Atayurt Gazetesi -
$ DOLAR → Alış: 32,45 / Satış: 32,58
€ EURO → Alış: 34,80 / Satış: 34,94

MİKROFON DELİKANLILARI

Mehmet Çardak
Mehmet Çardak
  • 20.02.2020
  • MİKROFON DELİKANLILARI için yorumlar kapalı
  • 1.023 kez okundu

Sevgili okurlarım! Suriye ve Türk halkı kardeştir. Türk ve Suriye halklarının iyi ilişkileri vardır. Türkiye ve Suriye halkları arasında sorun yoktur. Sorun hükümetler arasındadır.

Öncelikle, bazıları için Şam’daki hükümet meşruiyetini kaybetmiş olabilir, ama bazıları için de meşrudur. Kaldı ki böyle düşünenlerin sayısı az değil. Uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler (BM) üyelerinin büyük kısmı bu hükümeti meşru görüyor. Şam’ı her fırsatta eleştiren ama yine de iletişimi koruyan ve farklı konularda işbirliği yapanlar da var. Savaş ekonomisi, çok kurnaz ve ilginç bir şeydir.

Aslında savaş için halk desteği gerekir! Türk halkının çoğunluğunun bu savaşa ihtiyacı yok ama bazı siyasi partiler savaşı kışkırtıyor.  Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve yakın adamlarının edebiyat parçalamaya düşkün oldukları malum. Altı boş üstü afaki olsa da, her nutuklarından kan ve ateş fışkırıyor desek yeridir. Epeyden beri de, İyi Parti Genel Başkanı Sayın Akşener’in tarif ettiği gibi, Ak Parti hizmetinde ‘Mikrofon Delikanlısı’ rolüne soyundukları ortadadır.  

Örneğin: Bahçeli geçen haftaki grup toplantısında yine mikrofona ateş püskürmüş, “Türk milleti gerekirse Şam’a girmeyi şimdiden planlamalıdır. Yansın Suriye, yıkılsın İdlib, kahrolsun Esad” diye bağırmış ve “Türkiye Şam’a girmeli, Rusya ile ilişkiler gözden geçirilmeli” demiştir.

Bahçeli bu haftaki grup toplantısında da, “Türkiye’nin şakası yoktur. Azdan az, çoktan çok gider. Gidenlerin alayı Esad rejiminden olacaktır” diyerek, savaş çığırtkanlığını sürdürmüştür. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan şefliğinde devleti yönetenler Devlet Bey’e “Baş üstüne, emrin olur” mu der, yoksa aralarından “Suriye yandıktan, İdlib yıkıldıktan,” sonra, “Türk milletine ne hayrı olur Şam’a girmenin” diye basitçe soran biri çıkar mı, bilinmez.

Bu sıradan merak biryana, iş ciddi, hem de çok! Sorulması gereken asıl sorular var ve bunlar gerçekten yaşamsal değerdedir.

İdlib’de şehit düşen gencecik askerlerin acısını yüreğinde duyan ve Türkiye için doğru şeyin bölgede barış olduğunu kabul eden bir insan, öncelikle İdlib’deki küresel terör çetelerine Mehmetçik’i kalkan yapma ve emperyal güçlerin planlarına hizmet etme cinnetini sorgulamaz mı?

Hezeyandan ibaret söylemlerle ortalığa zehir saçan bu “Mikrofon Delikanlıları”, saldırgan devletler savaşı artık vekillerle yürütmekteyken, Türkiye’nin vekâlet savaşının maşası durumundaki terör çetelerini dert edinerek doğrudan savaşa soyunan dünyadaki tek devlet konumuna yuvarlandığı gerçeğini görmez mi?

Eğer amaç Türkiye’nin sınırlarını göç karşısında savunmak ve kuzeye kaçışan sivilleri ateşten korumak ise, gözlem noktalarımızın sınırlarımıza yakın yerlerde değil de İdlib’in güneyinde tutulmasının askerlerimizin bir hiç uğruna şehit düşmesine yol açmak dışında ne işe yaradığı cümleten düşünülmez mi?

Suriye bataklığında Batı’nın peşi sıra ve binbir hayalle sürüklenen Türkiye’nin bugüne kadar zerrece yardım etmeyen ve tam tersine “Türkiye’yi İdlib’de destekliyoruz” diyerek,  iktidarı kışkırtmasının arkasındaki tuzak görülmez mi?

Mikrofon Delikanlılarının, Suriye’nin kuzeybatısında gerilim sürerken soğukkanlılığın sergilenmesi, Suriye’deki krizin çözümü konusunda Türkiye-Rusya arasındaki yapıcı diyaloga hiçbir şekilde katkıda bulunmayan kışkırtıcı yorumlardan kaçınılması gerekirken; trajik olayların, iç siyaset tartışmalarında ‘puan’ kazanma amacıyla kullanılması kabul edilebilir değildir.

Türkiye Soçi anlaşmasını yerine getirmeden, Suriye’de Türk askerlerinin ölümünden Rusya ve Suriye hükümetini sorumlu tutmaya çalışıyor. Oysa Suriye ordusu kendi topraklarında, kendi halkı için savaşıyor. Garantör devletler,  İdlib’deki durumun istikrara kavuşturulması amacıyla 17 Eylül 2018 tarihli Soçi mutabakatının kapsamlı bir şekilde uygulanmasından yana olmak zorundalar. Çünkü İdlib’de her türlü terörist grup bulunmaktadır. Türkiye, ABD ve Batı devletleri gibi emperyalist bir ülke değildir. Türkiye kendi halkının rızkından keserek, Suriye muhaliflerini finanse edecek kadar zengin de değildir.

Bu sebeplerle, Türk askeri birlikleri,  İdlib’de ateşkesi sağlamak ve kalıcı hale getirmek için radikaller de dâhil olmak üzere ateşkese uymayanlara karşı zor kullanmalıdır. Türkiye’nin ABD Başkanı Trump’ın sözlerine güvenerek İdlib’de ateş hattına ilerlemesi çok tehlikelidir. Suriye – Türkiye ilişkileri biran önce normalleştirilmelidir. Komşu ülke Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine saygı gösterilmelidir.  Eğer Suriye,  ABD ve Batılı devletlerin güdümündeki terörist unsurlarla savaşta yenik düşerse, Türkiye’de düşer!  Suriye’nin parçalanması, Türkiye’nin de parçalanması demektir. Hatırlatmakta fayda var: Liderlik pozisyon değil, aksiyondur. Delikanlı, sözünün eri, dürüst, namuslu kimse demektir! Delikanlı adam rahat uyumaz, sevdiklerini rahat uyutur! Dolayısıyla da mikrofon delikanlıları kim için değiştiklerine dikkat etmelidir. Herkes konuştuğu sözler kadar delikanlı değildir. Türk milleti aklını alanları değil, aklında kalanları sever! Mikrofon delikanlısı olmak bir kusur değil ama sorumsuz olmak çok büyük sorundur! Çünkü Ortadoğu halklarının savaşa değil; barışa, kardeşliğe, huzura, demokrasiye ve refaha ihti

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