YENİ DÖNEMDE ESKİ TÜRKİYE ve SOSYAL MEDYA ADALETİ
- 04.09.2020
- YENİ DÖNEMDE ESKİ TÜRKİYE ve SOSYAL MEDYA ADALETİ için yorumlar kapalı
- 400 kez okundu
Son dönemde sıkça dile getirilen, özellikle de devlet erkânının sıkça kullandığı ve aşina olduğumuz “yeni bir döneme girdik” ifadesi, bir klişe haline gelmiş durumda ve bu tarz söylemler hiç bitmiyor.
Bu yeni dönem, bazen dış güçler anlamında, bazen kritik süreç anlamında ve son olarak da teknoloji ve doğal kaynakların keşfi anlamında kullanılıyor.
Ancak bazı bakanların yeni dönemden anladığı şey, Sayın Cumhurbaşkanı’nın anladığı/anlattığından biraz farklı olduğu anlaşılıyor.
Mesela ülkede huzur ve güvenliği tesis etmekle görevli İçişleri Bakanının üslubundaki sertlik, onun yeni dönemini gösteriyor.
Toplumun yaşayacağı herhangi bir fitne durumunda yetkililerden, ancak barışı ve huzuru sağlaması beklenir. Esasen makam sahibi kişilerden olgunluk umulur. Ne var ki bizde şiddeti önlemesi gerekenlerin bizzat şiddetin kaynağı olmasına şahit oluyoruz.
Unutulmamalıdır ki ülkenin tepe noktasındaki insanların toplumda infiale neden olacak her türlü yaklaşımları sorunludur. Sözleri belge sayılır, sadece kendisini değil kamu otoritesini bağlar, kamuoyunun tümünü ilgilendirir. Şimdi gelelim meseleye.
MİLLETVEKİLİ- BAKAN ATIŞMASI
Geçtiğimiz günlerde basına akseden, kamu vicdanını yaralayan meşum olayla ilgili olarak her meslekte, her insan grubunda hata yapan insanlar olabilir. Şahsiyetini bir kenara bırakalım. Hatay Milletvekili Barış Atay, muvazzaf bir askerin, tecavüz suçlamasının üstünün kapatıldığını ima ederek İçişleri Bakanına bir göndermede bulunmuştu.
Sayın Bakan bu göndermeyi hukuk diliyle görevinin mehabetine uygun, bir devlet adamına yakışır edayla cevaplamak yerine, suçlayıcı ve hedef gösterici bir üslupla karşıladı.
Sayın Bakan’ın “Bir kimse hangi mesleğe sahip olursa olsun böyle bir iddiayla suçlanıyorsa mutlaka hesap sorulur” demesi beklenirdi. Oysaki o, Barış Atay’ın söylemleri ve fiziki görüntüsü üzerinden saldırıya geçerek, Atay’ın görüntüsünün tecavüzcüye benzediğini ima etti.
Bu tür söylemlerden kendine vazife çıkaran bazı partizan tipler, adı geçen milletvekilini darp ederek yaraladı ve kendince cezayı kesti.
Bu olaya ne demek lazım, nasıl değerlendirilir, bilmiyoruz. Sosyal medya üzerinden sanki mahalle kabadayısı tavrıyla ve -ispata muhtaç iddiasıyla- ülkenin girdiği yeni dönemin ne olduğunu pekala anlamış bulunuyoruz.
SOSYAL MEDYA ADALETİ
Bu minvalde bir bakanın söylemleri ve resmî hesabından paylaştığı ifadeler, suç duyurusu niteliğindedir. Eğer bir milletvekili hakkında söylenenler doğru ise savcıların harekete geçmesi gerekir. Aksi bir durum söz konusu ise -hilaf-i hakikat beyan varsa-bu da bir suçtur.
İşin başka yönü de aslında vakit kemiren, boş bilgiler canavarı, insanları dışlayan, ayrıştıran bir mecra olarak sosyal medya; ne acı ki adalet aranan mekanizma oldu.
Acaba bu konuda da olay, sosyal medyaya düşmemiş olsaydı bakanlık veya ilgili kurumlar devreye girer miydi?
Yeni dönemin bir yönü de “sosyal medya adaletiyle hukuk arayan ülke” olmak mı acaba? Bir infiale neden olan herhangi bir olay vuku bulduğunda sosyal medyada yankı bulması insanların bu olayın üzerinden eleştiriler dizmeleri karar mercilerini etkiliyor mu? O zaman hangi adaletten söz edeceğiz?
Herhangi bir etkiye bağlı kalmadan, meydana gelen bir olayda ilgili kişinin kimden olduğu veya ne görevde bulunduğuna bakılmaksızın; ortada bir hata, bir suç varsa hemen ilgili merciler devreye girmeli, muhakeme edilmeli hem adalet yerini bulmalı hem de kamu vicdanı rahatlatılmalıdır.
İlgili merciler gerekli tepkileri göstermediklerinde, halk doğal olarak kendi ceza ve adalet sistemini uygulamaya başlıyor ki burada hukuk devleti rafa kalkmış oluyor. Partizanlık ve ötekileştirme kaosu içerisinde her olayın bu şekilde sosyal medya üzerinden ele alınması önemli sorundur.
Özetle, herkes görevini yapmalı ve bulunduğu konumun ağırlığının farkına varmalı! Aksi halde yeni dönem diye sunulsa da eski Türkiye’yi yaşamaya ve sosyal medyayla adalet aramaya devam ederiz.
Doç. Dr. Necmettin Çalışkan
- FİLİSTİN’DEKİ SESSİZ ÇIĞLIK ve MÜSLÜMANLARIN SUSKUNLUĞU - 25 Şubat 2024
- ÖNGÖRÜSÜZLÜK, BAHANELER VE GELECEK KAYGISI - 4 Ocak 2024
- BİR DAVA ADAMI OLARAK HASAN BİTMEZ - 29 Aralık 2023
- FİLİSTİN DAVASININ SİMGESİ, HASAN BİTMEZ! - 21 Aralık 2023
- MASUMLARI KATLEDEN, İSRAİL ZULMÜNE DUR DEME ZAMANI - 13 Ekim 2023
- MEVLİD-İ NEBEVİ’Yİ İDRAK EDEBİLMEK! - 29 Eylül 2023
- MİLLİ MAÇ ÜZERİNDEN LGBT PROPAGANDASI - 8 Eylül 2023
- DEPREM BÖLGESİNDEKİ BELİRSİZLİKLER - 25 Ağustos 2023
- KUR’AN YAKMA PROVOKASYONU - 17 Ağustos 2023
- DOĞRULARI DİLE GETİRMEK, MARJİNAL GRUP SAYILMAYA SEBEP! - 10 Ağustos 2023