Atayurt Gazetesi -
$ DOLAR → Alış: 32,43 / Satış: 32,56
€ EURO → Alış: 34,80 / Satış: 34,94

ORTADOĞU’DA ELEŞTİRİ VE ÖZELEŞTİRİ

Halil Yılmaz Hıtmiye
Halil Yılmaz Hıtmiye
  • 02.12.2022
  • ORTADOĞU’DA ELEŞTİRİ VE ÖZELEŞTİRİ için yorumlar kapalı
  • 246 kez okundu

Eleştiri, bir edebiyat ve sanat yapıtının değerini, toplumu – ülkeyi ve insanlığı ilgilendiren bir politikacının doğrularını ve yanlışlarını; insani ve ahlaki kurallar içinde kalarak, kamuoyuna sunmak ereğiyle yazılan bir yazı türü – tenkit – değerlendirmedir.

Özeleştiri ise bir kişinin, kurumun, siyasal parti liderinin, politikacının, Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Devlet adamının duygusallığa düşmeden, düşünce, davranış, eylem ve sorumluluklarını, Halkının ve ülkesinin aydınlık geleceği yolunda – ulaşmak istediği amaç doğrultusunda; gerçekleştirip – gerçekleştiremediğini, objektif – nesnel ölçüler içinde değerlendirmesidir.

Başka bir anlatımla özeleştiri kişinin, kurumun, parti liderinin – bir siyaset adamının kendi kendisi hakkındaki doğrularını, eksik ve yanlışlarını değerlendirmesi, yargılamasıdır.

Özeleştiri, kişinin kendini hem sanık, hem yargıç yerine koyarak; bağımsız, özgür, tarafsız bir mahkeme kurup yargılamasıdır. Kurduğu – kendini yargıladığı mahkemenin hem sanığı hem de yargıcı olma olgunluğunu, yüceliğini, yürekliliğini göstermelidir.

Özellikle ülkesinin ulusal çıkarlarına, toplumunun yazgısına karar vermek gibi – yaşamsal önemi olan ağır ve ulvi görevlere – yetkiye sahip yöneticilerin; özeleştirinin bir erdemlilik ve yücelik olduğu bilinci içinde olması kaçınılmazdır.

Özeleştiri yapma sorumluluğu ve bilinci – erdemliliği – olgunluğu içinde olan bir kişi veya Devlet Adamı, kendini sorgularken – özeleştiride bulunurken; “Ben kimim, Nasıl bir insanım, Ne yapıyorum, İnsanlara – topluma karşı davranışlarım nasıl? Ülkeme, bölgeme ve insanlığa karşı sorumluluğumu, Amacım doğrultusunda yerine getirebildim mi?” sorularını sormalı ve yanıtlarken de acımasız olmalıdır.

Bu coğrafyanın yöneticileri, ülkeyi Mülkü Süleyman’ı; ulusunu – toplumunu da ümmet, kul, köle, maraba, yanaşma, tek ses ve tek nefes biat edenler sürüsü görmek gibi aymazlık içindedirler.

Fakat Ortadoğu coğrafyasının bataklığı içinde bulunduğu çağı ve dünyanın gidişatını kavrayama yetisinden uzak – öngörüsüz politikacı ve devlet adamları; toplumuna, ancak ve ancak engerek soylu zehirli bir kahraman, bir kör kılavuz olagelmiştir. Bu öngörüsüz zehirli yılanlar ve ama kahramanlar, bırakın özeleştiriyi, eleştirilmeye bile katlanamazlar. Çünkü onların doğru bildiği akıl ve bilimden uzak yanlış dogmaları “Vahiy” gibi kutsal bir şeydir.

Kendi kendini eleştirme – sorgulama erdeminden uzak, yakın tarihimizin ve bölgemizin nakilci, cahil Devlet Adamları (Atatürk sonrası – Günümüze Değin Cumhuriyeti Yönetenler, Arap Krallıkları, Mübarek, Saddam – Baba Esat, Humeyni – Mollalar, Mursi…); hiçbir şeyi sorgulatmayan – eleştirilmelerine katlanamayanlardır.  Demokrasi kültürü birikim ve olgunluğundan çok uzak; egemen mezhebin tarikatına yaslanan ya da içinde olan, etnik kimliği öne çıkaran – ceberut devlet anlayışı içinde şoven ve zalimdirler.

Bu Coğrafyanın Liderlerinin en büyük zaafları, olay ve olgulara; feodal dogmalarla bakmaları ve kaçınılmaz olarak da dünyanın kendi etraflarında döndüğüne inandırılmaları ve inanmalarıdır.

