Atayurt Gazetesi -
$ DOLAR → Alış: 32,22 / Satış: 32,35
€ EURO → Alış: 34,61 / Satış: 34,75

NASIL BİR ÜLKE OLDUK?

Halil Yılmaz Hıtmiye
Halil Yılmaz Hıtmiye
  • 25.10.2022
  • NASIL BİR ÜLKE OLDUK? için yorumlar kapalı
  • 266 kez okundu

Antakya Atayurt Gazetesi

“Tarihte Atatürk Gibi Öldükten Sonra da Ülkesinin Karanlık Günlerine Işık Olmuş; Ülkesini Yöneten Bir Başka Lider Yoktur.” Fidel CASTRO

RTÜK’ÜN, TELE1’e verdiği 3 gün ekran kapatma cezasının hiçbir Hukuksal dayanağı yoktur. RTÜK’ün kendini yargı yerine koyması, çok tehlikeli ve vahimdir. RTÜK’Ü, şiddetle kınıyorum ve bu cezayı, yok hükmünde sayıyorum.

Çünkü düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğüne (Açıklama, Yazma, Konuşma) dönüştüğü zaman demokrasi, emek, özgürlük, Hukuk, insan hakları anlam kazanır ve ancak o zaman Basın özgür olur.

Dünyanın tüm mazlum Halklarına, kurtuluş umudu – ışığı olmuş Kuvayı Milliye’den sonra, içine düştüğümüz bu karanlık sarmalda; ABD Emperyalizminin ve taşeronlarının açık-fiili işgalini bekleyen; Efendisine Âşık Olmuş Köleler ülkesi olduk.

Bütün demokratik ülkelerde Basın, Kamu – Halk adına konuşan, duyan, gören ve yazan 4. kuvvettir. Fakat şimdi gerçekleri söyleyen, konuşan ve yazanların gözleri kör, kulakları sağır, dilleri mezar taşları gibi lal edilmiş, üzerine ölü toprağı serpilmiş, Kan Uykusuna yatmamız istenen ülkeyiz.

Şimdi ise ya Benim gibi düşünür, yazarsın; ya da hapis yatarsın, istibdat yasası – sansür… İranlı şair Samet Behrengi’nin, İran Şahı Rıza Pehlevi döneminin acımasızlığını anlatabilmek için; “Ağacın Altında Konuşma, Yapraklar Duyar” dediği ülkeye döndük.

Sözde yasakları, yolsuzluğu ve yoksulluğu yok etmek için iktidara getirilen; BOP Eş Başkanı ve Kapitalizmin sadık temsilcisi iktidarın uyguladığı ağır emek sömürüsü, yurttaşlarını köleliğin de gerisine götürenler ülkesi olduk.

Çünkü köle olsanız, sahibiniz size midenizi dolduracak yemek ve başınızı sokacak bir barınak verir. Fakat siyasi iktidarın uyguladığı Neo – Liberal ekonomi ile milyonlarca yurttaşın hem aç, hem de başını sokacak bir ev bulamayanlar, üniversite öğrencileri sokakta kalan ülke olduk.

Avrupa’nın teknolojik atık çöplüğü; Asya’dan, Afrika’dan ipini koparanlara kucak açan Dünyanın en büyük göçmen ülkesi olduk.

İnsan, sanayi, kültür, siyaset, düşünsel, inançsal gibi her alanda; hiçbir niteliği olmayan, hatta varlıkları halkımızın geleceğinde yaşamsal sorunlar yaratacak; eğitilmiş, donatılmış, sürü sürü ırkçı, cahiliye dönemi – Emevi İnançlı; Karataasubun Bindirilmiş Göçmen Kıtalarının işgali altında bir ülke olduk. 

Kanlı terör örgütü FETÖ’nün ihanet gemisine binen; kalemini – onurunu – namusunu satan Beyin Fahişeleri Mehmet ve Ahmet Altanlar, Nazlı Ilıcaklar, Hasan Cemaller… Neo Liberal – dönek solcu Yetmez Ama Evetçiler ülkesiyiz.

Allah’ın insana vermiş olduğu aklın ürünü bilim, teknoloji ve onların yasalarını uygulamak yerine – öngörülebilir felaketleri, fıtrat ve kadere havale edenler ülkesiyiz.

Kadercilik, akıl ve bilimi yok sayanların, yanlışlarını, hatalarını — işledikleri günahları örtme çabasıdır. Çünkü ülkede aileler dağılıyor, toplum lime lime olmuş, bütün değerlerini kaybetmişler ülkesi olduk.

Cehennemi bu Dünyaya taşıyıp Halkına yaşatanlar; dine ve ahlaka sığmayacak Cehennemlik suçlarını “Kader – Fıtrat” diyerek Teolojiye bağlayanlar ülkesi olduk.

Akılla ve mantıkla düşünmek, sorgulamak yerine; Emevi ırkçılığının kayıtsız, şartsız biat etmeyi dayatan – Kuran İslam’ında olmayan kaderciliğin kurbanı olduk.

Akıl ve bilimi reddeden – görevini yerine getirmeyenlerin, cinayet gibi iş kazalarını; Fıtrat ve Kader deyip, Tanrı’ya havale edenler ülkesi olduk.

