Atayurt Gazetesi -
$ DOLAR → Alış: 32,22 / Satış: 32,35
€ EURO → Alış: 34,61 / Satış: 34,75

ÖZÜMÜZ TÜRKÇE VE MAHİR ÜNAL BEYİN HADSİZLİĞİ

Halil Yılmaz Hıtmiye
Halil Yılmaz Hıtmiye
  • 01.11.2022
  • ÖZÜMÜZ TÜRKÇE VE MAHİR ÜNAL BEYİN HADSİZLİĞİ için yorumlar kapalı
  • 309 kez okundu

Antakya – Atayurt Gazetesi

ABD’nin Georgetown Üniversitesi’ne bağlı Türk Etüdleri Enstitüsü’nün (ITS) Başkanı, Osmanlı tarihçisi Prof. David Cuthell; Türkçenin zenginliği üzerine şöyle diyor: “… Türkçe öyle farklı bir dildir ki, yüz yüksek matematik Profesörü bir araya gelerek Türkçeyi yaratmışlar sanki… Bir kökten bir düzüne sözcük üretiliyor… Türkçe öyle bir dildir ki, başlı başına bir duygu, düşünce, mantık, bilim ve felsefe dilidir.”

Yukarıdaki yazı, sizin 6. Filosunu Kâbe saydığınız ABD’nin yurttaşı olan ve ömrünü Osmanlı tarihine vermiş bir bilim adamının sözleridir.

Mahir Bey!

Siz ise, “…Ama maalesef bir kültür devrimi olarak Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hâsılı bütün düşünmemizi yok etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçe’nin düşünce üretebilmesi mümkün değildir. Bugün konuştuğumuz Türkçe ile bir düşünce üretemeyiz, sadece konuşma ihtiyacımızı karşılayabiliriz” diyorsunuz.

Bu sözleriniz Türkçeye, Türk Ulusuna, Atatürk’e ve O’nun en büyük eseri Türkiye Cumhuriyetine; beyninizin derinliklerinde sakladığınız, onulmaz kin ve nefretinizin düşmanlığıdır. Çünkü akıl sağlığı yerinde olan, akademik eğitim almış biri, bu yalan ve yanlışları söylerken utanırdı, sıkılırdı.

Ben, yurdumun çeşitli bölgelerinin okullarında, 30 yıl Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği yaptım Mahir Bey! Şansınız varmış, iyi ki öğrencim olmamışsınız.

Eğer öğrencim olsaydınız o aydınlığa kapalı, ışık almayan, zifti karanlık, demir çerçeve içine sokulmuş, sefil beyninize; 700 bine yakın sözcüğü bulunan Türkçenin ad ve eylem köklerinden, Yapım Ekleriyle çok sayıda yeni anlamlı sözcükler türeten zengin bir dil olduğunu, beyninize mutlaka ya ekerdim ya da ekerdim.

Çünkü anadilimiz Türkçenin sözvarlığı bir ummandır. Adriyatik’ten Avrasya’ya kadar konuşulan, ulusal benliğimizin yapı taşı, hamuru, mayası olan Türkçenin zenginliğini; ümmet – kabile kültürüne sahip – gönüllü kulluk içinde olan tebaalar Türkçeyi, zenginliğini kavrayamazlar.

Türkiye Halkını tebaa olmaktan, özgür ve bağımsız düşünebilen yurttaşlığa ulaştıran rejimin adı; Atatürk ve O’nun ulvi Cumhuriyetidir. Siz ise Mahir Ünal Bey, egemenlik Halkın değil; tekke, zaviye, tarikat ve onların şeyhlerinin olsun diye savaşıyorsunuz. 

Siz, Osmanlıca ve Arapçayı; Allah’ın kutsal dili sanacak kadar sığ, yalan yanlış Ortaokul bilginizle cahil olduğunuzu pazara çıkardınız. Çünkü Osmanlıca diye bilimsel bir dil yoktur, dilbilim araştırmacıları böyle yazıyor Mahir Bey!

Dünya dil gurupları içinde Türkçe, Altay dil ailesindendir. Dilbilim araştırmacıları, diller üzerine yaptıkları genetik ve arkeolojik çalışmalarında; Türkçenin bir kök dil olduğunu kanıtlamışlardır. Bu bilimsel araştırma ve veriler, Türkçenin sonsuza kadar sönümlenmeyecek – devam edecek bir dil olduğunu da kanıtlıyor.

Başka bir anlatımla Türkçe, Türk Halkının seciyesine (Karakter, Özyapı, Yaradılış, Huy) en uyumlu, en doğal ve dünyanın en türetken – en zengin kök dillerindendir.

Osmanlıca Yazılmış Islahat Fermanından Kısa Bir Bölüm: …Devlet-i Aliyyemiz’in bidâyet-i zuhûrundan beri ahkâm-ı celîle-i Kur’âniyye ve kavânîn-i şer’iyyeye kemâliyle riâyet olunduğundan saltanat-ı seniyyemizin kuvvet ve miknet ve bi’lcümle tebe’asının refâh u ma’mûriyyeti rütbe-i gâyete…

Osmanlıca yazılmış bu metinden ne anladık? Ebetteki hiçbir şey… 600 yıl aç, sefil bırakılmış; cepheden cepheye sürülmüş, kavruk yüzlü, bükük belli Anadolu insanlarının içinde çimdiği soğuk, serin, berrak derelerini, çaylarını, ırmaklarını… Hüzünlerini, sevinçlerini, türkülerini, ağıtlarını, hoyratlarını mı anlatıyor Mahir Bey!

