TÖB SEN: Orman yağmalama yasası değil, gerçek bir orman kanunu istiyoruz
Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası Genel Başkanı Deniz Ezer, Orman yağmalama yasası değil, gerçek bir orman kanunu istediklerini vurguladı.
Basın açıklaması yapan TÖB SEN Genel Başkanı Deniz Ezer, Geçtiğimiz günlerde başta Samandağ Batıayaz olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde çıkan orman yangınlarına dikkat çekerek şu ifadelere yer verdi:
Geçtiğimiz üç hafta ülke genelinde yaşanan ve söndürülme süreci uzun olan orman yangınları hepimizi derinden üzdü. Daha önceden maden sahalarına dönüştürülmek adına sermayenin isteği doğrultusunda talan edilen ormanlarımız son 5 yılda ekolojik dengenin bozulmasına bunun yanında endemik bitki türlerinin yok olmasına ,birçok hayvanın telef olmasına, doğal sularımızın siyanürle kirletilmesine sebep olmuştur. Rant uğruna geleceğimiz yok ediliyor .Herr fırsatta vatan millet, millilik, yerlilikten bahsedenler vatan toprağının Amerikalı, kanadalı ve onların işbirlikçisi olan yerli sermayeye peşkeş çekilmesine neden izin vermektedir? Amanoslar yandı, kaz dağları ağaç katliamının yanında siyanürle zehirlendi. Her yerde HES,JES kurarak doğa katliamına sebep oldunuz. Bir gram altın’a binlerce yıllık geçmişe sahip ormanlarımız talan edildi.
Anadolu’nun bereketli toprakları ve bu topraklar üzerinde yer alan güzelim orman alanları, göz göre göre katlediliyor. Ormanları yok eden nedenler farklı gibi gözükse de, sonuç hep aynı hedefi işaret ediyor: “Sermaye çevrelerine rant sağlamak.”
Anadolu’nun bereketli topraklarında yeşeren ormanlar yok ediliyor. “2B” denilen ve orman vasfını yitiren arazilerin orman sınırı dışına çıkarılmasını öngören yasa, ardından da “2A” ile bu arazilerin satışının önünü açan gelişmeler, ormanlara büyük zarar verdi. Madencilik faaliyetleri, HES’ler (Hidroelektrik santralleri), termik santralleri, sonu gelmeyen orman yangınları, liyakat dışı atamalar ve yanlış ormancılık politikaları, ormanlara vurulan darbeyi daha da derinleştirdi
Vatanı sevmek doğasını,ormanını ,insanını sevmektir.13 temmuz 2010’da geçirilen torba yasası ile ormanların talan edilmesinin önünü açıldı.
ORMAN YASASI TOPTAN DEĞİŞMELİDİR.
iktidar, 2003 yılında, 2B diye adlandırılan yerlerin satılarak 25 milyar dolar gelir elde edileceğini öne süren bir tasarı hazırladı. Bu 2B’yi kısaca açıklayacak olursak, 6831 sayılı Orman Yasası’nın 2. maddesinin b bendi. Zaten 2B denmesinin nedeni de bu. Buna göre, “1981 yılından önce tarla, bağ, bahçe, ahır gibi yapıların yapıldığı ve orman niteliğini tam olarak kaybetmiş ve bir daha ormana dönüştürülmesi mümkün olmayan yerler orman sınırı dışına çıkarılır” denilmektedir.
Hemen belirtelim ki;1937’den beri var olan 6831 sayılı bir orman yasası vardı. Bu yasada, “Emekle yetiştirilen ağaç toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır” şeklinde bir ibare var. Yani orman sınırı içindeki ağaçların yanı sıra, oradaki toprak da orman sayılır. Bu, aynı zamanda şu anlama geliyor: Orman alanındaki ağaçlar bir şekilde yok olsa bile, bu alanın orman niteliği hukuken kaybolmaz,deniliyor. Ama ne yazık ki iktidar, bir sürü yalanla 2A ve 2B’yi ortaya sürdü.
2A maddesi şöyle: “Orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen, tam tersine tarım ve hayvancılıkta kullanılması daha uygun olan yerler, orman sınırları dışına çıkarılır.” Yani kesinlikle bu 2A, 2B’den çok daha tehlikeli. 2012’de 6292 sayılı yasada, “Tarım, hayvancılık ve diğer amaçlarla kullanılması daha uygun olan yerler” şeklinde buna bir ekleme yapıldı. Daha sonra bunu biraz daha genişlettiler. “Kayalık, taşlık, orman yetişmeyen alan” gerekçesiyle bu alanları orman sınırı dışına çıkarmayı daha da kolaylaştıran bir değişiklik yaptılar. “Orman yetişmeyen yer” denilen alanlar aslında zaten orman. “Burası kayalık, taşlık, burada ağaç yok. O yüzden bu alan orman değildir” demek eko sistemi inkar etmek demektir.
