Samandağlı Kadınlar 25 Kasım’da haykırdı: Yarattığınız enkazdan yeni bir yaşam kuracağız!
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde Samandağ Kadın Platformu “YARATTIĞINIZ ENKAZDAN YENİ BİR YAŞAM KURACAĞIZ!” “şiarıyla Abdullah Cömert Alanında basın açıklaması düzenledi.
Basın açıklamasını Samandağ Kadın Platformu adına İlknur Kazan ve Yeliz Vural okudu. Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
BASINA VE KAMUOYUNA
“Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde Samandağ Kadın Platformu olarak yan yana geldik. Deprem gibi doğal bir olayı felakete çeviren bu erkek egemen düzenden hesap soracak olan bizler “YARATTIĞINIZ ENKAZDAN YENİ BİR YAŞAM KURACAĞIZ!” şiarımızla sokaklardayız!
Evet hesap soracağız ve yeni bir yaşamı biz kadınlar dayanışmamız ve örgütlü mücadelemiz ile beraber kuracağız. Depremin ilk gününden itibaren bizleri ölüme, erkek şiddetine, yoksulluğa, umutsuzluğa iten ataerkil kapitalist düzene ve onun temsili iktidar koalisyonuna karşı mahalle mahalle, sokak sokak yaşamı kurduğumuz gibi!
Geçtiğimiz 10 ay içerisinde en az 360 kadın erkekler tarafından katledildi ve en az 150 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Erkek şiddeti ve erkek adalet desteği ile aramızdan alınan kız kardeşlerimiz için de hesap soracağız ve yeni bir yaşamı kuracağız! İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkıverip, ben dedim oldu bittiye getirenlerden de hesap soracağız. 6284 sayılı kanunu, çocukları koruyan TCK 103 ve Lanzarote Antlaşması’nı uygulanmayanlardan da hesap soracağız ve çocuklar için de yeni bir yaşamı beraber kuracağız!
6 Şubat’tan bu yana 10 ay geçti ve erkek egemen faşist iktidar koalisyonu yalanlarından vazgeçmedi. Barınma sorununu çözdük dedikleri şey; tenekelerden ibaret, yağmur suyunu sızdıran ve güvenli yaşam alanı sunmayan konteynırlar. Su sorunu yok dedikleri şey; enkazlardan sonra su şebekelerine yayılan tonlarca asbest ve kimyasal gerçekliği. Ulaşımı çözdük dedikleri şey iki saatte bir gelen köy dolmuşları ve aylardır kapalı olan Hatay Hava Limanı!
Bu sorunların bile isteye çözülmemesi en çok biz depremzede kadınları ve çocukları etkiliyor! Daha fazla ev ve bakım emeği yükü sırtımıza yıkılırken, sokakların çoğunluğu karanlık ve güvencesiz, erkek şiddeti karşısında şikâyet mekanizmaları yavaş ve işlemez durumda. İnsanca yaşam koşullarından çok uzakta olan bizler bir de ekonomik krizin, yüksek enflasyonun en yakıcı sonuçlarını yaşıyoruz. Binlerce kadın işsiz ve hem erkekler hem de erkek devlet yüzünden ekonomik şiddete maruz bırakılıyor. Kadınlar patriyarkal kapitalist sermaye düzeninin krizlerini aşmak için daha çok ücretsiz emeğe, düşük ücretli işlere itiliyor. Ya parça başı iş yaparak “harçlık” denilen sefalete itiliyor ya da tarım emekçilerinin büyük kesimi olan biz kadınların düşük yövmiyelere tamah etmemiz isteniyor.
Tarım alanlarını, asırlık zeytinlikleri imara açan sermaye-devlet iş birliği, yasaları kendilerine göre değiştirip alenen hukuku ayaklar altına alarak Arap Alevi halkı, Hristiyanlar, Ermeniler zorunlu göçe zorlanıyor. Dikmece’den Gülderen’e yürütülen istimlak politikası, Mileyha Kuş Cenneti’nden Asi’nin kollarına dökülen molozlar yığını bu düşman hukukunu alenen gözler önüne koyuyor.
