzluktur.
AMIK OVASI VERİMLİ TOPRAKLARDIR
Bu topraklarda can eksen, can yetişir deyimi yerindedir. Su sorununu çözerseniz, bu toprakların size her şeyin karşılığını verir. Ovada artık muz üretimi, meyve üretimi yapılmaya başlandı. Ben planlı ekonomiden yanayım, bu işin plansız hale gelmesi Turgut Özal ile başlamıştır. “Pahalı üretmektense, ucuz ithal edelim” mantığı ile yerli üretim yerine, ithal tarım ürünleri yapılmaya başlandı. Turgut Özal öncesi karma ekonomi ve planlı dönem kalkınmada sıkıntı yaşamadı. Süleyman Demirel dönemi barajlar yapıldı. Bazı yerler çölken verimli topraklar haline gelmiştir. Zirai Donatım kurumu, Toprak Su İşleri Müdürlüğü gibi kurumlar vardı ve kapatıldı. Ülkeyi yönetenlerin öncelikle tercih yapmaları gerekir, Türkiye dağı, taşı ile her yeri müsait bir yerdir. Ekmediğin yer meradır, ekmeyen yerin ormandır, üç yanı denizlerle çevrili ve ortada Marmara gibi iç denizin vardır. Balığın en pahalısını biz yeriz, bazılarımız ise balıkla tanışıklığı bile yoktur. Bakın biz 1924’lerde uçak yapan ülkeyiz. Neden yedi bölgede buğday yetişen bir ülkede insanlar çöpten ekmek toplar? Biz tarımı öteledik, tarım bizim önceliğimiz olmalıydı.
Biz bu topraklarda 4-5 yüzyıldır varız ve Ortaasya’dan Halep-Şam üzerinden Sivas sonra da Hatay topraklarına dedelerimiz gelmiştir. Bizim topraklar mayınlı arazilerden başlar, yani hudut bölgesindeyiz diyebilirim.
BİZ HUDUDUMUZU NAMUSUMUZ OLARAK GÖRDÜK
Hudut bizim namusumuz olarak değerlendirdik, hududumuzu rant kapısı olarak değerlendirmedik. Devletimizin büyüklerinden “sizin gibi insanlar varken, hudutta bekçiye gerek” yok övgüleri alan insanlarız. Ben de bundan onur ve şeref duydum. Rant kapısı olanlar olmuştuk, hatta çiftçilik yaparken zorda kalanların topraklarını da o tip insanlar almıştır. Sığınmacılar için bir plan ve disiplin sağlanmadığından ciddi sorunlar yaşamaktayız. Bazıları şöyle düşünüyor “sığınmacıları sigortasız, ucuz ve fazla çalıştırıyoruz” Ben Türk işçisine nasıl uygulama yapıyorsam, onlara da aynı yapıyorum.
MAYINLI ARAZİLER TEMİZLENMELİ VE ALT YAPISI YAPILMADAN VERİLMEMELİ
Mayınlı arazilerin halka verilmesi için öncelikle bir ailenin geçimine yetecek şekilde olmalıdır. Öncelikle alt yapısının olması gerekir; mayınlarını temizledik, ölçü memurunu çağırıp, “sana üç, sana beş dönüm verdim” şeklinde olmaz. Alt yapısı dediğim susuz tarım yapılmıyor, öncelikle suyun gelmesi gerekir, bakın biz buğdayı sulayamadık, yağmur da çok yağmadı, dönüm başına 600 kilo yerine 300 kilo buğday aldık. Yani toprak vermekle iş bitmiyor. Bir başka sorunda biz parçalanmış toprakları toplulaştırmaya çalışıyoruz, bir taraftan da küçük parçalar halinde dağıt! Bu toprakları Devlet Üretme Çiftliklerine verilsin, orada istihdam alanları aç, orada çalışanların rahat geçinmelerini sağla, hatta fabrika kurulabilinir, ya da ihale yolu ile bu topraklar kiraya verin, diğer bir öneri de bu mayınlı arazilerin olduğu yerleri gelişmekte olan yerler ilan edin ve yatırımın önünü açın, diyebilirim. Fabrikada sigortalı işçi olarak çalışan insanın o on dönüm araziden elde edeceği gelirden daha fazla olacaktır.
Mayınlı arazilerin kullanılması ve halkın ihtiyaçları açısından bakılması gereken, nasıl yapılırsa halk karlı çıkar hesabı yapmalıyız. “Ben toprak verdim” diyerek işin içinden çıkamamalıdır.
Yine on dönüm ile aile ve bahçe ziraatı yapılır, tarla ziraatı yapılmaz. 10 Dönüm araziye yatırım yapamazsın!
BEN ÜLKEMİN GELECEĞİNİN ÇOK PARLAK OLACAĞINA İNANANLARDANIM
Ben ülkemin geleceğinin çok parlak olacağına inananlardanım. Ben bu ülkeyi ve milleti Allahın sevdiğine inananlardanım. Allah bu ülkeyi sevmeseydi, Osmanlının son durumundan Atatürk gibi bir dahiyi gönderip, kurtarmazdı, bu benim şahsi inancımdır. Atatürk “size ölmeyi emrediyorum” diyen bir komutan ve ona uyan bir millet vardır. Sizin de bizim de yolumuz açık olsun.”
HÜSEYİN GÜLER