Atayurt Gazetesi -
$ DOLAR → Alış: 32,24 / Satış: 32,37
€ EURO → Alış: 34,79 / Satış: 34,93

BOZKIRIN SÖNDÜRÜLEN IŞIKLARI

Halil Yılmaz Hıtmiye
Halil Yılmaz Hıtmiye
  • 05.10.2020
  • BOZKIRIN SÖNDÜRÜLEN IŞIKLARI için yorumlar kapalı
  • 398 kez okundu

                    (KÖY ENSTİTÜLERİ)

Antakya – Atayurt Gazetesi

Kuvayı Milliye – Kurtuluş Savaşı kazanılmış, Kuruluş Dönemi başlamıştı. Yurttaşların sadece 0/0 3’ü okuma ve yazma biliyor ve halkın 0/080’i köylerde yaşıyordu.

Halk açtı, sefildi, yoksuldu, cahil ve dünyadan bir haberdi. Cepheden cepheye koşmuş, kanı ve canı gerekince anımsanmış – askere çağrılmış Anadolu İnsanı; dünyayı yaşadığı köyden, savaştığı cepheden ibaret olarak biliyordu.

Köy Enstitüleri, 600 yıl “Beyni, Demir Çerçeve İçinde Tutulmuş” kapıkulu bir halkın, çok kısa zamanda aydınlanmasını,  çağdaşlaşmasını ve yurttaş olmasını sağlayacak; öğrenirken üretecek Atatürk’ün dâhiyane bir buluşuydu.

Atatürk, ilk defa Köy Enstitülerinin kuruluş yasasını çıkarttırdı. Askerliğini çavuş olarak yapmış ayık, uyanık; beyni kavrayışlı, ışık olmaya elverişli erleri yetiştirip, Kendi köylerine “Eğitmen” olarak görevlendirilmesi projesini önerdi ve bu proje ölümünden 2 yıl sonra uygulanmaya başlandı.

Ve Atatürk, biliyor ve inanıyordu ki Genç Cumhuriyetin; genç kuşaklarının ışık almaya ve içine sindirmeye elverişli beynini yormadan, bilgi ve sanatla beslemek, süslemek gerekiyordu.

Çünkü Kurtuluştan sonra, Kuruluş Döneminde; Osmanlının ve Kuvayı Milliye’nin en ağır yükünü taşıya gelmiş yoksul köylü yurttaşların çocuklarını; Anadolu’da meşale olup, cumhuriyet devrimlerini, ülkenin en uzak ve karanlık köşelerini aydınlatmaları için yetiştirmek gerekiyordu.

Dünyada eşi ve benzeri olmayan Köy Enstitülerinin yaratıcıları ve uygulayıcıları; Atatürk’ün – antiemperyalist Kemalist düşüncesinin; halkın aydınlık yarınlarını tasarlayabileceği bütün üstün nitelikleri Kendilerinde toplamış – özümsemiş olan Hasan Ali YÜCEL ve İsmail Hakkı TONGUÇ’tu. 2. Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ’nün de desteğiyle 1940 yılında Köy Enstitülerini açmışlardı.

Köy Enstitüleri Anadolu Bozkırını aydınlatacak, antiemperyalist – tam bağımsızlık ilkeleri üzerine kurulmuş… Genç Cumhuriyete oksijen, su – özsu taşıyacak, taze kan pompalayacak… Kendileri, mum gibi erirken; Ortaçağ karanlıklarını aydınlatacak, çağdaş cumhuriyeti tam bağımsız olarak yaşatacak kuşaklar yetiştirecekti.

Bu iki gerçek yurtsever Hasan Ali YÜCEL ve İsmail Hakkı TONGUÇ’ un amaçları: “Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek. // Ağaç dik on yıl sonrası ise tasarladığın, // Ama yüz yıl sonrası ise düşündüğün, halkı eğit. // Bir kez ürün verir ekersen tohum. // Bir kez ağaç dikersen on kez ürün verir // Yüz kez olur bu ürün eğitirsen halkı. // Balık verirsen bir kez doyurursun halkı, // Öğretirsen balık tutmasını, hep doyar karnı.” Çin Ozanı kuan TZU

H. Ali YÜCEL ve İ. Hakkı TONGUÇ’un en büyük erekleri; “Görürsem Anımsarım, Yaparsam Öğrenirim” ilkesinden hareketle Anadolu Halkına, balık tutmasını – üretmesini öğretmek… Ürettikçe mutlu ve sağlıklı olmak… Gönenmek, güven içine yaşamak… Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecekte, emperyalizmin açık ve gizli işgalinin tuzaklarına düşmesinin önüne geçmekti.