Eleştiri ve Özeleştiri gibi Hukukun Üstünlüğünü, Demokrasi kültürünü ve İnsan Hakları gibi yüceliği içine sindirememiş – özümsememiş Ruhu Süfli, Aklı Sefil, Ben Merkezci yöneticiler, malsınıp bozdukları – çivisini çıkardıkları Devletin Hukuk, Ahlak, Vicdan ve tüm yerleşik değerlerini; eğitim düzeyi düşük toplumuna rutin – sıradan, günlük yaşamın bir parçasıymış gibi… Basın ve sosyal medya gücünü kullanarak Algı operasyonlarıyla Öğretilmiş Çaresizlik içinde sunarlar ve kanıksatırlar.

Özeleştiri, her insanın – Siyaset Adamının yapamayacağı bir erdemlilik ve ululuktur. İşte kahramanlık sanrısı içinde olanlar, bu duygu ve düşünceden yoksundur: Kendilerinin yaratıp, yaşattıkları harman harman acıları, yolsuzluğun yarattığı derin yoksulluğu, halkına yaşatmayı yöneticilik sanırlar. Yaptığı hatalarla, aldığı yanlış kararlarla Halkının varlık – yokluk, ulusal yaşamsal sorunlarıyla yüzleşeme yürekliliğini gösteremezler.

Aklı ve bilimi merkez almak, Analitik düşünmek yerine, dogmalarla – hezeyanlarla donatılmış bu ezberci – nakilci Devlet Adamları: Mısır Papazlarının eğitildiği, doğunun ışık almayan karanlık labirentlerinde beyinleri hezeyanla doldurulmuş; uçsuz bucaksız çöllerin deve yolculuklarında, kurgulamış oldukları ütopik masallar anlatan Sabatais / Kriptocu tarikat Şeyhlerine Biat ederler.

Kendi başarısızlığını – hatasının bedelini başkalarına – yarattıkları dış güçlere yıkarlar. Ayrıştırıp, çatıştırmadan, kan ve gözyaşından beslenerek iktidarlarını sürdürürler. Halkına ah edip, ağlamadığı bir gün bırakmazlar. İnsanı, insan canını sudan ucuz görürler. Halkının – ülkesinin başına sardıkları her musibeti, İlahi Nedenlere bağlar, Tanrı’ya havale ederler.

Harun gibi Mitil, mintan içinde (Bir Gümüş Yüzükle) gelirler. Devletin – Halkın kaynaklarını kullanarak Karunlaşırlar. Böylesi Siyasetçi ve Devlet Adamları, eleştirilmeye katlanır, özeleştiri yapabilir mi?

7 Haziran 2022 tarihinde Antakya – Atayurt Gazetesinde yayımlanan “2. KUVAYI MİLLİYE CEPHESİ” başlıklı makalemde: 6’lı Masa – Millet Cephesi – Demokrasi Bileşenleri – Memleket Masası; adı her ne olursa olsun bu siyasi oluşumun, bir Kuvayı Milliye Bileşenleri Cephesi olduğunu… Bu cephenin Ortaçağ karanlığıyla Cumhuriyet aydınlığının, despotizmle demokrasinin, Hukukla Tek Adamlık keyfiliğinin, ulusal değerlerle ümmetçiliğin… Halkı ayrıştıran, çatıştıran ve bir kuru soğana muhtaç eden vurgun, talan düzeninden kurtuluş cephesi olduğunu yazmıştım.

2. Kuvayı Milliye Cephesi 6’lı Masanın açıkladığı 84 maddelik Anayasa taslağı: Tek onursal varlık insan – “İnsan Onuru ”nun, Laikliğin, Yargı Bağımsızlığını, Ceberrut – işkenceci Devlet anlayışının sona ereceği Demokrasinin Ayak Seslerini… İnsanı sevmeye giden yolun, doğayı ve hayvanları korumakla olacağının temel alındığını görüyoruz.

Siyasi iktidarın 2011 yılında, Küçük Osmanlı – Halifelik sanrısı – Derin Stratejik Derinlik öngörüsüzlüğü içinde; Suriye’nin içişlerine – Ortadoğu bataklığına saplanması ile Seçime giderken; Suriye’ye Hava ve Kara Harekâtı düzenlemesi arasında stratejik amaç – İhvan saplantısı bakımından hiçbir fark yoktur.

Çünkü Taksim – İstiklal Caddesi Terör Vahşetini yapanların hâlâ gizemini koruması ve bu insanlık suçu Terör eyleminden hemen sonra; ülkemize, Kuzey Suriye’den yapılan Roketli saldırılar, 3 Bilinmeyenli Denklem – Bermuda Üçgeni gibi yanıt bekleyen sorularla doludur.

Unutmayalım ki Demokrasi kültürünü, Hukukun üstünlüğünü, İnsan Onurunun ulviliğini içine sindiremeyenler; İmparator, Kral, Şah, Padişah da olsalar, haradan ipini koparmış bir deli tay, camcı dükkânına dalmış bir fil gibidirler.

Halil Yılmaz – Hıtmiye

Eğitimci – Şair – Yazar

www.hitmiye.com

Suha_6331@hotmail.com

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