8 MART’I YARATAN EMEKTİR!
YAŞASIN 8 MART YAŞASIN MÜCADELEMİZ
Samandağ Eğitim Sen Şubesi Yönetim Kurulu, “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” anması çerçevesinde düzenlediği etkinlik kapsamında 7 Mart günü; Şiir, Müzik ve Sinema gösteriminin ardından 8 Mart günü Sendika binasından Abdullah Cömert alanına kadar sloganlar eşliğinde yürüyen kitle, günün anlam ve önemini anlatan basın açıklamasıyla son buldu. Günün anlam ve önemini anlatan konuşmasını yapan Nazire Tamimi şu ifadelere yer verdi.
8 MART’I YARATAN EMEKTİR!
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Dünyanın dört bir yanında sosyalistlerin, devrimcilerin; yüreği adaletten yana atan herkesin, 8 Mart’ta diri diri yakılan kadınlar nezdinde tüm insanlık için, tüm emekçiler için sömürüsüz bir dünya talebini dillendirdikleri gündür.
ABD’nin New York kentinde bir tekstil fabrikasında çalışan 40 bin dokuma işçisi kadın, insan onuruna yakışan çalışma koşulları ve adil bir ücret talebiyle greve gider. Egemenler, kolluk güçleri aracılığıyla grevi kanla bastırır ve çoğu kadın yüz yirmi dokuz işçi yanarak can verir. Bu katliamı takip eden süreçte dünya genelinde ağır çalışma koşullarına karşı tüm işçiler ayaklanır ve üretimden gelen güçlerini kullanarak greve giderler, hayatı durdururlar. Çünkü bilirler ki yaşamın döngüsünü sağlayan, emektir.
Bu olaylardan yıllar sonra 1910’da Kopenhag’da, sendikalar, sosyalist partiler ve çalışan kadın kulüplerini temsilen 17 ülkeden 100 kadın delegenin katıldığı konferansta kadınlara yönelik önemli talepler gündeme alındı. 2. Enternasyonal’de Clara Zetkin’in önerisiyle 8 Mart’ın, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak anılmasına karar verildi. O gün bugündür 8 Mart, dünya ölçeğinde, emekçi kadınların, sosyalistlerin, devrimcilerin, sermayeye karşı bütün dünya halklarına-emekçilerine birleşme çağrısı yaptığı, kadının kurtuluşunun ancak sınıfsız toplumlarda mümkün olabileceğini haykırdığı bir gün olmuştur.
Vahşi kapitalist sistemin ve onun uşakları iktidarların bütün dünyada, bütün halk kesimlerine olduğu gibi, çifte sömürüye mahkum ettiği kadın cinsine bakış açısı hep aynı olmuştur. Duruma göre dizini kırıp evinde oturması gereken, itaat etmesi gereken kadınlar, kapitalizmin, artan üretim ihtiyacı ile birlikte iş gücüne de duyduğu ihtiyaçtan kaynaklı kitleler halinde üretim sürecine çekilmiş, ucuz iş gücü olarak vahşi kapitalizmin vahşi sömürüsüne maruz kalmıştır. O gün bugündür milyonlarca kadın, sömürü çarkının dişlileri arasında ezim ezim ezilmiştir.
Başta kadınlar, tüm emekçiler olmak üzere, geniş halk kesimlerinin çıkarlarının nerede olduğunu görmek açısından siyasi iktidarın son birkaç yıldaki faşizan politikalarına bakmak yeterlidir. Demagoji, yalan, baskı ve şiddet politikalarıyla ayakta kalan AKP iktidarında 2002’den bu yana ülkemizde fuhuş, kumar, uyuşturucu, kadına şiddet, taciz, tecavüz; hakkını arayan herkese yönelik tehdit, şantaj, gözaltı, işten çıkarma, terörist ilan etme, katletme politikaları hız kesmeden artmış ve bu şiddet politikalarıyla bugüne gelinmiştir.
AKP, iktidara geldiği günden 2020 Mart ayına kadar en az on beş bin beş yüz elli yedi kadının yaşam hakkı ihlal edildi. İktidar, Türkiye’deki kadın cinayetleri oranının son üç ayda yüzde yirmi dokuz düştüğünü açıklarken gerçek sayılar vahim gerçeği ortaya çıkardı. 2020 yılının ilk on ayında 397 kadın öldürüldü. 2021’in sadece ocak ayında 34 kadın sistemin yarattığı şiddet kültürünün kurbanı oldu.
Hazırlanan raporlara göre Türkiye’de kadın cinayetlerindeki son on yedi yıldaki artış, yüzde üç yüz kırk dörtlere vardı. Bu rakamlara ulaşılmasının temelinde iktidarın ve mensuplarının kadınlara yönelik kullandığı ötekileştirici ve cinsiyetçi dil yatmaktadır.
Faşizm, sermayenin çıkarlarını güvence altına almak adına halka yönelik şiddetin, terörün ta kendisidir. Sindirme politikasının adıdır.
Her şey karşıtını yaratır. Dolayısıyla faşizm, direnişlerin de dört bir yanda boy vermesine vesile olmuştur. Haziran direnişi, Cargiil Direnişi, Sibaş Direnişi, Yüksel, Düzce Direnişleri, kadınların sokak gösterileri bunlardan sadece bazıları.
Faşizm varsa, ona karşı direnmek bir haktır. Ülke genelinde birçok işyerinde işçiler, direnerek işlerine geri döndüler. KHK zulmüne direnen yüksel direnişçileri şu an hala tutsak. Halkın Sanatçısı Helin Bölek, Avukat Ebru Timtik, faşizme karşı direnmenin bedelini hayatlarıyla ödeyen iki devrimci, sosyalist kadındır.
Unutmayalım ki egemen sınıflar, güçlü bir sınıf bilincine, güçlü bir iktidar bilincine dolayısıyla güçlü bir sınıf kinine sahiptirler. İktidarları tehlikeye girdiğinde tüm sınıf kinleriyle saldırırlar.
Kadını, erkeği, çalışanı, işsizi ile tüm halk kesimleri, bu kini unutmamalıdır. Bu kinin yarattığı acı ve gözyaşını tüm benliğiyle hatırlamalıdır. Hatırlamak siyasi bir eylemdir. Sormaktır, sorgulamaktır, hesap sormaktır. Sınıf kinine karşı sınıf kini ile davranmaktır.
Tüm emekçilerin; haksızlığa, zulme uğrayan her kesimden insanın, iki kat ezilen, sömürülen, şiddete maruz kalan kadının kurtuluşu, faşizme karşı örgütlü bir mücadeleyle mümkündür. Kadının kurtuluşu, emeğin en yüce değer kabul edildiği SOSYALİZM’ dedir.
YAŞASIN 8 MART YAŞASIN MÜCADELEMİZ
KADIN ERKEK EL ELE MÜCADELEYE
Haber: Erdal YILMAZÇELİK