Piktes Projesinde Çalışan Öğretmenlere Kadro Verilmelidir!
Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası Piktes Projesinde Çalışan Öğretmenlere “Eşit İşe Eşit Ücret Eşit Statü” sloganıyla geçtiğimiz hafta Cuma Günü Antakya’da basın açıklaması gerçekleştirdi.
Antakya TÖBSEN binasında yapılan ve TÖBSEN Başkanı Deniz Ezer ile Yönetim Kurulunun katıldığı basın açıklamasında basın açıklama metnini okuyan başkan Deniz Ezer şu ifadeleri kullandı:
“Ataması yapılmayan 100 binlerce öğretmenimiz işsizliğe mahkûm edilmiş, 2021-2022 eğitim-öğretim yılında ücretli öğretmen sayısı 16 bin 187 kişi artarak 85 bin 513’e ulaşmıştır. Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası olarak Milli Eğitim Bakanlığı’na açık olarak çağrı yapıyoruz. KPSS puan üstünlüğü ve Mülakat sınavı ile atanan ve 5 buçuk yıldır Türkiye’nin farklı bölge ve şehirlerinde zor şartlarda görev yapan Piktes Projesinde çalışan öğretmenlerin hepsi kadroya alınmalıdır. 4857 sayılı İşçi Kanunu’na tabi olan Piktes Projesinde görevli öğretmenler göreve başladıkları 2016 Aralık’tan itibaren bir çoğu zorunlu hizmet bölgelerinde, kamplarda, sınıra yakın yerlerde Suriyeli çocukların Türk Eğitim Sistemine entegre edilmesi noktasında büyük bir emek ve özveri ile çalışmışlardır. Aynı okulda, aynı düzeydeki sınıfları okutan iki öğretmen arasındaki ücret farklılığı, statü farklılığı gibi uygulamalara son verilmeli bütün eğitim emekçileri kadroya alınmalıdır. Aynı işi yapan öğretmenler arasında sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen, kadrolu öğretmen, piktes öğretmeni gibi ayrımlar kaldırılmalı öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırılan uygulamalardan vazgeçilmelidir.
Tarihin her döneminde iktidarlar öğretmenlik mesleğine ve öğretmenlere farklı anlamlar ve görevler yüklemek istemiştir. Öğretmenlik mesleğine yüklenen anlamlar, iktidarların ideolojik bakış açılarına, toplumsal yapıya, dönemin koşullarına ve ihtiyaçlarına göre değişiklik göstermiştir. Öğretmenlik Meslek Kanunu düzenlemesi gündeme geldiği ilk günden itibaren tartışılmaktadır. Bugüne kadar yürütülen tartışmalar ve ağırlıklı olarak kimi özel öğretim kurumlarının önerileri doğrultusunda gündeme gelen başlıklar, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun öğretmenlerin iradesi dışında, onların görüş ve önerileri alınmadan masa başında hazırlandığını göstermektedir. Bu duruma, Türkiye’nin dört bir yanında görev yapan meslektaşlarımız tepki göstermektedir. Özel sermayeyi destekleyen kamusal, ücretsiz, eşit eğitimden uzaklaşan bu anlayışın eğitimde yarattığı sorunlar gerek toplumsal olarak gerekse bilişsel anlamda PİSA sınavı gerek OECD ülkeleri arasındaki durumumuz kıyaslandığında somut bir şekilde kendini göstermektedir.
Nitelikli eğitim için öğretmenler kadar emeği olan memurlar, idari ve teknik personel, yardımcı hizmetliler ve 4-B statüsünde çalışan eğitim emekçileri de onurlandırılmayı hak etmektedir. Öğretmenler için düşünülen iyileştirmeler, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi ile birlikte ele alınmalıdır. Aynı işi yapan öğretmenlerin uzman öğretmen, başöğretmen gibi statü farklılıkları üzerinden ayrıştırılması, hatta kendi içinde bölünmesi işyerinde çalışma barışının bozulmasına neden olacak, eğitim sistemi bu durumdan kaçınılmaz olarak olumsuz etkilenecektir. Yapılması gereken öğretmenleri statülerine göre sınırlandırıp, birbirine rakip haline getirmek değil, öğretmenler arasında halen var olan sözleşmeli, kadrolu, ücretli öğretmen, piktes öğretmeni gibi ayrımlarına son veren ve kadrolu çalışmayı esas alan düzenlemeler yapmaktır.
