Atayurt Gazetesi -
$ DOLAR → Alış: 32,49 / Satış: 32,62
€ EURO → Alış: 34,60 / Satış: 34,74

SINIRLARIMIZ, NASRETTİN HOCA’NIN TÜRBESİ GİBİ…

Halil Yılmaz Hıtmiye
Halil Yılmaz Hıtmiye
  • 23.08.2021
  • SINIRLARIMIZ, NASRETTİN HOCA’NIN TÜRBESİ GİBİ… için yorumlar kapalı
  • 623 kez okundu

Değerli okurlarım!

Anadolu Erenlerinden Nasrettin Hoca, yaşam ve olaylara, zaman üstü – bütün zamanları içine alan fıkralarıyla; güldürürken düşündüren bir yaşam felsefesi derinliğe sahiptir.

Hoca’nın türbesi, eşeğine ters binmesi; Onun yaşama bakış felsefesinin çaprazlığını, derinliğini ortaya koyar. Bu halk, yaşadığı felaketleri – Anadolu’nun Fetret – Kargaşa Dönemini; Nasrettin Hoca’nın ve diğer Ulu Erenlerinin öğretileri – Tasavvuf Felsefesiyle aşmıştır.

Siz de biliyorsunuz ki, Nasrettin Hoca’nın Türbesi; tersliği – aykırı bir ibretliği anlatır: Hoca’nın Türbesi 6 sütün üzerine, külah biçiminde kurulmuştur. Türbenin her tarafı açık olduğu halde; bu altı sütunun sadece 2’si arasına bir demir kapı yerleştirilmiş. Sadece 2 sütun arasına konmuş olan bu demir kapı da koca bir asma kilitle kilitlenmiştir.

İşte şu anda ülkemizin sınırları da Nasrettin Hoca’nın Türbesi gibidir.

Her üç – beş yüz km arasında, Tüm Kirli İşlerin Döndüğü, sözde gümrük kapıları… Mayınları İsrailli bir şirkete temizlet, sınırları kalbura çevir, “Hudut, Namustur!” diyenler tutuklanırken, sonra da Sen: “Türkiye, Yol Geçen Hanı Değildir” de: Anadolu’da buna, “AĞA BİZİMLE EĞLENİY… Buyur, canının istediği yerden yak… Al sana bir kaya, nerene dayarsan daya… Ört ki ölem…” derler.

“Türkiye, Yol Geçen Hanı Değildir”, ülkenin ulusal çıkarlarını, halkının mutluluğunu, gençliğinin yarınlarını kurmayı amaçlayan… Kamu malını koruyan… Ulusal birlik ve beraberliği savunan… Her yurttaşın yüreğini hoplatan – gözlerini yaşartan, içten, samimi; devlet adamı ve aklının ürünü, yüksek nitelikli – sorumluluk dolu, tarihe not düşen sözler, değil mi?

10 milyona yakın göçmen veya sığınmacıyı ülkeye, Mevlana gibi sanki Ben çağırdım, 20 yıldır ülkeyi yöneten sanki Benim…

Akıl, ahlak ve bilimden uzaklaşmış siyaset kurumu; suçu topluma hazırlatır, bireylere işletir.

Çünkü suç, göçmen veya sığınmacılarda ve onların yarattıkları toplumsal sorunlarda değil; onları emperyalist bir projenin parçası yapıp, ülkelerinden koparıp yollara düşüren siyasi iradedir.

Bu iktidar, kendi ellerimizle bu günlere getirdiğimiz bir siyasi musibettir. Akıl, sabır ve sağduyu içinde davranmadığımız zaman; her musibet, başka musibetleri de dayatacaktır.

Arap Baharıyla temel dinamikleri –  Antiemperyalist özü – kuruluş felsefesi sarsılıp, çökertilen ve işlemez duruma getirilen Türkiye Cumhuriyeti; Afgan Baharıyla da kara kış cehennemine dönüştürülmek isteniyor.

Anadolu’da tehlikeyi önceden görenlere Abdal – Ermiş; geldiğinde görenlere Aptal; gelse de görmeyenlere ahmak, alık, Mankurt – düşünce fukarası denir.

FETÖ’nün ve PKK’nın çıkaramadığı iç savaşı; şimdi de Suriye ve Afgan radikal İslamcı Mülteciler – göçmenler üzerinden deniyorlar.

Çünkü emperyalizmin bindirilmiş kıtaları cesuru cahillerin ırkçılık – faşistlik – ümmetçilik kokan; “Türkler Geldikleri Yere” çağrış, bağrışları boşuna değildir. Bu slogan, Atatürk Cumhuriyeti’ni birlikte kurmuş olan Kürt Halkını – Türk Kalkına karşı kışkırtma – ayrıştırma içerikli; sinsice kurgulanmış – diplomatik dille hazırlanmış, stratejik derinliği olan bir slogandır.