Akılla, mantıkla, bilimle yönetilen ülkelere uğramayan Fıtrat ve Kadere sığınan ve yaşamımızı Cehenneme çevirenlerin, bütün dinlerin temeli olan Ahlak ve vicdanı kirletenlerin ülkesi olduk.

Allah’ın koyduğu doğa ve evren kurallarını; yine Tanrı’nın verdiği akılla, mantıkla ve aklın ürünü bilimle algılayıp, sorunlara çözümler getirmek yerine; sorumluluğu “Kader, Fıtrat” teslimiyeti – kolaycılığı üzerinden Allah’a havale edenler ülkesi olduk.

Kuran Kurslarında çocuklara taciz ve tecavüzler için; “Bir Defadan, Bir Şey Olmaz” diyen ahlaksızlığını itiraf eden Siyasi Fahişeler ülkesi olduk.

Anayasanın, Hukuksuzluğun ve Adaletsizliğin, Siyasi Ahlakın yok sayıldığı; içeriği sır gibi saklanan imzalanmış uluslararası sözleşmelerin; Karaparanın, uyuşturucunun, Devlet – Siyaset – Tarikat – Mafyanın egemen olduğu organize suçlar ülkesi olduk.

Barış ve Kardeşliğin temelini dinamitleyen, ulusal bilinci yok sayan, yurttaşa, her biri farklı bir dini dayatan; dini ve imanı çok, fakat ahlakı ve vicdanı yok tarikat ve cemaatlerin, cahiliye dönemi kalıtı, ırkçı Emevi – Vahabi etnik kültürel kimliğini; “Din” diye dayatılanların ülkesi olduk.

Demokrasinin temel unsurlarından Aile ve Ulusal Güvenlik sorunu yaratacak “Evdeki Yabancı” seçim güvenliğinin sorgulandığı ülke olduk.

Devletleşmiş bir proje partisinin egemen mezhebin dışındaki tüm mezhepleri, potansiyel sorun ve sapkın mezhep olarak niteleyen; dünyevi, Uhrevi bütün ahlaki ve vicdani değerlerini yitirmiş siyasetçiler ülkesi olduk.

Ülkeyi parsel parsel satıp, savuranların; çalıyorlarsa bana da veriyorlar diyenlerin; din, namaz ve Allah ile aldatanların, yalan söylemeyi ibadet sayan meczuplar ülkesi olduk.

Ülkeyi Darül Harp sayanların, Kamu Malını yağmalamak için; alnı secde görüyor deyip rüşvet üzerine dini fetvalar üretenler ülkesi olduk.

Bakan çocuklarının evlerinden çıkan milyonlarca dolar ve para sayma makinalarına; bir Devletin “Zifaf Odası” sayılan, Ordusunun “Kozmik Odasına” giren Ajanlara seyirci kalanlar ülkesi olduk.

Siyasi iktidarın “Millet” sözüyle Bizi, “Ümmet” – kul olarak gördüğünü, öğrenenler ülkesi olduk.

Mustafa Kemal’i Sivas Kongresinde katletmek isteyen Osmanlı’nın son Elazığ Valisi ve dedesi olan Ali Galip’in cibilliyetinden – mayasından gelen ihaneti devralan, kayıtsız şartsız biat eden; kişiliğini ve onurunu siyasi geleceğine tercih eden omurgasız, şovmen ve siyasi fahişe Metin Feyzioğulları… Celladına âşık olmuş, onur ve kişiliği Doğa Haline Evirilmiş; İtibarını, siyasi ikbaline değişmiş, fırfır – fırıldak, nankör ve düşkün Mehmet Ali Çelebiler gibi yaşarken ölenlerin ülkesi olduk.

Ülkemizi yutmak isteyen bu yılan ve çıyanlarla vereceğimiz Demokrasi ve Özgürlük mücadelesi, yaman ve yahşi olacaktır; çünkü kimin dost, kimin düşman olduğu belli olmayan bir ülke olduk.

Örneğin ulusal dilimiz – öz benliğimiz Türkçeyi küçümseyen ve ona savaş açan;  “Türkçe, Düşünce Üretecek Bir Dil Değildir” diyecek kadar aklı sefil, angut beyinlilerin; ırkçı, Emevi siyasal İslam’ın dili Arapçayı; Allah’ın dili sanan ve onu Türk Halkına dayatan sapkın ve hainler ülkesi olduk.

Koyu, kopkoyu karanlıkla savaşımın içinden geçiyoruz. Bu mücadele mazlumlarla zalimlerin, İyilerle kötülerin, ahlaklılıkla ahlaksızlığın, onurlularla onursuzların, barış ile savaşın, emek ile sömürünün, köle olmamak yolunda; özgürlük delisi Spartaküslerin Ortaçağ karanlığıyla savaşıdır.

Aydınlığa giden yol, karanlığı dişinle, tırnağınla yok etmekten geçer. Ben tarihi gelişimin gidişi – aydınlığın, karanlığı yeneceği inancıyla doluyum.

NOT: ABD’nin 6. Filosunu Kâbe sayıp namaz kılanların, Komünistler Moskova’ya diye diye iktidar yapılanların, Kâbe’sini kaybedenlerin Moskoflaştıkları (?) ülke olduk.

Halil Yılmaz – Hıtmiye

Eğitimci – Şair – Yazar

www.hitmiye.com

Suha_6331@hotmail.com

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