Bilmiyorsanız, iyi biliniz ki Osmanlıcanın ulusal, matematiksel, mantıksal ve bilimsel hiçbir niteliği yoktur. Osmanlıda 600 yüzyıl, yazılıp da konuşulmayan; konuşulup da yazılmayan iki dil kullanılmıştır:

1- Saray ve çevresinde sadece dar bir aristokratın – yönetici sınıfın, eğitimli seçkinlerin kullandığı sanat ve edebiyatın yazı dili olan toplama, kozmopolit, Esperanto (Yapay, Devşirme) uyduruk Osmanlıca…

2- Anadolu’da Halkın günlük yaşamında konuştuğu, fakat imparatorluğun kullanmadığı – yazılmayan ulusal dilimiz Türkçe…

Siz ulusal bilinci, kültürü, değeri olmayan, Halktan kopuk; genetiğinizi bozmuş, geleneksel müstemlekeciliğe koşullanmış bilginiz ile Türkçeyi değerlendirme hakkınız ve en önemlisi de haddiniz olamaz, haddinizi bileceksiniz.

 Türkçe çağlar ve sınırlar aşan, değişik kıtalara ulaşan, farklı coğrafyalarda yeni lehçeler, diller doğuran zengin, ana – kök bir dildir.

Dede Korkut, Yusuf Has Hacip, Kaşgarlı Mahmut, Ali şir Nevai Ahmet Yesevi, Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre, Karacaoğlan, Aşık Veysel kimdir, hiç tanır mısınız?

Dîvânu Lugâti’t-Türk, Yenisey Yazıtları, Orhun Kitabeleri ve Dresten El Yazmaları nedir? Elma mıdır, armut mudur? Yenir mi, içilir mi? Gökteki yıldızlardan birinin adı mıdır Mahir Bey?

Osmanlı bilime sırtını dönüp, kılıç gücüyle Avrupa’dan Afrika’ya, Asya’ya kadar 3 kıtada at koştururken, 1456 yılında Senin “Gâvur” dediğin Batı Dünyası – Almanya; GUTENBERG matbaasında harıl harıl kitap basıyor, ”Düşünce Devrimini” yaşama geçiriyor, toplumunu Ortaçağ karanlığının kara cehaletinden kurtarıyordu.

Âşık olduğunuz Osmanlıya esir düşen, Macar asıllı “İbrahim Müteferrika” nın aydınlığa açık, ışık alan beyni sayesinde Osmanlı ancak 1726 yılında; Avrupa’dan 276 yıl sonra matbaayla tanıştığını biliyor musun Mahir ÜNAL Bey!

İlk kâğıt fabrikasını 1926 yılında Atatürk kurdu. Cumhuriyet öncesi 40 bin köyün 37 bininde okul yoktu, Okuma yazma oranı kadınlarda 0/03, erkeklerde 0/07’ydi.

7 cihanı dize getiren, özgür ve bağımsız bir ülke bırakmak yolunda barışı kurmak için savaşan bir dâhinin; sizin çorak aklınızın kavrayamayacağı kültür devrimi; 600 yüz yıl unutulmuş, kul sayılmış, aç ve sefil bırakılmış bir halkın, kendi benliğine kavuşmasının güneşidir Atatürk Devrimleri. Atatürk, bu Kültür Devrimiyle koparıldığımız köklerimizden; bir daha kopmamamız için de; Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesini kurdu.

Siz, İmam Gazali ve İbn Teymiyye Ortaçağına dayalı; ırkçı, siyasal Emevi kültürünü – ümmetçiliği egemen kılmak, Türkiye Halkına kara taasubun deli gömleğini giydirmek istiyorsunuz. O deli gömleğini giyenlerin, son 1000 yılda Arapça ve Osmanlıca ile yayımlanmış bir tek felsefe ve bilimsel yapıtları yoktur Mahir Ünal Bey!

Siz, toplumumuzu ayakta tutan bütün değerler sistemini; onu çürümeye, çöküşe götürecek maddi ve duygusal duyarlılıklar manzumesini – ayarını – saatini bozdunuz. Devletin çarklarına kini, nefreti, ayrımcılığı, ayrıştırıp çatıştırıcılığın temeli mezhepçiliği, ırkçılığı ektiniz.

Gözlerim Yaşardı, Mahir Bey 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı Kutlamış (?)

 “… Cumhuriyet Bayramımızı kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm kahramanlarımızı rahmetle, minnetle yâd ediyorum.”

Ürkesiniz, Bir Serçe Kuşu gibi Ürkek ve Korkak… FETÖ gibi Takkeli Firavunsunuz, tespihli, takiyeci, Firavun… Her Renge Bürünen Buklemin Gibisiniz, Buklemin… Toplumu Zehirleyen Akrep Gibisiniz, uyur görünen, fırsat kollayan Akrep Gibisiniz… Fırfır Gibisiniz, fırıldak ve fırfır…

Halil Yılmaz – Hıtmiye

Eğitimci – Şair – Yazar

www.hitmiye.com

Suha_6331@hotmail.com

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