Çünkü emperyalizmin bin bir yüzü, yöntemi; 50 – 100’lık stratejileri vardır. Bir toplumu ayakta tutacak ahlaki, hukuki, dini, insani bütün sosyolojik kurallarını… Kapitalist Sistem, insani ve toplumsal gelenek, görenek, töresel tüm kadim değerlerini… Kanlı, kirli ve vahşi dişli kerhane değirmeninde bir buğday gibi öğütür, un eder. Mazlum ulusların yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarını vahşice sömürmekle yetinmez. O mazlum ulusların, ulusal geçmişlerindeki destansal tarihlerini (AKP’nin,  Kendi İktidarı Öncesi Dönemi İnkâr etmesi Gibi…) unutturmak, özünü aşağılayıp, unutturmak isterken de Kendi kültürünü dayatır.

Savaş açlık, kıtlık demek // Günde yetmiş gram ekmek // Karanlığa ışık olmak gerek // Yürü bre koca halkım yürü…

Köy Enstitüleri, insanlık tarihinin tanık olduğu; Atatürk Cumhuriyetinin en önemli şah damarı ve en büyük aydınlanma devrimiydi.

Kırk bin köye kırk bin okul // Savaş bitmiş halkım yoksul // Anam kalmış yetim ve dul // Yürü bre koca halkım yürü…

Köy Enstitülerine atanan öğretmenler, çağrılan yoksul köy çocukları; Cumhuriyet Devrimlerini yaşatmak… Bozkırları yeşertmek… Yoksul halkın ocaklarını tüttürmek yolunda… Çağdaş ve uygar bir ulus olmak aşkı, inancı ve imanıyla okullarının temelinin ilk kazmasını attılar… Yoksulluk ve cehalet savaşına başladılar.

Bu yerlerde güller biter // Göz ağrım, gözümde tüter // Kula kulluk yeter // Yürü bre halkım yürü…

Her nedense, “Köy Enstitüleri” denince aklıma; Anadolu’nun uçsuz bucaksız bozkırları… Âşık VEYSEL’İ, Bozkırın tezenesi Neşet ERTAŞ’ı… Doğu Anadolu’nun kavruk, karlı dağları gibi insanları… Güney Doğu’nun Harran Ovası, sıcak, samimi dostları… Konya’nın Buğdayı… Çukurova’nın pamuğu, Orhan KEMAL’İ, Yaşar KEMAL’İ… Cengiz AYMATOV’un “Gün Olur Asra Bedel ve İlk Öğretmen Duyüşen” yapıtları…

Ya Ceyhun Atıf KANSU’nun: “Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,// Baharda Polatlı kırlarında açan// Güz geldi mi Kop Dağına göçen,// Yörükler yaylasında, Toroslarda eğleşen// Muş Ovası’ndan, Ağrı eteğinden// Gücenmesin, bütün yurt bahçelerinden// Çiçek getirin, örtün beni;// Eğin türkülerinin içine gömün Beni.” Şiiri de kuş uçmaz, kervan geçmez köyleri, mezraları gelir, mıh gibi çakılır düşlerime…

“…Siz kara göklerin yıldızları,// Işıtın yurdumuzu sabaha kadar.// Ama düşe kalka, ama yiğit, ama umutlu// Alın benim gönlümden de o kadar.” Cahit KÜLEBİ                                                                                                                  

Ülkenin bu karanlık kuşatılmışlıktan kurtuluşunun reçetesi; Antiemperyalist Kuruluş Kodlarında saklıdır.

Yani, Ya yeniden Köy Enstitüleri, ya da yeniden köy Enstitüleridir.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