Siyasi iktidar, öğretmenleri toplumsal olarak etkisiz, halkın aydınlanması yerine, her dönem iktidarın emrinde ve denetiminde olması gereken önemli bir meslek grubu olarak görmektedir. Geçtiğimiz 19 yıl içinde öğretmenlik mesleğinin değersizleştirilmesine ve itibarsız hale getirilmesine neden olan her türlü politika ve uygulamaya rağmen, öğretmenler her yönüyle piyasa odaklı, bireysel ve teknik bakış açısını yıkma potansiyeli taşıyan en önemli aktörler olmayı sürdürmektedir. Öğretmenlik Meslek Kanunu tartışmaları sürecinde öğretmenin sunduğu hizmetin bir kamu hizmeti olduğu kabul edilmeli, eğitim hizmetleri düzenli, sürekli ve kâr amacı gütmeyecek şekilde baştan aşağıya yeniden düzenlenmelidir. Bu zihniyetle düzenlenmemiş bir kanunun sorunlarımıza çözüm olmayacağı açıktır. Siyasilerin talimatları ile değil, eğitim bileşenlerinin ortak iradesiyle hazırlanması gereken Öğretmenlik Meslek Kanunu’ndan beklenti, öğretmenlerin temel sorunlarına çözüm getirilmesidir. MEB, gerçek anlamda öğretmenlerin niteliklerini arttırmayı hedefliyorsa, öncelikle öğretmenlik mesleğini ve öğretmenleri itibarsızlaştıran, emeğimizi değersizleştiren yanlış politika ve uygulamalara son vermelidir.
Güvencesiz çalıştırmayı politika haline getiren MEB ücretli öğretmenlerde olduğu gibi bu seferde Piktes Projesinde çalışan öğretmenleri güvencesiz çalıştırmaktadır. Ders ücreti karşılığında, çoğunlukla da asgari ücretin altında bir gelirle çalışmak durumunda kalan ücretli öğretmenlerin dışında 4857 sayılı İşçi Kanunu’na tabi olan Piktes Projesinde görevli öğretmenler “güvencesiz” çalışmayı istidam şekline dönüştürülen bir proje altında emekleri sömürülmektedir çalışmaktadır. Beş buçuk yıldır Piktes projesinde çalışan ve bu süreçte evlenen çocuk sahibi olan ya da borcun altına giren bir çok öğretmen Proje bittikten sonra hayatlarını nasıl devam ettirecekleri ne iş yapacakları konusunda tedirginlik yaşamaktadır. Bakanlığın proje bittikten sonra bu öğretmenlerin hangi kadroda ya da ne şekilde çalıştırılacağına ya da proje bittikten sonra görevlerine devam edip etmeyecekleri ile alakalı tek bir açıklaması yoktur. Tüm öğretmenlerin kadrolu istihdam edildiği, öğretmen açığının bulunmadığı, atama bekleyen öğretmenlerin mağdur edilmediği bir eğitim ortamı yaratılmadan yaşanan sorunların da ortadan kalkmayacağı bilinmelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi Projesi (PIKTES) kapsamında görevli sözleşmeli öğretmenlerin, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde kadrolu öğretmen olarak atanması yönünde bir çalışma yapılıp yapılmadığını Bakan Ziya Selçuk’a sorduğunda milli eğitim bakanı Ziya Selçuk PIKTES kapsamında Suriyeli öğrencilere proje illerindeki okul ve kuramlarda Türkçe öğretmek ve rehberlik hizmetlerini yürütmek amacıyla geçici süreli eğitim personeli istihdam edildiğini belirten Selçuk, “2016 yılından itibaren Bakanlığımızın öğretmen ihtiyacı, 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Ek 4 üncü maddesine göre sözleşmeli öğretmen istihdamı ile karşılanmaktadır. Bu nedenle PIKTES kapsamında görevlendirilen öğretmenlerin kadrolu öğretmen olarak atanması bugün itibarıyla mevcut mevzuat hükümleri doğrultusunda mümkün olamamaktadır” demiştir. Ülkemizde hali hazırda 80 bine yakın ücretli öğretmen çalışıyorken 5 buçuk senedir hakkıyla görev yapan Piktes projesinde çalışan bu yetişmiş öğretmenler proje bitiminde işsiz kalmamalıdır. Öğretmen olabilme koşullarına sahip oldukları için projede yer aldılar ve süreçte tecrübeli öğretmen olarak başarı da sağladılar. Ülkemizde bir gece onlarca kararname tek bir kişinin istemesiyle çıkabilirken piktes projesinde çalışan öğretmenler için mevzuat değişikliği yapmak siyasi otorite için zor bir durum değildir. İktidar ülkemizde 80 bin aktif çalışan ücretli öğretmen varken Piktes projesinde çalışan bu öğretmenleri kadroya almayıp güvencesiz çalıştırmak istiyorsa da bunu Piktes Öğretmenlerine söylemelidir. Mevzuat gereği kadroya alınması mümkün değil diyerek bu sorumluluğu üzerlerinden atamazlar.