Bir avuç zengini daha çok zengin etmek, beşli sermaye çetesini yüzlerce çeteye çevirmek için başta Hatay olmak üzere deprem illerinde kollarını sıvayan iktidar koalisyonu bilsin ki; gitmedik buradayız ve topraklarımıza, kültürümüze, dilimize sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Sadece deprem bölgesinde değil ülkenin her yerinde savaş politikaları yürüten erkek egemen iktidar koalisyonu; faşist gidişata hız vermek amacıyla erkek şiddetini engellemiyor, her hafta failleri salıveriyor, mafya- çete ağlarının devletin ve toplumun her birimini çürütmesine göz yumuyor ve bunların karşısında ise haklarını arayanları, yaşam, demokrasi, laiklik mücadelesi verenleri göz altına alıyor. Erkek şiddetini gerçekten engellemek isteselerdi 2008 den bu yana en az 4575 kadın cinayeti işlenir miydi? diye soruyoruz.
Türkiye’de olduğu gibi dünyada da yükselen sağcı faşist erkek egemen iktidarlar; kapitalizmin krizinin yarattığı hegemonya krizini çözmek için Filistin’den Ukrayna’ya, Irak’tan Suriye’ye savaş baltalarını bilemeye devam ediyorlar.
7 Ekim gününden beri Gazze aralıksız bombalanıyor. İnsanların kafasına bomba yağmayan gün, saat yok. İsrail saldırısının başlangıcından bu yana 5.600’ü çocuk ve 3.550’si kadın olmak üzere 13.300’den fazla insan öldü; %75’i çocuk ve kadın olmak üzere 31 binden fazla kişi yaralandı.
Bizler biliyoruz ki Siyonist İsrail’in katliamları, Filistin direniş örgütleri tarafından 7 Ekim’de başlatılan Aksa Tufanı Operasyonu’yla başlamadı, işgalin 75 yıllık tarihi hafızalarımızda diri.
On yıllardır İsrail işgali altında, adeta bir açık hava hapishanesinde yaşayan Filistinliler; tüm dünyanın gözü önünde soykırıma tabi tutuluyor. İsrail devleti ilan ede ede katliam yapıyor.
Türkiye bir yandan Filistin’e yönelik saldırıları kınarken bir yandan İsrail’le askeri, ekonomik, diplomatik ilişkilerini sürdürüyor. Orta Doğu ülkeleri arasında İsrail’le en iyi ilişkilere sahip olan Türkiye, İsrail’in 6. ihracat durağı. 14 Mart 1996 tarihinde imzalanan Türkiye-İsrail Serbest Ticaret Anlaşması halen yürürlükte; İsrail’le sanayi ve tarım ürünleri ticareti, 1 Ocak 2000 tarihinden bu yana gümrük vergisinden muaf olarak gerçekleştiriliyor. Bugün Gazze’de öldürülenlerin yarısından fazlası çocuk ve kadın.
Bu iki yüzlülüğe biz kadınların tahammülü yok! Bizler; Filistin direnişinin ve Filistinli kadınların yanındayız! Türkiye hemen, şimdi, İsrail Devleti ile askeri, ekonomik, diplomatik ilişkilerini kesmek zorunda!
Bizler Samandağ Kadın Platformu olarak dünyanın her yerinde direnen kadınların mücadelesini, 25 Kasım 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Mirabal kız kardeşlerin cüreti ve isyanı ile selamlıyoruz! Mirabeller’in diktatör tarafından hedef haline getirildikten sonra tecavüze uğrayıp katledilmelerinin üzerinden 63 sene geçti. Diktatörler, faşist rejimler, erkek egemen sistemin tüm yönetim biçimleri, iktidarları ya da özneleri; kadınların yaktığı isyan ateşleriyle devriliyor ve teker teker tarihin kara sayfalarında yerlerini alıyorlar.
Her 25 Kasım’da olduğu gibi bu sene de sokaklardayız! Ataerkiyi yıkacak öfkemiz, isyanımız ve örgütlü mücadelemiz ile sokakları ve meydanları dolduruyoruz! Hayatlarımız, haklarımız, aşklarımız ve bedenimiz üzerine tahakküm kurmaya çalışan, kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalar ile evleri ve sokakları bizlere dar eden, emeğimizi sömüren bu erkek egemen düzenden alacağımız var! Sadece alacağımız değil soracak bir hesabımız da var ve Hatay’da yeniden kuracağımız bir yaşam var!
Yaşasın Kadın Dayanışmamı.”
Haber: Erdal YILMAZÇELİK