Çevre Gününün önemine uygun kutlanması
5 Haziran çevre günü olarak kutlanmaktadır. Bu sene salgın hastalık yüzünden elbette alanlarda kutlamak mümkün görünmemektedir. Çevre ve doğanın yağmalanması aynı düzlemde sürmektedir. Çevrenin kirlenmesi, çevrenin yağmalanması küresel ölçekte olduğunun altını çizelim ve çözüm önerilerimizi de,eleştiri hakkımızı da öyle kullanmalıyız. Madem kriz küresel, o zaman dünyanın kirlenmesine karşı dünya çapında ortak bir düşünce geliştirilmelidir. Diğer yandan kriz öncesi planlanmış ve yürütülmekte olan doğayı tehdit eden, doğal değerleri talan eden uygulama ve yatırımlara devam edilmekte ve ülkenin kaynakları ağırlıklı olarak geri dönülmez, artı değer yaratmayacak üretim odaklı olmaktan uzak biçim ve nitelikte harcamalarla tüketilmektedir.
Ülkemiz bütünlüğünde baktığımızda Dünya Çevre Gününü, Sorunlarımız ve Kaygılarımızın bugün dünden daha bir artmış olarak karşılıyoruz.
Dünün çevrecileri ile bu günün çevrecileri farklı düşündüklerini biliyorum. Dün çevre meselesini plastik şişe toplamaya indirgeyen eylemler vardı. Bu gün ise kapitalizmin yıkıcılığına karşı bir eylem biçimi olarak gündeme taşınmaktadır.
Hatay açısından bakarsak: Ciddi sıkıntılar yaşandığını görebiliriz. İskenderun’da feyezan kanalı gibi, Asi Irmağının kirlenmesi gibi, hele, hele ilçelerdeki tarihi mekanların toprak altında kalarak, yok olması ayrı bir sorundur.
İskenderun’da yapılan ve yapılacak olan termik santraller için söylenecek söz bulamıyoruz. Deniz ürünlerinin yok olması, denizlerin kullanılması gün gelecek imkansız hale gelecektir.
İskenderun körfezine kurulacak olan her termik santral narenciye bahçelerinin yok olması demektir. Narenciye bahçeleri dışındaki ormanların yok olmasına neden olacaktır.
Hatay ilimizin her yanında ormanların yok edilerek kurulan ve işletilen taş ocakları dağlarımızı kel dağlar haline getirmiştir.
Yine Hatay’ın en güzel yerlerinde çıkan yangınlar, yangınlar sonunda oralara dikilen beton yığınları çevrenin anasını bellemektedir.
Temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının (Güneş, rüzgâr, jeotermal, biyoenerji vb.) kullanımı ile enerjinin etkin kullanımı ve %100 Yenilenebilir Enerjiye geçilmelidir.
Termik santrallerin yapılması durdurulmalı ve yenilerin yapılmasına son verilmelidir.
Kıyılarımız nerdeyse yağmalanmakta ve denizlerimiz kirlenmektedir.
Tarım alanlarımız, ormanlarımız, dağlarımız bir yağmaya sahne olmaktadır. Bu alanların korunması sağlanmaz ise daha çok doğaya zarar vereceğiz.
Orman alanları ile Tarım alanları mutlaka korunmalıdır.
Tarımda ciddi teşvik ve destek programlarıyla çiftçilerimiz, tarım işçileri desteklenmelidir. Tarımda kullanılan kimyasalların sulama ve yeraltı su kaynaklarına karışarak çevre sorunları yaratması önlenmeli, kimyasal madde kullanılmadan yerel tohumların kullanımı özendirilmelidir.
Türkiye’nin Plastik atık çöplüne dönüşmesinin önüne geçilmelidir.
Elektrikli taşıtların kullanımı için alt yapı çalışmaları hızlandırılmalıdır.
Özeti, doğayı koruma altına almadığımız zaman insanın geleceğine zarar vermiş olacağız.