İktidar 13 Temmuz 2010’da torba yasa ile yürürlüğe koyduğu Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, rant için ormanlarını bitirmenin yollarını açtı.
•Orman talanı için kapsam genişletildi, izinler bedelsizleştirildi.
•Ormanlık alanlarının Özelleştirilmesi kolaylaştırıldı.
•2003 yılından önce verilen izinlerin devamı sağlandı. Adeta talan’a devam dedi.
• Kanunda, ‘devlet ormanı’ sayılan alanların yanı sıra milli park ve mera olarak ayrılmış alanlarda yapılacak yol yatırımları için hiçbir sınırlama ve koşul getirmiyor: Yasaya göre bu alanların her yerinde hem her türlü yol hem de bu alanların ‘hammadde’ üretimi yapma hakkı tanındı. Yani bir nevi mülk malı sayıldı.
.İzinli saha içinde kalmak koşuluyla mevcut tesislerde tadilat, kapasite, tür ve sınıf değişikliğine izin verildi.
•Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilen tadilat, kapasite, tür ve sınıf değişikliği izinleri dâhil olmak üzere daha önce turizm amaçlı tesisler için verilen izinler ile diğer izinlerin Orman Kanunu’nun 115. maddesine göre irtifak hakkına dönüştürülmesine olanaklı kılındı.
•Orman olarak bırakılmasında yarar görülmeyen yerler, Bakanlar Kurulunca orman sınırları dışına çıkarılıp Hazine adına tescil edilecek.
•Dikili ağaçlar, amenajman verilerine uygun olarak yıllara sari ihaleler yapılarak satılabilecek.
•Orman kadastro komisyonlarındaki Ziraat Odası temsilcisi çıkarılacak
PEKİ ORMANLARA VE DOĞAMIZA NE OLDU?
Türkiye Ormancılar Derneği(TOD)’un 2019’daki raporuna göre ;
Türkiye Ormancılar Derneği’nin (TOD) hazırladığı ‘Türkiye Ormancılığı: 2019’ başlıklı rapora göre, 2004’ten bu yana orman alanı kapsamı dışına çıkarılarak ranta açılan saha 6 milyar 513 milyon 900 bin metrekare. Rakam 5 milyar 461 milyon metrekare olan İstanbul’un yüz ölçümünü bile geçiyor.2020’yi saymıyoruz.
Raporun verilerine göre, ranta açılan 6 milyar 513 milyon 900 bin metrekarelik sahanın 165 milyon metrekaresini madencilik için özel şirketlere tahsis edilen ormanlar oluşturuyor. 2005, 2007, 2014 ve 2017’de ağaçlandırılan alanlardan daha fazla orman alanı başka kullanımlar için şirketlere verilmiş.
2003-2017 yılları arasında 1 milyar 245 milyon 190 bin metrekarelik orman alanının yandığı kaydedilen raporda, 2B olarak bilinen arazilerin satışına ilişkin yasanın çıktığı 2012 ve 2013 yıllarında kasten çıkartılan yangınların en yüksek seviyeye ulaştığı belirtildi.
Yapılmak istenilen değişiklikleri alt alta sıralar, aralarındaki ilişkiyi kurarsak, ormanların başına neler getirmeyi planladıklarını net olarak görebiliriz. Maalesef önüne geçemezsek Çok değil, bir yıl içinde emlak komisyoncularının; “……….. körfezinde, orman içinde, denize sıfır, hayal bile edemeyeceğiniz lüks konutlar…” benzeri reklamlarını izleriz.
SON OLARAK; Anayasa’nın 56’ncı maddesinde geçen “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir” ibareyi hatırlatarak. Çocuklarımız için, kirlenmemiş, çoraklanmamış vatan toprakları için, temiz hava için, siyanürle zehirlenmemiş sularımız için, kendimiz için sizler için ORMAN YASASI KALDIRILSIN yerine bir DOĞA VE ORMAN KORUMA SÖZLEŞMESİ ve kanunu yürürlüğe girsin. “Biz çocuklarımıza temiz su, temiz hava bırakmak istiyoruz. Kurulmak istenen HES’LER,JES’ler, Altın aramalara için talan edilen orman bir servet’in şuursuzca harcanmasıdır. . Hem suyumuz, hem toprağımız zehirleniyor, Kanser hastalığı çoğalıyor. Bu yüzden artık Yeter Diyoruz!