Samandağ Emek ve Demokrasi Güçleri: Samandağ Milleyha’ya sahip çıkıyoruz!
Samandağ Emek ve Demokrasi Güçleri Samandağ Deniz sitesi Hızır Türbesi yanı Park büfede “Yaşam alanlarımıza, Milleyha’ ya sahip çıkıyoruz” şiarıyla panel düzenledi.
Samandağ Demokrasi Güçleri’ni oluşturan Samandağ Eğitim Sen, Samandağ Emekli Dayanışması, Samandağ Çevre Koruma ve Turizm Derneği, Sağlık Emekçileri Sendikası (SES), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Türkiye Özgürlük Partisi (TÖP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Sözümüz Var Meclisi (SVM) Milleyha’nın doğal yaşam alanın kaybedilmesi neticesinde, seçilmiş yerel belediye yönetimlerinden meclis üyelerine, merkezi iktidarın tüm kademelerine kadar herkes sorumlu ve suçlu olduğuna vurgu yapıldı.
Moderatörlüğünü Samandağ Belediye Meclis üyesi Sinem Kayıkçı’nın yaptığı panelde Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Biyosistem Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Arazi ve Su Kaynakları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Berkant Ödemiş ve Antakya Doğa Sanat ve Turizm Derneği Başkanı-Botanik Uzmanı Dr. Samim Kayıkçı katılım gösterdi.
Yoğun katılımın olduğu panel Milleyha Sulak (Kuş Cenneti) alanına yürüyüş ve sonrasında yapılan basın açıklamasıyla son buldu.
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Biyosistem Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi, Arazi ve Su Kaynakları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Berkant Ödemiş Milleyha ile ilgili olarak şunları s öyledi: “Milleyha bölgenin en önemli sulak alanlardan bir tanesi ve ekolojik açıdan birçok bölgeyi araştırdık ve birçok insanın da biyolojik çeşitlilik açısından tanıdığı bir yer. Sulak alanlar ekolojik sistemin sürdürülebilirliğini sağlanmasında en önemli alanlardan bir tanesi. Alanın tanımını Rassal sözleşmesiyle belirlenmiş ve dünyada tropik ormanlarla beraber biyokütle üretimin en fazla olduğu, biyoçeşitliliğin en zengin olduğu ve birçok sayısız faydasının olduğu bir değerden bahsediyoruz. Özellikle söylemek gerekirse Milleyha bunlardan bir tanesi. Dünya genelinde sulak alan dediğimiz kara alanların %4 ila %6’sı öyle azımsanacak bir durum değil, son derece genç alana sahip bir yerde sulak alana dağılmış durumda. Türkiye gibi bir ülkede çok sayıda kuş türü barındıran ve birçok bölgede su kaynaklarının depolanmasından tutun da suyun arıtılmasını, temizlenmesine ve etrafında ki zenginliğin ortaya çıkmasında en önemli alanlardan bir tanesi. Sulak alanlar bu şekilde tanımlanıyor ve Rassal sözleşmesiyle bu alanlar aslında bir tanıma ulaştırılmış durumda. Türkiye’de Marmara Denizi büyüklüğünde bir sulak alanı var geniş. Son elli yıl içerisinde çok geniş alanlar farklı sebeplerle ortadan kalkmış, yok olmuş ve kurtulmuş ama bu yok olma ve kurutulma sebeplerin büyük bir bölümü iklim değişikliğiyle, bir parçası aşırı su kullanımıyla, bir kısmı da çevresel koşulların o alanda iklim değişikliğiyle beraber meydana gelme sonucunda ortaya çıkmış ama önemli bir bölümünü bizler kurutmuşuz. Hepimizin bildiği üzere doğa ne yaparsanız yapın kendine sahip olanı sizden geri alıyor. Bunun neticesinde Amik gölü Süleyman Demirel zamanında bir mühendislik projesi olarak etrafında ki alanlarda topraksız köylüye toprak vermek, sıtma gibi hastalıklardan halkı korumak amacıyla kurutulmuş olsa da maalesef kaderi göl olan yeri kurutmuş olsanız dahi eski haline yeniden döndü. Ve bugün her kış mevsiminde gördüğümüz ortasında ne kadar büyük alan yaparsanız yapın yeniden göl haline geliyor. Aslında bakarsanız bütün sulak alanların ekolojik