Atayurt Gazetesi -
$ DOLAR → Alış: 34,25 / Satış: 34,39
€ EURO → Alış: 37,33 / Satış: 37,48

BAĞDADİ ve ALİ ERBAŞ (KILIÇLI HUTBE)

Halil Yılmaz Hıtmiye
Halil Yılmaz Hıtmiye
  • 31.07.2020
  • BAĞDADİ ve ALİ ERBAŞ (KILIÇLI HUTBE) için yorumlar kapalı
  • 601 kez okundu

IŞİD Lideri Ebubekir Bağdadi de Kendini “HALİFE” ilan ederken, insan kanı damlayan kılıcını eline alarak “Hutbe” etmişti.

Hıyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın elinde kılıçla hutbe etmesi; Işid Lideri Ebubekir Bağdadi’nin Irak ve Suriye’de işlediği insanlık suçlarını, vahşetini gözlerimin önüne getirdi. Kan kokusu geldi burnuma, midem bulandı, kusasım geldi, o anları yaşar gibi oldum, tüküresim geldi vahşetin, ihanetin ve karanlığın iğrenç, iblis suratına.

Çünkü Bağdadi, oturduğu Hilafet Koltuğunun verdiği ‘Sözde Dini Vecibeleri’ yerine getirmek imanının iğrenç imansızlığıyla CİHAT adına; Irak ve Suriye’de tarihin en büyük vahşetlerinden birini yaşattı insanlığa: 2 Türk Askerinin prangalanıp, insanın kanını dondururcasına benzin dökülerek canlı canlı yakılmaları… Öldürdükleri Kişilerin kalbini, ciğerini Vandal’ca yemeleri… Kadın ve kızlara tecavüz edip, köle pazarlarında satılmaları… Ağaç motoru ile insanları boğazlamaları… Çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden; insanı ve insanlığın bütün uygarlık birikimlerini, yakıp, yağmalamaları, taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmamaları…

Akla, ahlaka ve vicdana aykırı olan hiçbir düşünce – inanç, eylem; insani – toplumsal olmayan bir ritüel – ibadet; dini bir öğretiyi referans almış olamaz.

Hiç Kimse Kimseyi kandırmasın. Kullanılan sözcüklerin, cümlelerin yorumlarının aldatıcı rahatlığına, sahte cazibesine sığınmasın, kanmasın, aldanmasın. Birbirimizin zamanını çalmaya, Kendimizi kandırdığımızı sanmaya gerek yok. Yürekli ve namuslu olun, koparmak istediğiniz kıyameti saklamayın.

Kılıç, tarih boyunca işgalin, talanın, kanın, kinin, intikamın – egemen olmanın simgesi olmuştur. ERBAŞ da da, Işid Lideri Bağdadi gibi; “Cihat” sözcüğünü kullanmadan, “Cihat” çağrısında bulunmuştur. Çünkü Atatürk’ün Cumhuriyet Dönemini “Fetret Dönemi” olarak nitelemektedir.

Hıyanet İşleri Başkanı ERBAŞ; her biri, bir “Karadul” gibi zehirli olan Cumhuriyet ve insanlık düşmanı, Emevi – Selefi Cemaat ve tarikatların düzenini kurmak için elinde kılıç, minberden; Emevi Halifelerini anıyor, Lozan’ı unutuyor. “Keşke Yunan Galip Gelseydi” diyecek kadar soysuzlaşmış Kadir Mısıroğlu’na rahmetler yağdırırken; Atatürk’e hakaretler, lanetler savuruyor. Bu ihaneti unutan, sessiz kalan her yurtseverin kanı damarlarında kurusun.

AKP genel başkanı, fetret dönemini (Atatürk Cumhuriyeti) sona erdirmek için de; Hukuk’u – danıştayı kullanıyor, hıyanet işleri başkanı bilmeme ne “ERBAŞ” üzerinden; işlediği günahlardan kurtulmak için kılıçlı hutbe okutarak, padişahlık – halifelik tahtına oturmanın denemelerini yaparken ateşle oynuyor.

