TÜRK HATAY YABANCININ OLAMAZ
Aydınlık Gazetesi yazarı Begümşen Ergenekon,un 20 Haziran tarihli köşe yazısıdır.
Devletin adının Hatay olması kabul edilir. Bu ismi bir amacı vardır. 10 Ekim 1936’da Hatay ismi, “Kurun” gazetesinde şöyle açıklanır: “Hatay Antakya İskenderun havalisinin coğrafi adıdır. Burada yaşayan Türkler, Türk Atalarının mümessili olan “Hata’lardır” (Bu bilgi doğrudur çünkü Hatti-Hitit Devletinin hududu, Suriye bölgesinde bulunan ve Mısırla M.Ö. 1274’te barış antlaşması imzalanan Kadeş sınır şehrine kadar uzanır). Gazetede İsmail Müştak Beyin, soydaşlarımızın adını tarihi belgelerde basit bir araştırmayla bulduğu yazılıdır. Bu yazının temelinde yine Atatürk’ün görüşleri ve yönlendirmeleriyle inşa edilen Türk Tarih Tezi vardır. Bu teze göre Hitit, Sümer, Elam hatta Roma gibi büyük uygarlıklar Türkler tarafından yaratılmıştır. İskenderun ve civarına yerleşenler de Eti ya da Hitit Türklerinin torunlarıdır. Yani “Hatay, Atay, Ata, Eti” isimleri hep aynı kökten gelen ve hepsi aynı manayı ifade eden Türk Kelimeleridir. Dolayısıyla Hatay o havalinin adı, Hata’lar Hatay’da yaşayan Türklerin adı, Hatay Devleti ise Hatay’da teessüs edecek Türk varlığının adıdır (İ.M. Mayakon, Siirt Milletvekili, “Kurun Gazetesi”, 1937, TRT 2 Tarihin Ruhu, 31. Bölüm, 2020).
HATAY’IN İLHAKI
Fransız mandası sancakta yaşayanları Türk, Alevi, Arap, Ermeni, Rum Ortodoks, Kürt ve diğer Hristiyanlar olarak ayırmış ve cemaatlerin nüfusuna orantılı temsilini istemiştir. Türklerin çoğunlukta olmasını sağlamak için Antakya’da çıkan Yenigün gibi gazeteler Hata’ları yani Eti Türklerini anlatmaya koyulur çünkü nüfusta Türk olarak yazılmak daha çok nüfuz sahibi olmak demektir. Kendini Türk bilenler şapkayı, Türk Alfabesini hemen benimser. (Ortaokul tarih kitabında ben ders çalışırken babam Kurmay Albay Behiç Ergenekon, “Atatürk’ün Eti Türkleri ifadesini” kullandığını ve Cumhuriyetin başlangıcında okutulan Tarih Kitabının 1. Cildinden çıkartılan bu gerçeği bana 1965’te öğretmişti.) Daha sonra Eti diliyle ilgili çalışmalarımda, onların da bugün konuştuğumuz Türkçede olduğu gibi; bir kelimenin arkasına bitişik olarak eklediğimiz takılarla konuştuklarının tespit edildiğini anladım ve Hattuşa’da, Boğazköylü kazı işçilerinin, okunan Hititçe kelimeleri bu “su”, bu “ekmek” vs demektir dediklerini duydum. 1938 Baharında Fransa’nın Hatay Meclisi seçimlerini iptal etmesi üzerine, rahatsızlığına rağmen Atatürk Mayıs ayında Hatay sınırında bir gezinti yapar. Hududa 30.000 asker yerleştirilir. Günlerce Mersin ve Adana sokaklarında askerlere saatlerce geçit töreni yaptırılır. Bunun üzerine verilen kararla Temmuz 1938’de Hatay’a Fransız ve Türk askerleri ise Albay Şükrü Kanatlı komutasında sokulur. “Yeni Mecmua ’da” çıkan seçim haberine göre 22 Türk, 9 Alevi, 5 Ermeni, 2 Sünni, Arap, 2 Rum Ortodoks Hatay Meclisine girer. Aynı zaman TBMM milletvekilleri olan Tayfur Sökmen Cumhurbaşkanı, Abdurrahman Melek Başbakan seçilerek Hatay Devleti kurulur. Atatürk’ün vefatından sonra 23.06.1939’da Fransa’yla imzalanan antlaşmayla Hatay Türkiye’ye katılmıştır. Fransız Bayrağı indirilir ama gönderde kalan Hatay bayrağının yıldızının ortasındaki kırmızı bez 3 kız öğrenci tarafından çıkartılarak tekrar direğe çekilir. Ancak Fransa günümüzde “Akdeniz Türk Gölü’mü olacak?” şeklindeki ifadeleriyle Yunanistan’la siyasi işbirliği yapmaktadır.
HÜSEYİN GÜLER