EĞİTİM İŞ: 2021’i sınıf mücadelesinin yılı yapacağız
Eğitim İş Hatay 1 nolu Şube Başkanı Mustafa Günal, 2021 yılını sınıf mücadelesinin yılı yapacaklarını vurguladı.
Yönetim Kurulu adına yaptığı Basın açıklamasında, “Geride bırakmak üzere olduğumuz 2020 yılı dünyayı saran Covid 19 kabusu başta olmak üzere maalesef her birimizde acı hatıralar bıraktı” vurgusu yapan Şube Başkanı Mustafa Günal şu değerlendirmelerde bulundu:
“2020, kıymetli romancı Charles Dickens’ın “iki şehrin hikayesinde” kitabındaki gibi bir ruh olup, kabahatlileri dolaşsaydı korkunç bir mesai tamamlamak zorunda olacağı için hiç bitemezdi. Geride bırakmak üzere olduğumuz 2020 yılı dünyayı saran Covid 19 kabusu başta olmak üzere maalesef her birimizde acı hatıralar bıraktı.
Ekonominin, sağlığın, eğitimin, adaletin daha da kötüye gittiği, hem toplumsal hem de bireysel yalnızlaşmanın tavan yaptığı bir yıl oldu.
Tüm suçu 2020’ye yıkmayı, “2020 bir bit artık” diyen koroya katılmayı reddediyoruz. Çünkü hem dünyada hem ülkemizde yaşadığımız sıkıntıların, takvim yapraklarının gösterdiği yıldan çok, kapitalizmin başını tutmuş olan yöneticilerden kaynaklandığını biliyoruz.
Her şeyin başında, 2020 yılında yaşadığımız felaketler, insan hayatındaki her şeyin sınıfsal olduğunu ve bizim içinde bulunduğumuz vahşi kapitalizmin nasıl bir cehennem olduğunu bir kez daha göstermiştir.
2020, maalesef ülkemizde ekonomi, eğitim, sağlık, adalet ve özgürlükler anlamında bir çöküş yılı olmuştur. 2020’de dünyaya bir kabus gibi çöken Covid-19, özellikle ekonomisi kötü durumdaki bizim gibi ülkelerde işçi sınıfı için katliama dönmüştür. Zenginlerin boğaz kenarında yüzlerce metrekarelik evlerinde “hayat eve sığar” videoları çekmesiyle başlayan süreç, güvensiz işlerine sıkış tepiş toplu taşımayla giden emekçilerin toplu ölümleriyle devam etmektedir.
Geride bırakmak üzere olduğumuz yıla uzaktan bir bakılır. Peki 2020, işçiler, emekçiler, halk için nasıl bir yıl olmuştur:
• Tüm gelişmiş ülkeler, pandemi nedeniyle yurttaşlarına ekonomik ve sosyal destek paketleri açıklarken, Türkiye’de yurttaşa İBAN verilerek “hadi bize 10 lira ver” denmiştir. Dünyayı saran koskoca bir salgınla mücadele etmek namına maske ve kolonya bile dağıtamayan hükümet, lüks içindeki sarayından seslenerek “bir müslüman olarak şükretmenin önemi”ni anlatmıştır. Gelişmiş ülkelerin hepsi nüfuslarının birkaç katı aşı için pazarlıklarını tamamlamışken, “Keçiboynuzu yiyin hiçbir şey olmaz” diyen hükümet, yıl biterken dahi yeterli aşı miktarına dair bir müjde açıklayamamıştır.
• 2020’nin en çarpıcı tarafı, toplumsal yoksullaşmamız olmuştur. Hükümete yakın müteahhit cuntası hariç tüm yurttaşların fakirleştiği süreçte, iflas eşiğindeki milyonlara “keyif çayı içmesi” önerilmiştir. Diğer ülkelerin aksine, pandemi nedeniyle kepenk kapatmak durumunda olan esnafa hibe verilmeyen, çiftçinin giderlerinin düşürülmediği, devlete on yıllarca vergi ödeyen insanlara 1 ay dahi bakılamadığı 2020 senesi, ülkenin çalışan nüfusunun yüzde 42’sine tekabül eden asgari ücretliye trajikomik bir zam yapılmasıyla sonlanmaktadır. 4-5 maaşlı saray şürekasının, yandaş müteaahhitlerin haricinde yurttaşlarımızın büyük çoğunluğu iflasın, buhranın, çaresizliğin kucağına itilmiştir.