Bu anlayış, dinli görünen dinsizler, beyinleri karanlığa kilitlenmiş, akıl fukarası sefiller anlayışıdır. Hayâ damarı çatlamış utanmaz ve ahlaksızlık, aymaz, sapkın, vicdansız ve zındıklıktır. Atatürk olmasaydı babanız da belli olmazdı, … Nineniz, ananız, bacınız; Kim bilir, bilmem Kimin kaçıncı şeyi olurdu.

Işid Lideri Ebubekir Bağdadi gibi Kendini, “Cihat” çağrısı yapmakla görevli sayan Hıyanet işleri Başkanı Ali bilmem ne “BAŞ” ında zerre kadar hayâ ve onur varsa; Atatürk’ün mirası Diyanet İşleri Başkanlığı makamından hemen ayrılır. Fakat ayrılmaz, ayrılmazlar; çünkü orası, onlar için ele geçirilmiş, toplumların en duygusal damarı – kolayca titretilecek bam teli, malzemesi bol, verimli bir mevzidir.

Hıyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Işid Lideri Ebubekir Bağdadi’ye özeneceğine; Vahdettin’in, İstanbul’un bütün kutsal yerlerinin anahtarlarını, İngiliz işgal kuvvetlerine teslim ettiğini; Atatürk’ün sayesinde İstanbul’un 2. Kez fethedildiğini bilemeyecek kadar zır ve kara cahil ise öğrensin.

Samsun’a çıkmadan önce, cepheden cepheye koşmuş Mustafa Kemal Atatürk, 13 Kasım 1918 günü Haydarpaşa Garına iner. Kendisini karşılayanlar arasında yakın dostu Dr. Râsim Ferid (Talay) Bey de vardır. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinden oluşan 55 parçalık emperyalist işgal donanması; boğazın serin mavi sularında gövde gösterisi yapmaktadır. Mustafa Kemal, dostu Dr. Râsim Ferid (Talay) Beye döner, işgal gemilerine bakarak, “Geldikleri Gibi Giderler!” der.

Ayasofya Tiyatrosu ŞOVU: Toplumu ayağa kaldıran, sinir uçlarını kaşıyan, kanatan – bam telini geren; Hilafet özlemi içinde yananların iğrenç kusmuklarını ortaya çıkaran, toplumu saflara bölen – ayrıştıran, bir “Cambaza Bak” gösterisidir.

Çünkü siyasi iktidar, ülke içinde ve dışında; bağbozumu yaprakları gibi rüzgârın önünde savruluyor. Politika üretemiyor, yönetemiyor. 18 yıldır topluma ve ülkeye yaptığı yanlışların – ihanetlerin günahları bir kambur gibi sırtında ve boynunda gittikçe ağırlaşıyor, çekilmez oluyor, ayağa kalkamıyor, dizleri üzerinde sürünüyor. Bir çılgınlık yapma krizlerini yaşıyor.

Yaşıyor, çünkü Atatürk’ün onurlu ve saygın cihan devleti Türkiye Cumhuriyeti, Libya’nın Arap Aşiret savaşlarına taraf oluyor. 18 adamızı Yunanistan işgal ediyor. Irak ve Suriye girdabında boğuluyor. Doğu Akdeniz, Kıbrıs sorunlar yumağı… Azerbaycan’ın yanında, Ermenistan’la savaşa hazırlanıyoruz. Avrupa Kıtası yaptırımlara hazırlık yapıyor.

Siyasi İktidar bir çıkış, bir kurtuluş yolu aramıyor. Çünkü Kolektif ve devlet etme aklını inkâr ediyor. Yeni bir rejimin devletini inşa etme yanlışları, başka yanlışları doğuruyor.

“Sosyal Medyaya” yeni yasayla getirilen sansür; toplumun hafızasını silmek, dününü unutturmak, haber almasını ve vermesini – iletişimini karartmaktır.

Unutmayalım ki sonucu belli olmayacak bir seçime gitmek yerine; Yunanistan ve ya Ermenistan ile savaşabiliriz.

Şiir ve Öykü tadında, toplumsal barışın egemen olduğu nice bayramlar diliyorum.

31 Temmuz 2020 // ANTAKYA

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