Son tahlilde Amerika: Siyasal İslamcılığı – ümmetçilik ile milliyetçilik düzleminde;  Emevi – Vahabi İslamcı faşizmi Türkiye’ye taşımak istiyor.

Emperyalist Vahabi İslam Faşizmiyle Kafatasçılık – Irkçılık Faşizmi; el ele verip, ulus devletin yerine; tüm tarikatların her biri, kendi farklı dini anlayışına, yorumuna – meşrebine göre; ayrı bir şeriat devleti kurmak özlemi için çalışıyor. Allah eksikliğini vermesin, Sayın Başbuğ Bahçeli de; radikal milliyetçi ve radikal İslamcı devlet inşa edilmesi yolunda, yüksek katkılarını esirgemiyorlar.

İktidarın, kendi ülkesine ihanet edip kaçan Emperyalist güdümlü Suriyeli ve Afganlı göçmenleri kucaklamak; öbür taraftan da Kınalı Kuzu Mehmetçiği, Afganistan’a sürme stratejisi fotoğrafının arkasında; yani ABD ve Avrupa ile örtülü mülteci anlaşmasının (Basından) temelinde:

1) Uçan, şahlanan – dibe vurmuş ekonomide siyasi iktidarını sürdürmek için; ABD ve Avrupa’dan dolar ve Avro sızdırmak, 2) Şahsi servetlerinin kanıtı WikiLeaks belgeleri, offshore hesapları, Halk Bank Davası, Milli Damat Rıza Zarraflar, Sezgin Baran Korkmazlar… 3) 128 milyar doların buharlaşması, 4) Savaş makinesine dönmüş lejyonları – bu bindirilmiş kıtaları iç siyasette kullanmak… 5) Siyasi iktidar, iktidarını sürdürmek yolunda, Avrupa’ya karışı mültecileri koz olarak kullanmak… 6) Mehmetçik üzerinden Batı’nın paralı jandarmalığını yapmak…

Siyaset kurumu – siyaset edenler akıl, ahlak ve vicdan elbisesini soyunup, yalan söylemeyi – halkını kandırmayı ibadet saymaya başlamışsa; dünyanın gözünde uyuşturucu rotası, kolay para kazanma ve Yeraltı Dünyası Baronlarının; kanlı ve kirli paralarıyla her tür pasaportu aldıkları ülke olması izlenimi kaçınılmazdır…

Ey Türkiye Halkı – Türk Ulusu!

Kardeşlik yolumuza döşenecek hiçbir tuzak ve kışkırtmanın yaratacağı panik ve endişeye – kişisel savunmaya kapılmayacağız. Karşımıza çıkabilecek olayları, duygusallığa düşmeden; sağduyu içinde, akıl ve mantık süzgecimizden geçireceğiz. Kardeşliğimizin ortak aklında ayık, uyanık ve birlik olacağız. İnanıyorum ki binlerce yıllık acımızı, sevincimizi, birlikte ve kardeşçe yaşama kültürümüz; emperyalizmin bütün kirli ve çirkef oyunlarını bozacaktır.

Bu yurt, bu cumhuriyet uğruna; bu topraklarda yatan atalarımız gibi; Biz de bu topraklarda yatmaya inanmış ve iman etmişiz. 1000 yıldır, atalarımızın yan yana, koyun koyuna yattığı bu topraklar – Anadolu; Hepimizin kutsalı – ortak mabedidir.

Biz, 1000 yıldır kız alıp – vermişiz. Dayı, yeğen; dede, nine; et tırnak olmuşuz… Sevinçlerimizin, gözyaşlarımızın nedeni ve rengi ortaktır.

Sen, Ben, O, Biz, Siz, Onlar yoktur, yok! Biz, yani hepimiz varız! Unutmayalım ki; Biz, Biz oldukça; hiçbir hain, alçak ve aşağılık güç; Bizi, birbirimize düşüremez ve kardeşliğimizi bozamaz.

Biz Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Ezidi; Alevi, Sünni, Şafi, Hambeli; Kürt, Türk, Arap, Abaza, Laz, Çerkez… 1000 yıllık Anadolu Çınarının dallarıyız.

Afganlı bir kadının çığlığı yankılanıyor, dünyanın sonsuz boşluğunda: “Bizi cehenneme attınız, yaktınız Afganistan’ı, utanın dünya…”

Kimin urunda?

Halil Yılmaz HITMİYE

Eğitimci-Şair-Yazar

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