CHP’Lİ NERMİN YILDIRIM KARA: PROJE OKULLARI KADROLAŞMA İÇİN BİR PARAVANDIR!

Cumhuriyet Halk Partisi Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, proje okulları hakkında yazılı bir basın açıklamasında bulundu.
Sözlerine proje okullarının yasal çerçevesini betimleyerek başlayan CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Proje okulu uygulamasının yasal zeminini, 1 Mart 2014 tarihinde kabul edilen 6528 sayılı kanun teklifinde buluyoruz. Bu kanun teklifi ile 652 sayılı KHK’nın 37’inci maddesinin bazı fıkraları değiştirilmiş ve proje okullarının hedeflerini, yapısını tanımlayan 9’uncu fıkra eklenmişti. Bu fıkraya göre, “yurt içi veya yurt dışında, yerli veya yabancı kurum ve kuruluşlarla veya başka ülkelerle iş birliği anlaşması çerçevesinde kurulan ve ulusal veya uluslararası proje yürüten okul” ibaresi bulunuyor. Hangi okulun proje okulu olarak seçileceği ve seçilen okullara öğretmen ataması ve öğretmen görevlendirmelerinin tümüyle Milli Eğitim Bakanı tarafından yapılması da bu fıkrada yer alıyor. Milli Eğitim Bakanlığının 32098 sayılı yönetmeliği, bu okullara atanacak öğretmen ve idarecilerin bu okullarda dört yıl süreyle görev yapabileceklerini ama aynı unvanla aynı proje okulunda sekiz yıldan fazla görev alamayacaklarını belirtiyor; 29818 sayılı ve Eylül 2016 tarihli bir başka yönetmelik ise bir okulun proje okulu olarak belirlenmesi için gereken süreçleri tanımlıyor.
Böylece, proje okullarının yapısında iki temel sorun olduğu görülebiliyor: Bu okulların öğretmen ve idarecilerinin belirlenmesinde nihai ve aslında tek yetkili mercii, Milli Eğitim Bakanı. Öğretmen ve yöneticilerin seçiminde gözetilecek ölçülerin iyi tanımlanmadığı, böylece bakanın atamalardaki takdir yetkisinin olabildiğince geniş tutulmak istendiği söylenebilir. Bunun yanı sıra, 2016 yılında yayımlanan yönetmeliğe bakıldığında, bir okulun proje okulu olarak belirlenmesi için şu şartların getirildiğini görüyoruz: Okulun, uygulanacak projeye göre yerleşim yerindeki diğer okullar arasında “ön plana çıkması”; işlemeler, kamu kurumları veya STK’lar ile protokol yapılması; bir alanda mesleki ve teknik eğitim yapan bir ortaöğretim kurumu olması; uluslararası akreditasyon sahipliği; merkezi sınavlarda il genelinde ilk beş dereceye sahip olması ve açılış tarihi, yapısı, “yetiştirdiği devlet adamları itibarıyla” tarihi bir okul olması, bu niteliklerden en az ikisini haiz olması bekleniyor ve gerektiğinde, bir proje okulu belirleme komisyonu tarafından yapılacak denetim sonucunda, proje okulu olma vasfından çıkartılması öngörülüyor.
Bu kriterlerin belirlenmesinde kullanılan dil bile, özellikle “yetiştirdiği devlet adamları itibarıyla” gibi ibareler, hemen göze çarpmaktadır. Bu kadar farklı nitelikler taşıyan okulları, tek ve yeni bir kavram altında toplamak; müfredat veya teknik kapasite açısından farklılaşmayan ama sadece bir projeye katılan okulları eğitim sistemi içerisinde ayrıcalıklı bir konuma yerleştirmek, her şeyden önce, mantık dışıdır. Proje okulları, bu nedenle, keyfi bir uygulamadır; Milli Eğitim Bakanının bir okulu, oldukça esnek ve dağınık bir ölçüler dizisine göre proje okulu ilan etmesine ve bu vesileyle bu okulun öğretmen ve idareci kadrolarına müdahil olmasına yarayan bir paravandır.”
YILDIRIM KARA: PROJE OKULU GARABETİNDEN VAZGEÇİLMELİDİR
Proje okulu uygulamasının daha önce de öğretmen ve öğrenciler tarafından tepkiyle karşılandığını hatırlatan Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara açıklamasının sonunda şu ifadelere yer verdi:
“İstanbul Erkek Lisesi öğrencileri, 2016 yılında, proje okul ilan edilmeleri sonrasında müdürlerinin görevden alınmasına karşı protesto düzenlemişlerdi. Türk Eğitim-Sen Başkanı Talip Geylan, Eğitim-İş Genel Başkanı Kader Özbay ve İstanbul Milletvekilimiz Suat Özçağdaş, konuya ilişkin yakın tarihlerde yapmış oldukları açıklamalarda, 2 bin civarında proje okulu bulunduğunu, bu okullarda 79 bin öğretmen ve 5 bin yöneticinin görev yaptığını belirtmişlerdir. Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğünün sayfasında ise, meslek eğitimi verilen 439 okulun proje okulu olarak tanımlandığı görülmektedir.
Proje okulu kavramının ve uygulamasının zayıflığı ve çelişkileri, bu sayılardan da anlaşılabilmektedir. Bu zayıflık ve çelişkiler, 8 Nisan günü MEB’in internet sayfasında proje okullarına öğretmen ve idareci atanması hakkında bir duyuru yayımlanmasıyla ayyuka çıkmış bulunuyor. Atama sonuçlarını değerlendiren eğitimciler, atamaların şeffaflıktan uzak şekilde ve kadrolaşmaya hizmet edecek biçimde gerçekleştirildiğini belirtiyorlar. Muhalif sendikalara üye olan öğretmenlerin fiilen sürgün edildiğini, iktidara yakın kuruluşlara veya STK’lara üye olanların ise kayırıldığını dile getiriyorlar.
Bizim Hatay’da, eğitim alanında faaliyet gösteren sendikalardan edindiğimiz bilgi de bunu teyit ediyor: Hatay’daki proje okullarda 80 öğretmen, mevzuata ve teamüllere uygun olmayarak, başka okullarda görevlendirilmiştir. Selim Nevzat Şahin Anadolu Lisesi’nde 6, Samandağ Atatürk Anadolu Lisesi’nde 5, TOBB Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde 2 öğretmenin başka okullara tayin edildiğini öğrendik.
Proje okulu uygulaması hem öğretmen ve idarecilerin atanmasındaki hem de proje okullarının seçilmesindeki kriterler muğlak kaldıkça, kadrolaşmanın, eğitimi ideolojik bir amaç uğruna eğip bükmenin ve Maarif Modeli’ni arka kapıdan uygulamaya çalışmanın kılıfı olarak kalacaktır. On yıldır her yerde tartışmalara yol açan ve eğitimcilerin haklı eleştirilerine hedef olan bu uygulama miadını doldurmuştur: Okulların, gelişigüzel biçimde, sadece Bakan kararıyla “proje okulu” tabelası asılıp kadrolaşmaya açılmasına göz yumamayız: Milli Eğitim Bakanlığı proje okulu garabetinden vazgeçmelidir.”