Yine Piktes projesinde çalışan öğretmenlerin yaşadığı bir diğer sorun ve eşitsizlik de Piktes Projesinden ayrılıp sözleşmeli öğretmen olarak atandıktan sonra Piktes projesinde çalıştıkları yıla dair hizmet puanı alamamalarıdır. Özel sermayeye bağlı kurumlarda özel okullarda, dershanelerde çalışan öğretmenler ve ücretli öğretmenler hizmet puanı alıp hizmet birleştirme yapabilirken çalıştığı sürelere dair hizmet puanı kademe, derece alabilirken Piktes projesinde mülakat ve KPSS puanı üstünlüğü ile göreve başlayan ve bakanlığa bağlı olarak kamu kurumlarında çalışan bu öğretmenlerin puan, derece ve kadememe alamaması büyük bir haksızlıktır.
Nitelikli bir eğitimin gerçekleştirilebilmesi için öğretmenlerin yetiştirilme ve atanmaları sürecinin planlı şekilde işlemesi gerektiği açıktır. 400 bini aşkın ataması yapılmayan öğretmenin, mesleğini icra edilebilmek için KPSS barajlarını, doğrudan “torpil” çağrıştıran mülakat sınavlarını, aday öğretmenlik komisyonunu ve daha birçok engeli geçmeye çalışması ülkemiz açısından utanç verici bir durumdur. MEB’in laik-bilimsel eğitim karşıtı politika ve uygulamalarının yanı sıra, son yıllarda eğitimde yaşanan yoğun siyasal kadrolaşma ile en güvenilmez bakanlık haline geldiği bir dönemde öğretmenleri kadrolu, sözleşmeli, ücretli, piktes öğretmeni gibi ayrımların üzerine talepleri karşılamayan ve ısmarlama yapılan öğretmenlik meslek kanunu ile birlikte öğretmeni uzman, başöğretmen gibi ayrımlara da bölmek ülkemizdeki eğitim sisteminin bilimsel, demokratik, ilerici ve laik eğitim anlayışı ile değil siyasi ve politik bir yaklaşımla düzenlemelerin yapıldığını göstermektedir. Özlük ve sosyal açıdan ücret açısından kadrolu öğretmenlere göre daha kötü şartlarda çalışan piktes öğretmenleri kadroya alınmalıdır. Bu talebimizi 11.04.2022 günü pazartesi günü yazılı şekilde bakanlığa da göndereceğimizi buradan Piktes Projesinde çalışan öğretmenlere duyuruyoruz. Piktes projesinde çalışan öğretmenler yalnız değildir! Bugün 08.04.2022 Cuma günü saat 22.30’da Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası Resmi Twitter hesabında #PiktesÖğretmenlerineKadroTÖBSEN hashtag’i ile açacağımız çalışmaya bütün Piktes de görevli öğretmenleri ve güvenceli istihdamı savunan bütün eğitim emekçilerini bekliyoruz.”