• 2020, eğitim ve eğitim emekçileri için de kara bir yıl olmuştur. Pandemi başladığından bu yana eğitimin yüz yüze mi uzaktan mı devam edeceğine bir türlü karar veremeyen MEB, eğitim sistemini tam anlamıyla bir kördüğüme çevirmiştir. Yıl bitmekteyken, Anadolu’da ve yurdun doğusunda birçok yavrumuz internete ulaşıp uzaktan eğitime katılabilmek için dağ tepe tırmanmaya devam etmekte, 4 milyonu aşkın yavrumuzun uzaktan eğitim için şart olan tablet/telefon ihtiyacı çözümsüz vaziyette ortada durmaktadır. Belli ki aynı Bakanlık, bu yoksul çocukları, ailesi varlıklı kolej çocuklarıyla aynı sınavlara tabi tutup geleceklerini ona göre şekillendirmekten de hiç utanmayacaktır. Pandemi sürecinde eğitim emekçisinin, önce canı hiçe sayılmış, “hayat eve sığar” kamu spotları eşliğinde gereksiz organizyonlara katılmak zorunda bırakılmıştır. Ardından gönüllülük esasının işletilmesi gereken koronayla mücadele organizasyonlarında keyfi olarak görevlendirilmiştir. Şimdi ise uzaktan eğitim, öğretmenler için adı konulmamış bir mobbing olarak sürdürülmektedir.
• Pandemi koşulları nedeniyle toplumsal kurallar tekrar tariflenirken iktidar gücünü elinde tutan AKP’nin hiçbir organizasyonunda kural dinlenmemesi, İzmir’deki depremde yine yoksul halkın canını kaybetmesi ve kimsenin hesap vermemiş olması gibi gelişmeler, salgınların ve afetlerin tahribatının bile sınıfsal ve politik olduğunu tekrar hepimize hatırlatmıştır. “Hepimiz aynı gemideyiz” diyenlerin lüks içindeki kaptan köşkünden geminin kazan dairesinde ter dökenlere “rıza” empoze etmesi, geçerliliğini yitirmiştir. Maden işçilerinin İzmir’de enkaz altından can kurtarırken alkışlanıp, 1 yıldır alamadığı maaşları için eylem yaptığında “korona kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle” coplanması hepimize asıl pandeminin baskıcı siyasi rejim olduğunu bir kez daha anlatmıştır.
• 2020 yılı ülkemizde kadının adının toplumsal yaşamdan silinmesi için iktidarın azami gayret gösterdiği bir yıl olmuştur. Kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin tavan yaptığı bu yılda, yine iktidar eksenindeki yargının teşvik sayılabilecek ceza indirimleriyle katiller/sapıklar cesaret bulmuş; Avrupa ülkelerinden bile önce kadına seçme ve seçilme hakkı verildiği güzide ülkemiz kadınlar için daha da yaşanmaz bir coğrafya olmuştur. Kadın haklarına aykırı demeçleriyle bilinen tarikatların, 2020’de vakıf/dernek adı altında eğitime iyice tebelleş olması da, AKP eliyle bu kanserin uzun süre yayılmasının sağlayacağını düşündürmektedir.
Eğitim-İş olarak bir kez daha altını çiziyoruz: Bu kara tablo için 2020 yılını değil, onu bize böyle geçirtenleri suçlamak gerekmektedir. Bu yılı bir takvim yaprağını suçlayarak değil, ondan ders çıkararak kapatıyoruz. Ünlü düşünür Albet Camus, “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız insanların nasıl yaşadığına değil nasıl öldüğüne bakın” diyor. Bu yılın gerçekliği apaçık vaziyette karşımızda duruyor: İnsanlarımız pandemiden, yoksulluktan, haksızlıktan ölüyor ve eğitimdeki haksızlıklar ise bu ölümlerin aileden çocuğa bir kader gibi geçmesine yol açıyor!
Ve biz vatan aşığı Nazım’dan biliyoruz ki “ölümün adil olması için yaşamın adil olması gerekir”. Bu adaleti ülkemize tekrar getirecek olan tek güç ise Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki ruha tekrar kavuşmaktan, mücadeleden geçmektedir.
Eğitim-İş olarak 2021 yılını mücadelenin ve karanlık tünelin ucunda görünen ışığın yılı olarak ilan ediyoruz. Bu duyguyla başta üyelerimiz ve eğitim emekçileri olmak üzere tüm yurttaşlarımızın yeni yılını kutluyor, daha mutlu yılları birlikte yaratmayı umuyoruz.”