durumlarını incelediğimizde siz üzerinde ne yaparsanız yapın yeniden eski haline dönüşüyor. Çünkü burada kendi sistemleri içerisinde yağış geçimlerine bağlı, yeraltı su kaynaklarına bağlı olarak denize yakınlık uzaklık ilişkilerine bağlı olarak eninde sonunda sizden alıyor. Sulak alanların üzerine ne yapacağınıza iyi hesap yapmanız lazım. Elbet ki bununla ilgili dünya çapında çok çalışmalar var. İstanbul Üniversitesinden, Marmara ve Hacettepe biyoloji bölümünden arkadaşlarla görüştüğümde Milleyha ile ilgili inanılmaz şeyler anlattılar, ne kadar büyük bir zenginliğin olduğunu söylediler. Bilimsel olarak önemli bu kadar büyük bir yerin şu an da tartışılmış olmasını anlamış değilim. Sulak alanların bizim için faydası nedir biraza onu anlatmak istiyorum. Bir defa yer altı su rezervini sürekliliğini sağlayan bir yapı ve dünya üzerinde yapılan araştırmalar şunu göstermiş. Bir yerde sulak alan varsa etrafında ki insanların büyük bir bölümü tatlı su kaynaklarını buralardan sağlıyorlar. Eğer suların endüstriyel anlamda arıtılarak halka içme suyu sağlayacak olsak çok daha maliyetli olan bir işlemi sulak alanlar kendiliğinden, isteyerek ve gönüllü yapıyorlar. Bununla ilgili çok araştırma var. Sahip çıkmazsanız doğanıza buda diğerleri gibi kaybolup gidecektir. Hepinize çok teşekkür ediyorum. “
O YOL MİLLEYHA’YA VURULMUŞ BİR HANÇER
Antakya Doğa Sanat ve Turizm Derneği Başkanı-Botanik Uzmanı Dr. Samim Kayıkçı: konuşmasında, Mileyha’dan geçen yola dikkat çekerek “O yol Milleyha vurulmuş bir hançer” diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“ Hatay’dao kadar çok sulak alan var ki Milleyhabunların sadece bir tanesi. Aslında bizim olana sahip çıkma çıkmayacağımız açısından çok önemli. Eğer biz burayı kurtarabilirsek, diğer yerleri kurtarma şansımız olur. Sulak alanların kanunen sulak alan yönetmenliği var. Aynı zamanda kıyıya yakın burası eski lagün yatağı, aslında kıyıyla birlikte değerlendirilmesi gerekiyor. Aynı zamanda bu alanı ve kıyıyı koruyan devletin koyduğu bir kıyı kanunu var, sulak alan kanunu var. Sulak alanlarıyla ilgili çeşitli ilkelere ve yönetmenlikler sıralanmış. Bu alanlarda hiçbir betonlaşma, moloz dökme, çöp dökme vb. gibi hiçbir faaliyetin yapılmaması gerekiyor. Yönetmenlikte ne yazılmışsa onun tersini yapmışız. Doldurma ve kurutma yasak ama belediye yol yaptı. Orayı bir insan olarak düşünün, o yol o insanı ikiye bölmek gibi bir şey oldu. O yol Milleyha vurulmuş bir hançer. O yol kesinlikle oradan kalkmak zorunda. O yol orada olduğu müddetçe Milleyha alanını kurtarma şansımız yok. Bu yönetmenliği Orman ve Su İşleri Bakanlığı yürütmesi gerekiyor. Biyo çeşitlilik açısından baya zengin bir alan. Alan içerisinde yaklaşık 250 bitki türü var. Bu bitkilerin şöyle bir özelliği var ve burası tuzlu bir alan. Buradaki bitkiler başka bir yerde yetişmez çünkü o alana uyum sağlamış canlılar. Şunu görmek lazım, Tuzcu bataklık ve kıyı kumulları Hatay’ın yüzölçümün çok küçük bir kısmı dolayısıyla değerini kendi gösteriyor. Kıyı kumulları ve bataklık tuzluları böyle başka bir alan yok. 50 familyaya yakın 250’ye yakın bitki türü saklıdır. Deniz börülcesi buradan toplanıp bilim dünyasına kazandırılmış bir bitki türümüzde var. Alanda sadece bitki türü yok, her canlı orada değerlidir. Besin ağında ki her canlının kendine özel bir önemi vardır. Siz bu ağ içerisinde ki herhangi bir canlıyı çıkardığınız zaman ağın bütün genelini etkiler. Bölgede 24 kelebek türü keşfedilmiş. Biyoçeşitlilik açısından çok zengin bir alan. Doğasına yabancılaşan insan kendine de yabancılaşır. Teşekkürler. “
HABER: Erdal YILMAZÇELİK